Bazı hayati beyin fonksiyonları, beynin dinlenmiş olmasını gerektiriyor.
Bir şeylere dikkatinizi verebilmeniz en önemli kaynaklarınızdan biri olabilir ve her gün bunun sadece sınırlı bir kısmını kullanabilirsiniz. İşiniz ve sosyal hayatınızdaki sorumluluklarınız bunun bir kısmını kullanır.
Kalan kısmı da bir podcast dinlemek veya dizi izlemek gibi bir uyarıcıyla kolayca etki altında kalabilir. Birçok insan için duşta veya gece uyumaya çalışırken geçirilen zaman aklının özgür kalabildiği günün sayılı zaman dilimlerinden olabilir.

Bunlar bir problem olarak düşünülmeyebilir ne de olsa eğlenceli veya faydalı bir şeyler yapabilecekken neden bir şey yapmadan durarak zaman harcayasınız ki?
Aklınızı kaliteli şeylerle(çoğunlukla) meşgul tuttuğunuz sürece ne gibi bir problem olabilir ki?
Kaliforniya Üniversitesi (San Francisco) Bütünleştirici Sinirbilim Merkezi’nden Profesör Loren Frank, “Öğrenme ile ilgili yapılan araştırma oldukça açık; bir şeyi iyi öğrenmek için önce bir süre ona çalışmalı ve sonra dinlenmelisiniz.” diyor.
Frank, öğretici çalışmalarla ilgili kanıtlara dikkat çekerek yeni bilgilerin kalıcılı olmasının en iyi yolunun zihnimize sindirmek ve kavramak için zaman vermek olduğunu belirtiyor.
Görünen o ki ders çalışmaktan bağımsız olarak yeni herhangi bir şey öğrendikten sonra küçük bir ara vermek, mesela yeni bir makale veya önemli bir mail okuduktan sonra, beyninizin bilgileri ayrıştırmasına ve hatırlamasına yardımcı oluyor.

Frank, beyinlerimizin yeni bilgileri nasıl işlediğini daha iyi anlamak amacıyla fareler üzerinde bazı beyin taraması deneyleri gerçekleştirdi. O ve ekibi, farelerin aşina olmadıkları bir labirenti tamamladıktan sonra dinlemesine izin verildiğinde farelerin beyinlerinin kendi kendine labirentteki yol bulma sürecini yeniden değerlendirdiğini fark etti. Sonrasında aynı labirentle tekrar karşılaştıklarında fareler doğru yolu daha çabuk buldular.
Öte yandan, farelere labirenti tamamladıktan hemen sonra yeni bir görev verildiğinde beyinlerinin öğrendiklerinin üzerinden geçme şansı olmuyor, diyor Frank. Sonrasında bu fareler yine aynı labirentle karşılaştıklarında, ilk seferinde yaptıklarından daha çabuk yollarını bulamıyorlar.
Frank, insan beyninin de benzer bir şekilde çalışıyor olabileceğini belirtiyor. “Beynimizin yeni bir şey öğrendikten sonra bunu işlemek ve daha kalıcı hale getirmek için zamana ihtiyacı var.” diyor.
Peki beynimizin bunun için ne kadar zamana ihtiyacı var? Bu duruma göre değişir değişir.
“Beynin dinlenme durumuna oldukça hızlı bir şekilde geçebildiğini biliyoruz ve araştırmalar 5-15 dakika gibi oldukça kısa bir sürenin öğrenmeye yardımcı olabileceğini gösteriyor.” diyor Frank.
İnsan beyninin bilgiyi kalıcı hale getirebilmesi için gereken süre kişiden kişiye değişiklik gösterebilir ve ayrıca kişinin öğrenmeye çalıştığı şeyin karmaşıklığına göre de değişir diye de ekliyor. Uzmanlar; beyni dinlendirmenin, bilgilerin depolanması ve hatırlanmasından çok daha karmaşık zihinsel süreçlere de yardımcı olduğunu söylüyor.”
Derin yansıtıcı katmanlar (etrafınızda neler olup bittiğini kavradığınız, onu kendiniz ve benliğiniz ile bağdaştırdığınız ve bilgiyi tutarlı bir öykü halinde entegre ettiğiniz yer) bu tür işlemler yalnızca anlık şeylere odaklanmadığınız zaman gerçekleşir.” diyor Güney Kaliforniya Üniversitesinden psikoloji, nörobilim ve eğitim profesörü Mary Hellen Immordino-Yang.
Beyniniz sürekli olarak uyarıcılara ve bilgiye maruz kaldığı zaman amaç ve anlam arayışında zorlanabilir, diyor profesör. Bunun fazlası sizi amaçsız hissettirebilir-veya daha kötü, diye de ekliyor. ”Bu bana tüketecek bir şey bul uyarıcılar döngüsüne sıkıştıysanız bunun kontrolden çıkmışlık hissiyle bağlantılı olduğunu biliyoruz. Bu durum anksiyete, kopmuşluk ve neyin gerçekten gerçek olduğunu sorgulama hissiyle bağlantılıdır.”
Beynimize dinlemesi için zaman tanımak aynı zamanda üretkenliği arttırıyor ve problem çözmeyi de kolaylaştırıyor.
Zihnin serbestçe düşünebilmesi üzerine özellikle çalışmış olan Kaliforniya Üniversitesi’nden( Santa Barbara) psikoloji ve nörobilim profesörü Jonathan Schooler, “Araştırmamız, zihnin serbestçe düşünebilmesinin belirli bir üretkenliği teşvik edebileceğini buldu.” diyor. Şöyle söylüyor, “Zorlukların üstesinden gelmek- kendi tabiriyle ‘A-ha!’ anları- genellikle insanların zihinleri özgürce düşünebildiğinde ortaya çıkıyor.”
“Bence beynin içsel düşünme yolarının kendi içinde özel bir anlamının bulunduğunu göz önünde bulundurmalıyız.”
Schooler ayrıca herkesin yaşayabildiği dilinin ucundaki bir kelimeyi söyleyememe- ne kadar uğraşırsan uğraş- durumuna da değiniyor. Fakat başka bir şeyi düşünmeye başlar başlamaz kelime bir anda aklınıza geliveriyor.” Bence bazı bilinçsiz işlemlerin zihnimiz özgürken, bir şeye odaklanmamışken gerçekleşiyor olması mümkün ve bu işlemlerle içeride bir sonuca ulaşıldığında bu bir anda günyüzüne çıkıyor.” diyor Schooler.
Beyni boş zamanlardan mahrum bırakmanın bu bilinçsiz çalışmayı tamamlama yeteneğini bastırması da mümkün. “Bence beynin içsel düşünme yolarının kendi içinde özel bir anlamının bulunduğunu göz önünde bulundurmalıyız.” diyor ve ekliyor “Bence uyku eksikliği çekebildiğimiz gibi zihnimizin özgürce düşünememesinin de eksikliğini çekebiliriz.”
“Birçok insan hiçbir şey yapmadan durmayı çok zor veya stresli bulur.” diyor. Schooler, bunun yerine çok fazla zihinsel katılım gerektirmeyen “talepkâr olmayan” görevlerin “üretken” zihinsel aktiviteleri teşvik etmede en iyisi gibi göründüğünü söylüyor.
Örneğin sessiz bir yerde yürüyüşe çıkmak, bulaşıkları yıkamak, çamaşır katlamak gibi ev işlerinden bahsediyor; bedenimizi çalıştıran ama üzerine fazla düşünmeyi gerektirmediği için aklımızı meşgul etmeyen aktiviteler.
Başıboş bırakılmış bir zihin sağlıksız ve hoş olmayan düşüncelere yönelebilir fakat bu düşünceleri sürekli olarak başka şeylerle uğraşıp zihnimizi meşgul tutarak önlemeye çalışmamız da doğru değildir ona göre.
Schooler,” Bence bütün olay dengeli olabilmekte yani bir yandan dikkatimizi bir şeylere verip yaşadığımız anın farkında olmalıyız bir yandan da zihnimizin özgürce düşünebilmesine izin vermeliyiz-bunların yanında pozitif düşüncelere yer vermek, karşılaşabileceğimiz engellerin farkında olmak da oldukça önemli.” diye de ekliyor.
Bu dengeyi sağlamak için zihni serbest bırakmaya ayırılması gereken belirli bir optimum süre olmayabilir ama eğer sizi sürekli meşgul eden her şeyden uzaklaşmanın sizin için olağanüstü zor olacağını düşünüyorsanız bu büyük ihtimalle zihninizi daha çok özgür bırakmanız gerektiğinin bir işareti, diyor Profesör Immordino-Yang ve ekliyor” Sadece oturmak ve düşünmek beyniniz sürekli bir şeyle meşgul olmaya alışkın olduğunda kolay değildir fakat bu sağlığınız için oldukça önemli.”
Profesör Frank küçük zaman aralıklarıyla başlamayı öneriyor, mesela gününüzün ortasında 15 dakikalık dikkatinizi hiçbir şeyin dağıtmasına izin vermediğiniz bir yürüyüş yapın. “Dünyanızın değiştiğini hissedebilirsiniz.”
Mustafa Hamza Hatipoğlu