Bundan 77 yıl önce, ABD Japonya’ya iki atom bombası attı. Onlarca yıl sonra,nükleer bir barışı anışımızın yıldönümünde, gerçekleri göz önünde bulundurduğumuzda bu bombaların tamamen gereksiz olduğuna ve inkâr edilemez bir şekilde önlenebileceğine varıyoruz.
Japon askerleri kendilerini yakın bir Amerikan istilasına karşı savunmaya hazırlıyorlardı. Sivilleri bile istilaya karşı harekete geçirmeye çalışıyorlardı.
ABD için pahalıya patlayacak bir istilaydı [1]. Böyle bir şeyi önlemek için Harry Truman zor bir seçimle karşı karşıya geldi.Sonuç olarak, savaşı bitirmek için Nagasaki ve Hiroshima’ya atom bombası atmaya karar verdi.
Trump’a göre, bu Amerikan istila gerçekleşseydi ‘‘yarım milyon hayata mal olurdu.’’[2] Japonya asla pes etmeyecekti. Truman korkunç bir kararla karşı karşıya geldi. Hayat kurtarmak için bombaları atmalıydı. Savaşı bitirmek için bombalara ihtiyaç vardı. Peki, bu doğru muydu? Bombalar gerekli miydi? Başka bir yolu yok muydu?
Truman,anı yazılarında General George C. Marshall’nın ona yapılması olası istilanın ‘‘yarım milyon Amerikalı’nın hayatına mal olacağını’’ söylediğini belirtiyor. Fakat Ronald Taki, Hiroshima: Amerika Neden Atom Bombasını Attı?
adlı kitabında durumun böyle olmadığını, hatta hiç yakın olmadığını gösteriyor. Savaş zaten bitmişti. ABD, Japonya’ya atom bombalarının atılmasından sonraki yıllarda binlerce insanın ölümünü yanlış veya kesin olmayan iddialarla haklı çıkarmaya çalıştı.
ABD’nin En İyi Generalleri Biliyordu
Amerikan ordusunun en yüksek rütbeye sahip üyeleri duruma Truman’dan farklı bakıyordu.Büyük Amiral William D. Leahy savaştan sonra atom bombaları hakkında şunları yazdı:
‘‘Kanaatimce, Hiroshima ve Nagasaki’ye atılan bu barbarca silahın kullanımı Japonya’ya karşı savaşımıza bize yardımda buluncak değildi. Etkili deniz savunması ve atomik olmayan silahlarla yapılan başarılı bombalamalar sonucu Japonlar zaten bozguna uğratılmıştı ve teslim olmaya hazırdı.’’[3]
‘‘Ruslar savaşa katılmadan ve Hiroshima’ya atılan bombayla atomik çağın başlangıcı dünyaya duyurulmadan önce, Japonlar zaten barış istiyordu. Askeri bakış açısıyla, atom bombası Japonya’nın bozguna uğramasında belirleyici bir role sahip değildi.’’[4]1946’da Amiral William ‘‘Boğa’’ Halsey Jr. ‘‘ilk atom bombasının gereksiz bir deney’’ olduğunu vurguladı.‘‘Bombayı atmak bir hataydı. Bilim insanları sahip oldukları bu oyuncağı denemek istedi ve sonuçta öyle yaptılar.’’[5]
General Eisenhower’a göre:
‘’Onları bu kötü şeyle yaralamak gereksizdi.Hiçbir görüşme yapmadan atom bombasını kullanmak, insanları öldürüp dehşete düşürmek çifte suçtu.’’[6]
Eisenhower, Savaş Sekreteri Henry Stimpson’a şunları söyledi:‘‘Ona ciddi kuşkularımı belirttim. Birincisi, Japonya’nın zaten bozguna uğratıldığı ve atom bombalarının atılmasının gereksiz olduğuydu. İkincisi, ülkemizin Amerikan hayatlarının kurtarılması için bir yöntem olarak kullanılmasının zorunlu olmadığı bir silahı kullanarak dünya görüşünü sarsmaktan kaçınmasının gerektiğiydi.
O anda Japonya’nın en az can kaybıyla teslim olmak için bir yol aradığına inanıyorum.’’Bombalamadan bir ay sonra General Curtis LeMay, 21. Bombacı Komutanlığı’nın başı, ‘‘atom bombasının savaşın sonlanmasıyla hiçbir alakası olmadığını’’[8] söyledi.O halde Amerika’nın atom bombalarının kullanılmasının gerektiği söylencesi neden hala var olmaya devam ediyor?
Yarım Milyon Hayat ve Japonya’nın Mağlubiyeti
Asıl söylenti ise ABD’nin savaşı bitirmek için Japonya’ya atom bombalarını atmış olmasıdır. Buradaki söylentinin amacı Amerikan hayatlarını kurtarmaktı. Eisenhower’a göre, ‘‘Atom bombalarını kullanmak Amerikan hayatlarını kurtarmak için zorunlu değildi.’’ Peki gerçek olan neydi?
Görünüşe göre Truman, ana Japon adasına düzenlenecek Amerikan istilası için Birleşmiş Savaş Planları Komitesi’nden Amerikan güçleri için olası zayiat oranlarını belirtmesini istedi: 40.000 ölü, 150.000 yaralı.[9] Muhtemel yarım milyon Amerikan ölümünden büyük oranda farklı olmak üzere bize mutaassıp bir Japon savunması tehdit altında oldukları söylemişti.
Komitenin hesaplaması istilanın iki başlangıç noktasına göre yapıldı: Kyushu adası ve Tokyo Ovaları.[10] Bu plan önemli ölçüde istila stratejisini değiştiriyor ve Truman’ın da kaçınmaya çalıştığı, Okinawa’ya yapılan istiladaki gibi dar savunmalara maruz kalmayacak olmalarıydı.
Bundan öte, istila Japonya’ya karşı uygulanacak stratejilerden sadece biriydi. Truman günlüğünde şunları yazıyor: ‘‘Japonya’yı doğru dürüst işgal mi edelim yoksa bombalayıp kuşatalım mı?’’[11] Bu Trinity testinden ve atom bombalarına sahip olduklarını bilmeden önceydi.
Japon ordusunun ana karadan ayırtıldığını, teslim olmaya hazır olduğunu, deniz kuşatmasının ve atomik olmayan bombaların yaptıklarını göz önünde bulundurursak William D. Leahy’nin dediği gibi ‘‘Japonlar çoktan bozguna uğramıştı. Deniz kuşatması ve atomik olmayan bombalamalardan sonra teslim olmaya hazırdı.’’[12] Belirttiği üzere, atom bombaları ‘‘Japonya’ya karşı savaşımızda bize yardımcı olacak şeyler değillerdi.’’[13]
Hareketlerinin Devamlılığını Sağlayabilmek İçin Benzine İhtiyaçları Vardı
Japon ordusunun kuvveti ve etkisi azaltılmıştı. Yani, Japon donanması ‘‘yok olmuştu’’. ABD Pasifik, Özet Raporu’nda bu ifadeyi kullandı. Durum şöyle belirtilmişti, ‘‘Kıyı bölgelerini koruyan Kamikaze hava kuvvetleri, kara kuvvetleri ve denizaltı kuvvetleri istilaya karşı bir intihar saldırısına uyum sağlamışken, deniz kuvvetleri yok olmuştu.’’[14] Japon donanmasının çoğu yok edilmişti. Hava aracı taşıyıcıları ya batmıştı ya da yok edilmişti. Geriye kalan gemiler ise hava aracı istasyonlarına çevrilmişti çünkü hareketlerinin devamlılığını sağlayabilmek için benzine ihtiyaçları vardı.
Japon hava kuvvetleri de benzer bir durumdaydı. Jet motorlu uçakları, bombacıları, eğitimli pilotları, bakım ve onarım malzemeleri, o zaman sahip oldukları uçaklara yetecek benzinleri bile çok azdı.Japonya, zayıf bakım ve onarımdan, eğitimden ve ABD hava kuvvetlerinin baskınlığından dolayı intihar saldırılarına başladı.
Bu saldırıların 1/5’inden azı hedeflerine ulaştı, Japonlar askeri açıdan ölüm salıncağında sallanıyorlardı. General Curtis LeMay, ABD’nin Japon jet uçaklarına karşı bir tane bile B-29 bombardıman uçağı kaybetmediğini iddia ediyor. Stratejik bombalama incelemesine göre ‘‘ABD uçakları gökyüzünü hiçbir Japon hava kuvvetine veya anti-hava kuvveti hareketine maruz kalmadan taradı.’’[15]
Japonların Belirttiği Zarar Gören Sivil Sayısı Ortalama 780 Bin
Kuşatma, Japon hava ve deniz kuvvetlerinin hiçbir şey yapamayacağı şekilde Japonya’yı etkisiz bıraktı.Japon tüccar gemileri yok edildiği için Japonya’nın ekonomisi fiilen çökmüştü.Önemli malzemelerin ithalatı durdu.Hiroshima dâhil birçok liman işlekliğini kaybetti. Geriye kalan Japon kara kuvvetleri etrafa saçılmıştı. Etkili iletişim kuramıyorlar ve yardım gönderemiyorlardı. Oldukları yerde kalakaldılar.16] O halde ABD neden Japonya’yı istila etti ki? Kuşatmaya ve bombalamaya devam etmek Japonya’daki acı ve ölümü arttırmaya devam etmekti. Japonya’nın yapabileceği bir şey pek yoktu. Stratejik bombalama incelemesine göre toplam sivil kaybıyla ilgili şunlar söyleniyor:
‘‘9 ay süren hava saldırısı sonucu Japonya’da zarar gören sivil sayısı ortalama 806.000’dir. Bunlardan ortalama 330.000’i ölümle sonuçlanmıştır. Bu zayiat oranları içerisine Japonya’nın çatışma sırasındaki kayıpları dâhil edilmiş olmalı çünkü Japonların belirttiği zarar gören sivil sayısı ortalama 780.000’dir.’’[17]
Ölümüne En Çok Yol Açan Şey Yanıklardır.
Burada ayrıca ölüme en çok neden olan faktör de :‘‘Sivillerin yaralanmasına ve ölümüne en çok yol açan şey yanıklardır.’’şeklinde belirtiliyor. [18] Sonuç itibariyle, Japonya zaten bozguna uğramıştı.Amerika’nın en yüksek rütbeli askerlerinin belirttiği gibi, bombalama incelemesine göre ‘‘Atom bombaları olmadan bile, hava saldırılarında elde edilen üstünlük şartsız bir teslime yol açabilirdi ve bir istila ihtiyacına engel olabilirdi.’’[19]
Truman’ın günlüğüne geri dönecek olursak, ABD’nin stratejisi hakkında: ‘‘Japonya’yı doğru dürüst işgal mi edelim yoksa bombalayıp kuşatalım mı ? diye uzun uzun düşündü. ’’ Cevap zaten orada gibi gözüküyordu. ABD basit bir şekilde bombalamaya ve kuşatmaya devam etmeliydi. Atom bombaları Japonya’nın şartsız teslimi için gerekli değildi. Ayrıca istila da gereksizdi. Fakat bu istila ABD’ye göre sözde ‘‘yarım milyon hayata mal’’ ve (Truman’ın savaşa katılmasını umut ettiği) Sovyetlerin engel olmaya çalışacağı bir şeydi. Bu noktada Japonya’nın bitik olduğu ve teslim olmanın engellenemez olduğu kesindi. İstilaya gerek yoktu. ABD bombalamaları ve kuşatmalarıyla yapacağını yapmıştı.
Japonya’nın Sovyetlerle Barış Çabaları
Moskova elçisi Sato Naotake, Dışişleri Bakanı Togo Shinegori’den Ruslarla bir anlaşmaya varıp Japonya’nın şartlı teslim olmasını sağlayarak savaşı bitireceğine yönelik mesajlar almıştı. İmparator Hirohito’dan buna benzer bir mesaj gelmişti:
‘‘Majesteleri savaş durumundaki güçlerin, kendilerine her gün büyük kötülük ve fedakârlıklar getiren savaşın bir an önce bitmesini istediğinin farkındadır. İngiltere ve ABD şartsız teslim için ısrar ettiği sürece Japon İmparatorluğu’nun kendi onuru ve varlığı için bütün gücüyle savaşmaktan başka bir seçeneği yok.’’[20]
Togo ve Sato telgrafları, Amerikan şifre kırma operasyonu Magic tarafından alıkoyuldu ve deşifre edildi. ABD 1942’den beri Japon şifrelerini kırabiliyor.[21] Sato-Togo telgrafları 11 Temmuz’dan itibaren kırıldı ve Truman, William Leahy, James Byrnes, Henry Stimson, John McCloy ve James Forrestal gibi yüksek konumdaki Amerikan siyasetçilerine yollandı.[22] Fakat Stimson, McCloy ve Forrestal’ın savaşın Japonya’nın şartlı teslimiyle bitirilmesi talebi Truman ve Byrnes tarafından reddedildi.
En yüksek kademedeki kişiler Japonya’nın savaşı barış yoluyla bitirmek istediğini biliyordu. O halde niye direk bitirmediler? Neden Japonlara ulaşıp ‘‘Savaşı bitirmek istediğinizi biliyoruz, o halde barış ilan edelim.’’ gibi bir şey söylemediler? Truman’ın Potsdam Konferansı’ndan önceki planı Soyvetlerin savaşa girmesiyle Japonları teslim olmaya zorlamaktı. ABD bu yolla savaşı bitirmeyi düşünüyordu, istila ile değil. 17 Temmuz’da Truman günlüğünde Stalin’in ‘’15 Ağustos’ta savaşa dâhil olacağını’’[24] yazmıştı.
Peki Bir Barış Anlaşmasını Engelleyen Ana Unsur Neydi?
Japonya’nın barış istediğini,Truman’ın ve yaptıkları görüşme sonucu Stalin’in de bildiğini biliyoruz. Bu demek ki ikisi de barış istemiyordu ya da henüz istemiyordu. Truman, Japonların son noktaya geldiğini ve bu yüzden Sovyet müdahalesinin gerekli olduğunu düşünüyordu. Bu durum Amerikan istilasının olmasını (Japonların zaten bitik durumda olmasına rağmen) engellerdi. Fakat Stalin, Rusya’nın Rus-Japon Savaşı sırasında kaybettiğini geri istiyordu.
Japonların asıl amacı şartsız teslim senaryosunun gerçekleşmesini engellemekti. Şartsız teslimi kabul edemezlerdi çünkü bu onların imparatorluk kurumunu zedelerdi. Şartsız teslim ile İmparator savaş suçlusu olarak yargılanabilirdi. Bu Japonya için bir sorun olurdu. Karşılaştırmak gerekirse, İsa’yı tutuklayıp savaş suçlusu olarak yargılamak gibi bir şey olurdu. Yani akla uygun bir senaryo olmazdı.
Tek Çıkış Yolu ABD’ye ve Birleşik Krallık’a Şartsız Teslim Olmaktı
Yüksek Japon Komutanlığı’nda ABD’deki gibi hem şahinler hem de kumrular vardı. Şahinler sonuna kadar savaşmayı düşünürken kumrular ABD’den ve Birleşik Krallık’tan gelen teslim şartlarını kabul etmeyi düşünüyorlardı. Şahinler: Ordu Bakanı ve Kurmay Başkanları dayanışmaya devam etmek istiyordu. Kumrular: Başbakan, Dışişleri Bakanı ve Donanma Bakanı şartsız teslimi kabul etmek istiyordu. Togo-Sato telgrafları Japonların diplomatik stratejilerinden birinin barış olduğunun kanıtıydı. Sato’nun asi ve endişeli bir tonda Togo’ya cevap vermesi Sovyetlerin Japonya’ya yardım etmek gibi bir amaçları olmadığını gösteriyordu. Tek çıkış yolu ABD’ye ve Birleşik Krallık’a şartsız teslim olmaktı. Sonuç itibariyle, komutanlık bunu reddetti.
Japonya’nın Sovyet odaklı diplomatik stratejisi, askeri stratejisi ile birleşti ki bu da ABD’nin istilasını pahalıya patlatacaktı. Japonya savaşı kaybedeceğini biliyordu. Fakat onlar için elverişli olabilecek şartlarla içinden çıkmayı planlıyorlardı. Söylemeye gerek olmasa da, iki strateji de işe yaramayacaktı. [26] ABD şartsız teslime odaklandı. İki atom bombası atıldıktan sonra onu elde edemedi. Takaki’nin belirttiği gibi, ABD politikaları kapsamında Birleşik Kurmay Başkanlığı, Churchill’in önerileri de dâhil olmak üzere, şartlı teslim teklifine onay vermişti.[27] Elbette bu Truman tarafından reddedilmişti.
Dönüm Noktası
18 Temmuz’da yapılan Trinity nükleer denemesinin başarıyla sonuçlandığını duyunca, ‘‘Japonların Rusya dâhil olmadan önce işlerinin biteceğini düşünüyorum. Kapılarına Manhattan dayanınca öyle olacak.’’[28] dedi.Savaşın neredeyse bitmiş olmasına rağmen ABD, Japonların Sovyetler aracılığıyla barışı sağlamayı hedeflediğini bilse bile savaşta atom bombalarını kullanarak bir an önce bitirmek istedi.
Bu bir dönüm noktasıydı. İstila bir seçenekken, çözüm Sovyetlerle takım olup savaşı bitirmek, zaten gereksiz olan istilayı gereksizleştirmekti. Fakat Truman, atom bombaların varlığından haberdar olmasıyla beraber yüz binlerce Japon sivilin ölümüne sebep olan farklı bir yol izledi. Japonların barış talep ettiğini bilmelerine rağmen, Truman ve Byrnes bombaların savaşı bitireceğine ve Japonların şartsız teslimiyle sonuçlanıp Stalin’i kenara atacağına emindi.
Var Olmaması Gereken Bombalar
Bombalar savaşı bitirmedi. Hiroshima ve Nagasaki yanıp kül olmuşken Japon Komutanlığı şartsız teslim olmadı. 5 gün boyunca beklediler. İmparatorun müdahale etmesiyle Japonya ABD’ye teslim oldu ve savaş bitti.Yani ABD Japonya’nın hemen teslim olmasını düşünerek planları başarısız oldu. Stratejik bomba incelemesinde şunlar belirtiliyor:
‘‘6 Ağustos’ta Hiroshima’ya bomba atıldı ve 9 Ağustos’ta Rusya savaşa girdi. Yüksek Savaş Yönetimi Konseyi toplantılarındaki Potsdam Konferansı’ndan beri devam eden görüş farklılıkları devam etti. Başka atom bombalarının kullanılması korkusuyla başbakan imparatorun doğrudan Potsdam görüşmelerine dâhil etti. Hirohito söz sahibi olarak durumu şartsız teslim ile sonuçlandırdı.’’[29]
ABD’nin stratejik bombalamalarının sonucu, ana karanın kuşatılması ve Sovyetlerin savaşa girmesiyle atom bombaları pastanın üzerindeki süslemeler oldu. Truman’ın umduğu etkiye sahip olmasalar da ‘‘Ruslar savaşa girmeden önce Japonların işi bitmemişti.’’[30] Truman duygusuzca masum insanların hayatını feda etti. Onurlu bir şekilde Japonlarla iletişime geçip (kabul olacağı kesin)bir barış antlaşması yapmak yerine ödlekçe atom bombalarını atma kararı aldı. Ki bu en iğrenç anlamda bir savaş suçudur.
Hedef Olmamasına Rağmen Bombaların Japonya Üzerinde Kullanılacağını Biliyordu
Truman, Byrnes, Groves ve başkaları Sovyetleri bir sonraki küresel tehdit olarak görüyordu. Atom bombaları onları geri çekip Amerikan hâkimiyetini ve yüz binlerce hayatı katledecek iradeye sahip olduklarını gösterdi. Takaki’nin dediği gibi, General Leslie Groves bombaların bir savaş denemesine tabi tutulması gerekti ve hedef olmamasına rağmen bombaların Japonya üzerinde kullanılacağını biliyordu.
‘‘Rusya’nın düşmanımız olduğu ve projenin bu amaçla yürütüldüğü dışında tarafımda başka bir yanılgı yoktu. Bütün ülkenin sahip olduğu Rusya’nın cesur müttefikimiz olduğu görüşüne ben katılmıyordum.[31] Groves, bomba stratejisinin seçkin mimarlarından biriydi.[32] Byrnes, Groves gibi bombaları Rusya’ya karşı kullanılacak bir koz olarak görüyordu. Ruslar ABD’nin atomik gücünü gördüğünde,kendi atomik güçlerini elde etmenin yedi ile on yıl arası süreceğini düşündüler.
Hiroshima’nın bombalanmasından 24 saat sonra, Stalin Sovyetler Birliği’nin ne pahasına olursa olsun ABD’nin atomik gücüne yetişmesini emretti. 4 sene sonra Sovyetler, Joe 1 isimli ilk atom bombalarını patlattı.[34] Atom bombaları Truman’ın umduğu gibi savaşı hemen bitirmedi ama yeni bir çağın doğmasına sebep oldular : Atomik Çağ.
Çeviren: Eren Güneysu