Araştırmacılar bağışıklık sistemimin bir özelliğinden faydalanarak , beyni onarmak için faydalı olabilecek kök hücre naklinin kapısını açıyorlar.
John Hopkins Tıp araştırmacıları, fareler üzerinde yapılan deneylerde belirli koruyucu beyin kök hücrelerini yaşam boyu gereken reddedilme önleyici ilaçlar olmadan başarılı bir şekilde nakletmenin yolunun bulduklarını söylüyorlar.

Yabancı hücrelere karşı olan bağışıklık tepkisini seçici bir şekilde önleyerek bağışıklık önleyici ilaç bırakıldıktan uzun süre sonra bile nakledilmiş hücrelerin yaşamasını, gelişmesini ve beyni korumasını sağlayan bu yeni yaklaşım hakkında 16 eylülde ‘’Brain’’ dergisinde detaylı bir araştırma raporu yayınlandı.
Alışılagelmiş reddedilme önleyici ilaçlar olmadan sağlıklı hücreleri başarılı bir şekilde beyine nakledebilme kabiliyeti, nöronların etrafını saran ve onların mesaj göndermelerini sağlayan miyelinin¹ normal bir şekilde oluşmamasından kaynaklanan nadir görülen fakat yıkıcı genetik hastalıklar sınıfına giren hastalıklarla doğan çocuklar için tedavi arayışını kolaylaştırabilir.
Yaklaşık olarak Amerika’da doğan her 100 bin çocuktan biri bu hastalıklardan biriyle doğuyor örneğin; Pelizaeus-Merzbacher hastalığı².
Bu hastalık bebeklerin oturmak ve ayakta durmak gibi gelişimlerinde önemli rol oynayan şeyleri kaybetmesiyle, istemsiz kas spazmlarıyla ve potansiyel olarak kol ve bacaklarda oluşan kısmi felçlerle karakterize oluyor ve bütün bunların hepsine miyelini oluşturan genlerde oluşan bir mutasyon sebep oluyor.
Hücre tedavileri için gelecek vadediyor
John Hopkins Tıp Üniversitesi radyoloji ve radyoloji biliminden Profesör PiotrWalczak.
‘’Bu gibi durumlar bir çeşit hücrede işlevselliği yitirmeye neden olan bir mutasyonla başladığından ,nakledilen sağlıklı hücrelerin, hastalıklı, hasar görmüş veya eksik hücrelerin üstesinden gelememe, durumu olmaması için işlenmiş hücrelerin naklini içeren hücre tedavileri için gelecek vadediyor’’ diyor.
Memelilerin bağışıklık sistemi kusurlu hücreleri değiştirebilmemize büyük bir engel. Bağışıklık sistemi ‘’öz’’ ve ‘’öz olmayan’’ dokuları hızlıca tanıyarak ve öz olmayan veya ‘’yabancı’’ işgalcilere karşı savaş açarak çalışır.
Bakterileri veya virüsleri hedef aldığında yararlı olmasına rağmen nakledilen organ, doku ve hücreleri de yok edilecekler arasına aldığından bu büyük bir sorun.
Alışılagelmiş reddetme önleyici ilaçlar doku reddini önlemek için bağışıklık sistemini geniş ve belirsiz bir şekilde yatıştırır. Fakat bu hastaları enfeksiyona ve yan etkilere karşı dirençsizleştirir. Hastaların bu ilaçları sürekli kullanmaları gerekir.
Yan etkiler olmadan bağışıklık sistemini durdurmak için John Hopkins Üniversitesi Tıp ekibi vücudun yabancı işgalcilere karşı savaşan enfeksiyonla mücadele gücü olan T hücrelerini manipule etmenin yollarını araştırdılar.
Walczak ve ekibi özellikle T hücrelerin karşı saldırıya geçmek için mutlaka karşılaşmaları gereken ‘’yardımcı uyarıcı sinyaller’’ dizinine odaklandılar.
Farelerin beynine gliyal hücreler enjekte ettiler

Plastik ve rekonstrüktif cerrahi profesörü ve Johns Hopkins Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde
Vaskülarize Kompozit Allotransplantasyon Araştırma Laboratuvarı bilimsel direktörü ve bu çalışmanın ortak yazarı Gerald Brandacher
‘bu sinyaller bağışıklık sistemi hücrelerinin kendi sağlıklı dokularına saldırarak hileye başvurmadıklarından emin olma görevindedir’ diyor.
Gerald Brandacher’in dediğine göre esas fikir yardımcı uyarıcı sinyallerin doğal eğilimlerini,
bağışıklık sistemin nakledilmiş dokuları ‘’öz’’ olarak kalıcı bir şekilde kabul etmesini sağlamak amacıyla eğitmek için bir aracı olarak kullanmaktı.
Bunu yapmak için araştırmacılar T hücrelerinin yüzeyine tutunarak T hücreleri yabancı parçacıklarla karşılaştığında onları saldırıya geçmekten alıkoyan, yani ‘’harekete geç’’ sinyalini engelleyen iki antikor kullandılar (CTLA4-Ig ve anti-CD154 ). Walczak bunun daha önce hayvanlarda yapılan katı organ nakillerinde reddedilmeyi engellemek için başarıyla kullanıldığını ancak henüz beyindeki miyelini tamir etmek için hücre nakilleri için test edilmediğini söylüyor.
Deneylerin araştırma kümelerinin birinde Walczak ve ekibi farelerin beynine nöronları çevreleyen miyelinin dış yüzeyini oluşturan koruyucu gliyal hücreler enjekte ettiler. Bu özel hücreler parlamaları için genetik olarak değiştirilmişlerdi ve böylece araştırmacılar onları gözlemlemeyi başarabildiler.
Bağışıklık tepkisini engellemek için antikor kullandılar.
Araştırmacılar gliyal hücrelerini ; miyelin yüzeyini oluşturan gliyal hücreleri oluşturmamaları için genetiği değiştirilmiş fareler , normal fareler ve bağışıklık geliştirememiş fareler olmak üzere üç çeşit fareye enjekte ettiler.
Bir sonraki aşama olarak araştırmacılar , 6 gün sonra tedaviyi bırakarak bağışıklık tepkisini engellemek için antikor kullandılar.
Araştırmacılar her gün nakledilmiş gliyal hücrelerin nispeten varlığını veya yokluğunu kontrol etmek için parlayan hücreleri saptayan ve fotoğraflarını çeken özel olarak geliştirilmiş bir kamera kullandılar. Antikor tedavisi uygulanmamış fakat hücre nakli yapılmış fareler anında ölmeye başladılar ve ışımaları yirmi birinci günden sonra bir daha saptanamadı.
Antikor tedavisi alan fareler 203 boyunca önemli ölçüde nakledilen gliyal hücre seviyesini korudular ve bu da tedavinin yokluğunda bile farelerin T hücrelerinin gliyal hücreleri yok etmediğini gösteriyor.
Çalışmanın baş yazarı ShenLi ‘herhangi bir ışıltı kalması gerçeği bize tedaviyi bıraktıktan uzun süre sonra bile hücrelerin nakli başarıyla kabul ettiğini gösterir’
Ve ‘Biz bu sonucu, bağışıklık sisteminin T hücrelerinin nakledilen hücrelerin öldürülmesini seçici olarak engellemede bir başarı olarak yorumluyoruz’ diyor.
Bir sonraki adım:
Bir sonraki adım nakledilen gliyal hücrelerin normalde beyinde gliyal hücrelerin yaptığını (miyelin yüzeyini oluşturmak) yapacak kadar iyi durumda olup olmadıklarını görmekti. Bunu yapabilmek için araştırmacılar MRI görüntüleri sayesinde gelişen gliyal hücreli fare beyinleri ile gliyal hücreleri nakledilmemiş olan fare beyinleri arasındaki ana yapısal farklılıkları araştırdılar.
Araştırmacılar görüntülerde tedavi edilmiş hayvanlardaki hücrelerin beynin uygun kısımlarına yerleştiklerini gördüler.
Bu sonuçlar nakledilen hücrelerin gelişmeyi ve beyindeki nöronları koruma işlevini üstlenmeyi başarabildiklerini tasdikledi.
Walczak bu sonuçların ön hazırlık olduğuna dikkat çekti. Araştırma ekibi hücreleri nakletmeyi ve bu hücreleri fare beyninin sınırlı bir kısmında geliştirmeyi başardılar.
Araştırmacılar gelecekte, beynin daha global olarak onarılmasına yardımcı olmak için bulgularını beyine hücre iletme yöntemleri üzerine yapılan çalışmalar ile birleştirmeyi umut ediyorlar.
Miyelin¹, tabaka biçiminde yalıtkan bir malzemedir. Miyelinli, etrafı Schwann hücreleri tarafından sarılmış olan aksonları tanımlamak için kullanılan bir terimdir.
Pelizaeus– Merzbacher Hastalığı; santral sinir sisteminin (SSS) myelin oluşumdaki defektin ortak patoloji olduğu, lökodistrofiler olarak adlandırılan hastalık grubuna ait genetik geçişli hipomyelinasyona neden olan nadir görülen nörodejenaratif bir hastalıktır.
Bunlar da ilginizi çekebilir:
Kaliforniya’da Bir Genç, Beyin Yiyen Bakteri Yüzünden Öldü.
Kekemeliğe Neden Olan Beyin Hücresi Keşfi Yeni Tedavilere Umut Olabilir
Bildiğimizin Aksine Beyin Sinir Hücreleri Kendini Yenileyebilir Mi?
Çeviri: Hacer Sezgin