Dairesel polarize ışık canlı organizmaları ortaya çıkarır. Yıldız gemisi Atılgan’ın mürettebatı yeni bir gezegenin etrafında yörüngeye girdiğinde, yaptıkları ilk şeylerden biri yaşam formlarını taramaktır. Gerçek dünyada, araştırmacılar uzun zamandır ötegezegenlerdeki yaşam belirtilerinin kesin olarak tespit yöntemlerini bulmaya çalışıyorlar.

Son yapılan çalışmalarla, ışığın belirli bir yönde polarize olmasına ve belirgin bir karakteristik sinyal üretmesine neden olan bir dizi biyokimyasal sürece dayanan yeni bir uzaktan algılama tekniği sayesinde, bu hedefe bir adım daha yaklaştılar. “Astrobiology” dergisinde yayınlanan son makalede açıklanan yöntem, uzay tabanlı gözlemevlerinde kullanılabilir. Ve evrende bizim gibi canlıları içerip içermediğini bilim adamlarının öğrenmesine yardımcı olabilir.
Son yıllarda, uzaktan yaşam tespiti, gökbilimciler için yıldızların yörüngelerindeki gezegenlerinde gelen ışığı analiz etmeye başladıklarından beri, ötegezegenlerde hangi tür kimyasalları içerdiğini tespit etmek büyük ilgi uyandırdı. Araştırmacılar, bunun için canlı bir biyosfere bakıp bakmadıklarını söyleyebilmek adına bazı karakteristik bulgulara ihtiyaç duydular.
Örneğin, bir ötegezegenin atmosferinde aşırı oksijen bulunması, yüzeyinde bir şeylerin bu oksijeni soluduğu konusunda iyi bir ipucu olabilir. Fakat, canlılık gerektirmeyen süreçlerin oksijen molekülleri üretmesi de bizim gibi uzak gözlemcilerin, gezegenin hayat barındırdığına ikna olmamız için birçok yol oluşturur.
Bilim insanları organik moleküllerin zincirlerini araştırmayı önerdiler

Bu nedenle, bazı bilim insanları organik moleküllerin zincirlerini araştırmayı önerdiler. Bu canlılığı oluşturan kimyasallar iki dizi halinde birbirlerinin simetrisi olan sağ ve sol el versiyonlarıdır. Doğa, bu sağ ve sol el moleküllerini eşit miktarda üretir.
Hollanda’daki Leiden Üniversitesi’nden bir gökbilimci olan ve yeni makalenin ortak yazarı FransSnik, “Biyoloji bu simetriyi bozuyor” dedi. “Bunun kimya ve biyoloji arasındaki fark.” Olduğunu ekledi.
Yeryüzünde, canlılar bir moleküler “el” seçer ve ona sadık kalırlar. Vücudun proteinlerini oluşturan Aminoasitler, kendi moleküllerinin tüm solak sürümleri bulundurmaktadır.
Işık, bu farklı el dizilimlerinin uzun zincirleriyle etkileşime girdiğinde, dairesel polarize olur, yani elektromanyetik dalgaları saat yönünde veya saat yönünün tersi yönünde spiral hareket eder. İnorganik moleküller genellikle polarize olmaz.
Ön baskısını arXiv’ın çevrimiçi dergisinde yayınlayan Snik ve meslektaşları,laboratuvarlarında taze koparılmış İngiliz sarmaşığı yaprağındaki klorofil pigmentinin dairesel polarize ışık oluşturduklarını ve yapraktaki ölü hücre sayısı arttıkça, dairesel polarizasyon sinyali tamamen yok olana kadar zayıfladığını gözlemlediler.
Sonraki adım
Bir sonraki adım olarak, geliştirilen tekniği test etmek için araştırmacılar, Leiden Üniversitesi’ndeki binanın çatısına kutuplanmış ışığı tespit eden bir araç kullandılar. Aracı İlk olarak, yakındaki bir spor alanındaki çimlere yönledirdiler. Polarize ışık göremedikleri için Snik, sahada kullanılan çimin yapay olduğunu fark edene kadar şaşkın olduklarını söyledi. Araştırmacılar dedektörlerini birkaç mil ötedeki bir ormana yönlendirdiklerinde aracın, dairesel polarize olmuş sinyali yüksek ve net bir şekilde algıladığı gözlemlediler.
Snik, milyon dolarlık soru ise başka bir gezegen içindeki organizmaların tek elli moleküller için benzer bir durum sergilemesi olup olmayacağı?’nı söyledi.
Karbon bazlı kimyasallar aynı eli paylaşırken hepsi en iyi şekilde uyuşur bu yüzden bu sorunun cevabının oldukça iyi bir bahis olduğuna inanıyor.
Snik ve ekibi şimdi Uluslararası Uzay İstasyonuna konumlandırılacak ve benzer bir imzanın ötegezegenden alınan ışıkta nasıl tespit edilebileceğini daha iyi anlamak için Dünya’nın dairesel kutuplanma sinyalini haritalandırabilecek bir araç tasarlıyor.
Bu çalışmaya katılmamış, University of California’daki bir gökbilimci ve astrobiyolog olan Edward Schwieterman, “Bir exoplanet’in ışığını yakalamak, genellikle yaklaşık 10 milyar kat daha parlak olan ana yıldızından ışığı engellemek anlamına gelir.
Eğer gezegende canlılık varsa, ışığının sadece küçük bir kısmı dairesel polarizasyon sinyalini içerecektir.” Dedi ve Schwieterman, “Sinyal küçük, ancak belirsizlik düzeyinin de küçük,” olduğunu belirtti.
Geniş UV Optik Kızılötesi Araştırmacı (LUVOIR) gözlemevi gibi geleceğe yönelik büyük uzay tabanlı teleskoplar bu hafif imzayı algılayabilir.
LUVOIR hala bir konsepttir, ancak Hubble Uzay Teleskobu ‘nun kinden altı kat daha geniş bir ayna çapına sahip olacak ve muhtemelen 2030’ların ortalarında uzaya gönderileceği tahmin ediliyor.
Snik, dairesel polarizasyon tekniğinin, potansiyel yaşamı barındırabilen dış gezegenlerin uydularına, Europa veya Enceladus gibi donmuş dünyalara uygulayarak, güneş sisteminde yaşam izlerini tespit edebileceğini düşünüyor ve “Belki de dünya dışı yaşamı ilk olarak arka bahçemizde bulacağız” diyor.
Bunlar da ilginizi çekebilir:
NASA, Uzayda Yaşam Belirtileri Aramaya Yardım Edecek
Dünya dışı yaşam arayışımızdaki 11 gerçek
Dünyadaki Yaşam Başka Bir Yıldız Sisteminden Gelmiş Olabilir mi?
Güneş Sistemimizin Dışında Bir şey Saklanıyor, Ancak Gezegen Dokuz Olmayabilir
Çeviren: Fatma Betül ÖZDEMİR
KAYNAK
28 Aug,Adam Mann, ScientistsAreBuilding a Real-Life Version of theStarshipEnterprise’s Life Scanner( https://www.space.com/corkscrew-light-reveals-alien-life.html )
Bakteri ve arke karşılaştırması?