Deprem hattının en şiddetli kısmında yer alan Bolivya, uzun yıllardır sarsıntılı depremler ile gündeme geliyor.
Bu depremler, bilim insanlarının dünyanın üst ve alt mantoları arasındaki sınırın yapısını incelemeye ve büyük dağ zirveleri ile derin yarıklarla kaplı olduğunu keşfetmelerine yardımcı oldu. Özellikle de 9 Haziran 1944’te yaşanan deprem, yeni bir jeolojik gelişmeyi ortaya çıkardı.
Güney Amerika’da gerçekleşen depremin kırılma noktası yüzeyden 650 kilometre aşağıdaydı. Sarsıntı o kadar kuvvetliydi ki şok dalgası Kanada’ya kadar ulaşmıştı.
Derinliği ve büyüklüğü bu denli olan bir deprem; dünyanın derinliklerini, ultrasona girmiş bir canlının iç organlarını görür gibi gözlemleyebilmemize vesile oldu.
Modern teknolojik çağda kaydedilen ilk büyük deprem olan Bolivya depremi; ABD’deki Princeton Üniversitesi ile Çinli Bilimler Akademisi’nin ortaklığında yapılan çalışma ile sıradağları ortaya çıkardı. Bilim insanları, deprem sırasında toplanan veriler bir araya getirerek yeraltının yapısını ortaya çıkardı.
1994’de gerçekleşen depremden de veriler alındı ve Jeobilimciler, yerkürenin katmanlarını yakın zamanda ayrıştırmaya başladı. Katmanlardaki sismik hareket farkları, yer kabuğunun altındaki mineraller ve madenlerden kaynaklanıyor.

Ortaya çıkan sonuçlara göre yer kabuğu katmanlarını sıradağlar ve yeraltı dağları bölüyor. Bu yapılar aynı zamanda eski tektonik plakalara ve yüzeylere ne olduğunu da ortaya koyuyor. Böylece geçmişte ortaya çıkan dünya yüzeyinin geçmişteki teorilerinin doğruluğu da kontrol edilebilir hale gelecek.
California Teknoloji Enstitüsü’nde bir jeoloji uzmanı olan yazar Wenbo Wu, ”Çok büyük ve pürüzsüz bir alanda bu keşif yapıldı. Bu çok heyecan verici bir keşif. Yer kabuğunun içine kadar inebilirsek en eski tektonik plakalara ulaşabilir ve geçmiş teorileri test edebiliriz.
Tabii şu ana kadar en fazla 12 km derine gidebildik; bu alanda çalışmak için biraz daha gelişmemiz gerekiyor.” demecini verdi.
Bu araştırma Science dergisinde yayınlandı.
Editör / Yazar: Kuzey KILIÇ