Görüşlerimiz ve anlayışımız değişmeye ve gelişmeye devam etse de “zaman” kavramı göreceli, hayali veya gerçek olabileceğinden evrenimizin en zor özelliklerinden biri olmaya devam ediyor. Bir günden diğerine zaman olarak adlandırdığımız şeylerin çoğu ya anı ya da beklenen bir gelecektir. Bu durum insan aklıyla kavrayabileceğimiz bir şey değildir.
Eski uygarlıklar, zamanın geçmesini Nil nehrinin yıllık seli veya güneş saatleri tarafından değişen gölgelerin uzunluğu gibi yöntemlerle ölçerken, modern anlayışımız Albert Einstein ‘ın genel görelilik kuramı üzerine inşa edildi.
Zaman; herkes için aynı hızda akmaz, sadece koordinattaki basit bir çizgi değildir ve dört boyutlu bir uzay-zaman alanı içinde mevcuttur.
Zaman simetrik değildir

Zaman simetrik değildir, aksine doğal bir asimetriye ve tek yönlü bir doğrultuya sahiptir. Zaman simetrik kabul edilirse dünyanın oldukça saçma hale geleceğini anlayan İngiliz bir astronom olan Arthur Eddington tarafından 1927’de “zaman oku” kavramı geliştirildi. Bu saçmalık hemen belli olmayabilir.
Örneğin, Güneş’in etrafında dönen gezegenlerin bir videosu tersine oynatılırsa, geri ve ileriye doğru oynatılan video arasındaki farkı söyleyemezdiniz ve her şey fizik yasalarına uygun gibi görünecekti. Fakat yere kitap düşüren birinin videosu geriye doğru oynatılırsa, kitap düşmüyormuş gibi görünür – saçmalık. Geçmişi hatırlıyoruz, ancak geleceği hatırlayamıyoruz.
Zaman oku
“Zaman oku” terimi çoğunlukla, termodinamiğin ikinci yasasını, yani 19. yüzyılda keşfedilen ısı, iş, enerji ve sıcaklık arasındaki ilişkileri tanımlayan dört yasadan biri olan termodinamik zaman okunu ifade eder. Bu yasa entropinin sadece kapalı bir sistemde artabileceğini belirtir – kapalı sistem Evrenimizdir, entropi bir düzensizlik ölçüsüdür, karışıklık.
Zaman geçtikçe entropi artar ve entropi ile zamanı ölçemesek de, evrendeki enerjinin yavaş ama kesinlikle nihai bir düzensizliğe doğru ilerlediğini biliyoruz. Hiçbir şey daha temiz olamaz ve düne (geriye) gidemeyiz. Termodinamiğin ikinci yasası bu nedenle zaman içinde bir yön belirler. Başka zaman okları da vardır.
Örneğin evrenin genişlemesini işaret eden kozmolojik zaman oku, dalgaların kaynağından dışarı doğru genişlemesini içeren zaman ışıması oku, önceki etkiye neden olan nedensel zaman oku, ve zamanın simetrisinden bahseden ve ünlü Schrödinger denklemine bağlanan kuantum zaman oku, ancak hiç kimse bu okun diğer oklarla nasıl ilişkili olduğunu bilmiyor. Ayrıca zamanın psikolojik /algısal bir oku da vardır. Bilinen bir geçmişten bilinmeyen bir geleceğe doğru algılanan hareketimizden oluşur.

Kültürel olarak, zamanın ifade edilmesi oldukça farklı olabilir. Bazı diller süreyi kat edilen mesafe olarak ifade ederken, bazıları buna artan bir hacim, uzun bir gün veya tam bir gün diyebilir.İngilizce’de zamanı doğrusal olarak soldan sağa düşünüyoruz.
Çince’de zamanın üstünü ve altını düşünüyoruz ve Yunanca’da zamanı büyük veya küçük düşünüyoruz. Farklı ifade edilmeleri sorun değildir çünkü gece gökyüzüne biraz şaşkınlıkla baktığımızda doğrudan geçmişe bakıyoruz.
Işık saniyede 299.792.458 metrede seyahat ediyor olabilir fakat bu biz nostaljik hissetmeye hazır olana kadar mesafelerin gelmeyeceği anlamına gelir. Vücudunuzun üst kısmı ayaklarınızdan çok daha hızlı yaşlanır. Çünkü yerçekimi arttıkça zaman yavaşlar ve bir dağ da okyanus tabanından daha hızlı yaşlanır.
Görüşlerinizi yorumlar kısmında belirtebilirsiniz.
Bizimle Kalın, Bilgi & Bilimle Kalın!
Sıla ÖZYEŞİL / Science Focus