Albert Einstein yine haklı çıktı. Biliyoruz ki Newton’un kütleçekim yasası uzun yıllarca kabul gördü. Ancak bu kütleçekim yasasının açıklayamadığı bazı şeyler vardı. Örneğin: Merkür’ün yörüngesini tam olarak açıklayamıyordu.
Hepimizin bildiği gibi 20. Yüzyılın başlarında sahneye Albert Einstein çıktı ve Newton’un “ Her bir noktasal kütle diğer noktasal kütleyi, ikisini birleştiren bir çizgi doğrultusundaki bir kuvvet ile çeker “ diyerek tanımladığı kütleçekim tanımını : Kütleçekim bir kuvvet değil, kütlenin yani enerjinin düzensiz dağılımının yol açtığı “ uzay-zaman eğrilidir”. Diyerek değiştirmiştir.
İlgili makale: Albert Einstein: Muhteşem Bir Fizikçinin Gerçek Hayatı.

Uzay-zaman eğriliğini düşünce deneyine döküp hayal etmesi ve mantığa oturtması kolaydır. Ancak bu durumu denklemlere taşımak o kadar da kolay değildir. Neyse ki yeni araştırmalar, kullanılan yeni metotlar bizi bu zor durumdan kurtarıyor.
Ölü Bir Yıldız ve Uzay-Zaman
Yeni yapılan bir araştırma doğrultusunda, Einstein’ın genel görelilik teorisinin öngördüğü “ çerçeve sürüklenmesi “ ( yani uzay-zaman dönüşü) olgusu doğrulandı.
Peki çerçeve sürüklenmesi ne demek ?
Bu olgu , uzay zamanın dönen bir cisim etrafında salınacağını belirtir. Basite indirgemek gerekirse şöyle düşünebiliriz : Dünya’nın bal içinde olduğunu düşünün. Dünya döndükçe içinde bulunduğu bal bir girdap oluşturacaktır. İşte bu durum uzay-zaman içinde geçerlidir.

Uydular aracılığıyla elde ettiğimiz veriler , Dünya’nın kütleçekimi alanındaki çerçeve sürüklenmesini zaten gösteriyor. Ancak etki çok üçük, bu nedenle ölçülmesi zor. Bu sebeple bilim insanları daha büyük kütlelere sahip ( dolayısıyla daha güçlü kütleçekim alanına sahip ) beyaz cücelere ve nötron yıldızlarına odaklandılar .
Çerçeve sürüklenmesini tespit etmek isteyen bilim insanları, Güneş’in kütlesinin yaklaşık 1.27 katı olan , Güney haç takım yıldızında bulunan genç pulsar PSRJ1141-6545’i gözlemlediler. PSRJ1141-6545 pulsarı , manyetik kutupları boyunca radyo dalgaları yayan bir nötron yıldızıdır. ( Nötron yıldızları kısaca ölen yıldızların cesetleridir. Ancak bu yıldızları özel yapan şey: Sahip oldukları kütleçekim nötronları oluşturmak için elektronlarla birlikte protonları ezecek kadar güçlüdür. )
Bu nötron yıldızının etrafında bir de beyaz cüce yıldız bulunuyor. Hesaplamalara göre beyaz cüce , nötron yıldızı etrafında 5 saatlik bir yörüngede dönüyor.
Bilim insanları Avustralya’daki Parkes ve UTMOST radyo teleskoplarını kullanarak pulsardan gelen eşleşme sinyallerini Dünya’ya 20 yılda bir 100 mikrosaniye geldiğini ölçtüler .
Peki bu ölçüm ne ifade ediyor ?
Bu ölçüm, pulsar ve beyaz cüce yıldızının birbirinin yörüngesinde “ uzun vadeli sapma “ yaşadığını ve sürüklenme nedeninin çerçeve sürüklenmesi olduğunu ifade eder. Hızla dönmekte olan beyaz cücenin uzay zamandaki ‘girdap’ sebebiyle , pulsarın yörüngesinin zaman içinde yönünü yavaşça değiştirmesine neden oldu.
Bilim insanları, çerçeve sürüklenmesi seviyesine bağlı olarak , beyaz cücenin saatte yaklaşık 30 kez kendi ekseninde döndüğünü hesapladılar . VenkatramanKirshnan ve ekip arkadaşları, bu kadar hızlı dönen yıldız hakkında fikir edinebilmek için çerçeve sürüklenmesi kullandılar ve Einstein’ın bir öngörüsü daha doğrulanmış oldu.
Editörün Yorumu: Yazıdan anlayacağınız üzere bu öngörüler Einstein’ın Genel Görelilik Teorisi’nde barınmaktadır. Konuya ilgisi olan arkadaşlar için kitap tavsiyesi : Thomas Bührke – Einstein’ın Görelilik Kuramı .
Bizimle kalın, BİLİMLE kalın.
Bunlar da ilginizi çekebilir:
- Fizikçiler Galileo ve Einstein’ın neden teorilerinde hata olabileceğinde ısrarcılar?
- Einstein’ın Çözülmesi Zor Olan Bu Bilmecesini Çözebilecek Misiniz?
- Albert Einstein’in Türkiye Cumhuriyetine Yazdığı Mektup`un Hikayesi
Çeviren: Alper Kirlioğlu
Hocam öncelikle yazılarınızı zevkle okuduğumu belirtmek istiyorum. Teşekkürü bir borç bilirim. Sizden bir ricam olacak. Eğer esir maddesi hakkında gerekli bilgiye sahipseniz bizimle paylaşır mısınız. Şimdiden teşekkür ediyorum çalışmalarınızın devamını 4 gözle bekliyorum
Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki “ışık” ve ışığın doğası yüzyıllarca bilimin ilgisini çekmiştir ki hâlâ daha bu durum sürüyor. Yapılan deneyler doğrultusunda ( örneğin çift yarık deneyi ) ışığın , ses dalgaları ( yani mekanik dalgalar ) gibi davrandığı keşfedilmiştir. James Clark Maxwell’in 19. Yüzyılda sonlarında elektrik alan ve manyetik alanı birleştirip, birleşik bir kuram olak elektromanyetizmayı keşfettiğinde bu durum ( yani ışığın bir dalga gibi yayıldığı ) tam anlamıyla doğrulanmıştır. İşte o zaman mawvell denklerimden çıkan bu durum akıllara şu soruyu getiriyor : Ses dalgaları ya da bildiğimiz su dalgalarının yayılabilmesi için bir ortama ihtiyaç vardır. Örneğin sesin yayılabilmesi için ‘hava’ şu için bir kara parçası vs.. O zaman ışık dalga özelliği gösteriyorsa, ışık hangi ortamda yayılıyor? Sorusunu soran fizikçiler doğal olarak uzayın bir maddeyle kaplı olması gerektiğini düşündüler. Buradan da esir(eter) kuramı böyle türemiştir. Daha sonrasında michelson-morley deneyi ( Tarihteki En Ünlü Başarısız Deney: Michelson – Morley Deneyi ) eter kuramına darbe niteliğinde bir deneydir ,son olarak ta Einstein ( zamanında eter kuramına inanan biri olarak ) bu kuramı fizik kitaplarından tarih kitaplarına transfer etti diyebiliriz.
Verdiğiniz bilgiler için teşekkür ediyorum.
Yazmış olduğunuz bilgiler için teşekkür ederiz.