Zorlu yeni araştırmalar; yağ oranı yüksek besinler ve antibiyotik kullanımının, bağırsak enflamasyonuna yol açabilecek bağırsak mikrobiyom dengesizliğini artırmak için birlikte sinerjik bir şekilde çalıştığını göstermektedir. Çalışma, çevresel faktörlerin inflamatuar bağırsak hastalığı (IBH) için gerekli koşulları tetikleyebileceği nedensel faktörlere ışık tutmaktadır.
Çoğunlukla, genetik ve çevresel faktörlerin bir kombinasyonunun IBH’ye destek verdiğinden şüphelenilmektedir. Bilim insanları, bağırsak mikrobiyomunun hem lokal bağırsak hem sistemik enflamasyonda oynadığı rolü gitgide daha fazla anlıyorlar.

Bu ilişkinin altında yatan mekanizmalara daha iyi uyum sağlamak için, çalışma ilk olarak IBH’nin öncüsü olduğu düşünülen belirli bir huzursuz bağırsak sendromu formuna sahip denekler topluluğunu incelemiştir.
Araştırmacılar bağırsak enflamasyonunu ölçmek için fekal biyobelirteç kullanarak, hangi deneklerin şu an IBH öncesi bir durumda olması ihtimalinin en yüksek olduğunu tespit edebildiler. Daha sonra bu IBH öncesindeki deneklerin yüksek yağlı bir beslenme düzeninin olduğunu ve yakın zamanda antibiyotik kullanmış olduklarını keşfettiler.
Yağ oranı yüksek beslenme düzeni ve antibiyotiklerin bağırsak hücreleri üzerindeki etkisi
Son bir yıl içerisinde en az bir antibiyotik tedavisi gören deneğin, IBH öncesi bir durum geliştirme olasılığını 3.9 kat artırmıştır; ve yüksek yağ oranlı bir beslenme düzeni de 2.8 kat artırmıştır. Ancak bu iki faktörün birleşimi, IBH öncesi bir durum gelişme olasılığını 8.6 kat artırmaktadır.
Araştırmacılar daha sonra, bu iki çevresel faktörün bağırsak enflamasyonunu tetiklemek için nasıl birlikte çalışabileceğini araştırmaya koyuldu. Yağ oranı yüksek beslenme düzeni ve antibiyotiklerin bağırsak hücreleri üzerindeki etkisi fare denekleri kullanılarak araştırıldı.
“Özellikle, yüksek yağlı beslenme ve streptomisin (antibiyotik) tedavisi, farelerin kolon epitelinde mitokondriyal biyoenerjikte uzun süreli bir azalmaya yol açmıştır fakat bu, herhangi bir çevresel faktörle tek tek karşı karşıya kaldığında gözlemlenmemiştir.
Bu kooperatif etkinin olası bir nedeni, yağ oranı yüksek beslenme düzeninin ve streptomisin tedavisinin hem mitokondriyal aktiviteyi azaltması hem de bunu farklı mekanizmalar yoluyla yapmasıdır.” dedi araştırmacılar.

Bu olağan dışı sinerjik etki, hücrenin oksijen yakma yeteneğinin azalmasına ve dolaylı olarak bağırsaktaki genel oksijen seviyesinin artmasına yol açar. Bunun aşağı akış etkisi daha sonra bu oksijenli ortamlarda gelişen zararlı bakterilerin çoğalmasına daha elverişli bir ortam sağlayarak bağırsak mikrobiyomunda bir dengesizliğe sebep olur.
İlginç bir şekilde; gözlemlenen bu mekanizma ‘oksijen hipotezi’ olarak adlandırılan 2013’te öne sürülen fikre uyuyor. Bu hipotez, IBH’de görülen bağırsak mikrobiyom dengesizliklerinin bağırsakta artan oksijen seviyeleri ile tetiklenebileceğini göstermektedir.
Yeni çalışmada, bu eski hipotezi test etmek için IBH öncesi belirtileri olan farelere 5-aminosalisilat (mesalazin) adı verilen bir ilaç verildi. (Bu ilaç mitokondriyal aktiviteyi etkinleştirir ve amaç bu bağırsak oksijen seviyelerini normale döndürmek) Etkileyici bir şekilde, tedavi edilen hayvanlar sadece sağlıklı bağırsak mikrobiyal popülasyonlarına dönüşle kalmadı. Aynı zamanda IBH öncesi ile ilişkili semptomlarda önemli bir düşüş gösterdi.
Zorlayıcı yeni çalışma; IBH tedavileri için araştırmalara bir dizi yeni yol gösteriyor, aynı zamanda çevresel faktörlerin mikrobiyomdaki bakteriyel dengesizlikleri tetikleyerek bağırsak enflamasyonuna neden sebep olabileceği hakkında güçlü bulgular sunuyor.
Araştırmacılar; kısa vadede IBH geliştirme ihtimali yüksek olanların gereksiz antibiyotik kullanımından kaçınıp beslenme düzenlerine dikkat etmeleri gerektiğini söylüyor.
Hümeyra DEMİRBAŞ