Antik Mısır genellikle piramitler, hiyeroglifler ya da mumyalarla bilinse de bu zengin kültürün kalıntılarını hala kullanıyoruz. Bu kalıntıların medeniyetimizi kurmamızda rol oynadığı dahi söylenebilir.
Çevirilmiş belgeler ve çizimler sayesinde bugün Antik Mısır’da hayat hakkında çok fazla bilgimiz var. Mısırlılar mumyalama geleneği sayesinde insan vücuduyla ilgili bir çok bilgiye erişti ve bunları medikal sistemleri içinde kulllandılar.
Çağlarının ilerisinde olan Antik Mısırlı doktorların kullandığı medikal teknikler günümüz tekniklerinden çok da farklı değil. Bugün Mısır alfabesini ve geleneklerini kullanmıyor olsak yaptığımız doktor ziyaretleri Mısırlıların yaptıklarından çok da farklı olmasa gerek.
İşte Antik Mısır’ dan günümüze kalan 10 teknik:
10. Nabız Kontrolü
Doktora gittiğimiz her defasında kontrol edilen belli başlı şeyler vardır; tansiyon, ateş, nabız gibi. Nabzımız dolaşım sistemiyle ilgili ipuçları verebilir.Bu ipuçlarını okumak içinse atardamarlar ve toplardamarlar hakkında bilgiye sahip olmanız gerekir.
Bugün bu bilgiler bizim için temel bilgiler sayılsa da Antik Mısır dönemi için çığır açıcı bilgilerdi. Mumyalama yaparken Mısırlılar dolaşım sistemi hakkında pek çok bilgi edindi.
Damarlar ve nabız hakkında bilgileri olsa da kalp hakkında eksik kaldıkları düşünülüyor. Kalbi kan için bir saklama bölümü olarak görseler de nabzı tedavi ve tanı için kullanmaları dolaşım sisteminin önemini anladıklarını gösteriyor.
Nabız saymak, o dönem için zamanının ötesinde bir teknikti. Başka medeniyetler tarafından kullanılması için yüzyıllar geçmesi gerekti. Mısırlıların vücudun farklı bölümlerini kanlandıran damarlar hakkında bilgi sahibi olduklarını biliyoruz. Küçük damarlar hakkında olmasa da büyük olanların yerini bilip kanama sırasında kanın nasıl durdurulacağını bilmeleri tedavi için önemliydi.
9. Öksürük Muayenesi
Görünüşe göre bu garip muayene biçimi yüzyıllardır kullanılıyor. Antik Mısır’ın medikal yönergelerinde disk hernisi yani fıtığın başı çevirerek öksürme sırasında teşhis edilebileceği yazılı. Bazı çizimlerde karιndan fιşkιran bir karın fıtığı ve detaylı testis fıtıkları dahi var.
Karın fıtıkları bağırsağın bir bölümünün karın duvarının dışına taşmasıdır. Genellikle de ağır nesnelerin kaldırılmasıyla oluşur. Mısırlıların karın fıtıklarıyla içli dışlı olmalarına şaşırmamak gerek. Tanısı bilinse de tedavi hakkında pek fazla bilgiye sahip değil gibi görünüyorlar.
Ebers Papirüsleri tedavi için ısı kullanılması gerektiğinden bahsetse de nedeni yeterince açıklanmamış. Bir çok fıtık hastasının yaşadığı bir toplumda hastalığın tedavi edilip edilemediği merak konusu.
8. Tamponlar
Çoğu insan tamponların modern bir teknik olduğunu düşünse de tamponlar Batı toplumlarının hayatına yakın tarihte girdi. Hatta 1980’lerde Amerikan kadınlarını tamponların güvenli olduğuna ikna etmek için yapılmış, Antik Mısırlıların tampon kullandığından bahseden reklamlar bile vardı.
Genellikle tyet ya da Isis yumrusu olarak biliniyordu tamponlar ve kumaş veya pamuktan yapılıyorlardı.Isis Yumrusu ismi Tanrıça İsis’ten geliyor.
Efsaneye göre Tanrıça İsishamileliğinde oğlu Horus’uSeth’in saldırılarından korumak için tampon kullanmıştı. Antik Mısırlı kadınlar günümüz pedlerine benzer şeyler de kullanıyordu. Görünüşe göre Batı toplumları için yeni olan bazı şeyleri Mısırlılar çoktandır biliyormuş.
7. Diş Dolgusu
Şeker Mısırlıların beslenmesinde yer almadığından Mısırlıların dolgu ihtiyacı ya da tartar gibi sorunları olmamasına rağmen dişlerinin düştüğü oluyordu. Tahılları öğüterek ve taşlarını ayıklayarak tüketseler de yine ayıklayamadıkları bazı taşlar kalıyordu ve bu bazen dişlerin içinde boşluklara ya da enfeksiyonlara sebep olabiliyordu.
Bu bazen onları öIüme bile sürükleyebiliyordu. Tedavi için farklı dolgulamalar kullanılıyordu. Ebers Papirüsleri’ndeki bir tarife göre kimyon, tütsü, reçine ve meyveleri karışıtırıp tamamen oyulmuş diş dolduruluyordu.
Diğer reçeteler ise antibakteriyel olarak bal, renk vermesi için aşıboyası ve tahılları içeriyordu. Bazen de basit bir kumaş kullanıyordu . 2012’de yapılan bir taramada dişleri ketenle doldurulan bir mumyanın hala enfeksiyona sahip olduğu görüldü.
Antik Mısırlı doktorların enfeksiyonu önlemek için ellerinden geleni yaptıkları kesin ama hastalar için dişçiye gitmek pek de eğlenceli olmasa gerek.
6. Protez
Mumyalarda dünyanın en eski protezleri bulundu. Uzυvlar, parmaklar ve dahası… Mısır’da protezlemenin farklı sebepleri vardı. Bunlardan biri Mısırlıların öIümden sonra dirildikten sonra hayatlarına devam edebilmek için gerekli υzυvlara ihtiyaçları olduğuna inanmalarıydı.
Böylece mumyalamayla birlikte protez de gelişti. Bununla beraber canlı insanlara da protez yapıldığına dair kanıtlara sahibiz. Bu da yaralanmalardan sonra amputasyon yapıldığını ve hastaların bazen hayatta kaldığını gösteriyor.
Bilinen en ünlü protez hastası tahta bir ayak baş parmağına sahip bir kadın. Protez takılan bölgenin iyileşmiş olması protezi günlük hayatta da kullandığını gösteriyor. Bu protez ayrıca dünyanın en eski protezi olarak biliniyor.
5. Devlet Kontrolünde İIaçlar
Antik Mısır’da iIaç kullanımı devlet kontrolünde gerçekleşiyordu. Doktorlar “Yaşam Evi” denilen ve bir tapınağa bağlı olan bir kuruma bağlıydı ve özel bir eğitimden geçiyorlardı. Herkesin gidip tedavi olabileceği kurumlar da vardı.
Daha önce bahsettiğimiz gibi Mısırlılar tedavileri Edwin Smith ve EbersPapirüsleri’ne göre yapıyordu. Bu da sağlık hizmetlerinin standardize bir şekilde uygulandığının göstergesi. Doktorlar tıpkı günümüzdeki gibi kadın ya da erkek olabiliyordu.
Zamanına göre Mısırlılar herkesten daha iyi bir sağlık hizmeti alıyordu. Çalışanların da sağlık güvencesine sahip olduğu biliniyor. İş sırasında yaralanan çalışanların sağlık masraflarını da işveren karşılıyordu .
4. Reçetelendirme
İIaçlar medeniyetin kendisi kadar eski. Bu bizim için çok kolay olsa da Mısırlılar bizim kadar şanslı değildi. İIaçlar deneme yanılma yöntemiyle veriliyordu. Bazı iIaçlar işe yarasa da diğeri yarardan çok zarar veriyordu. Mısırlılar balı yaralar için kullanıyordu ki bu hala kullanılan bir yöntemdir. Nanenin mideye iyi geldiğini biliyorlardı.
Bazı maddeler çok başarılı yöntemlere kapı aralamıştı. İşe yarasın yaramasın bir çok ilacın dozları ve kullanım şekilleriyle reçetelendirildiğini biliyoruz. Hastalar tıpkı günümüzdeki gibi reçeteyle eve gönderiliyordu. Her durum için ilaca sahiplerdi. Bakır, kil, kυrşun gibi elementler ve tuz kullanılıyordu.
Bitkisel iIaçlar arasında rezene, soğan, keten tohumu ve nane vardı. Kullanılan diğer “organik” maddeler arasında hayvan ve insanlardan elde edilen saç, deri, kan ve dışkı vardı.Bunların en iyişekildeetki etmesi için karışım olarak kullanılıyordu.
Konstipasyon için bir çok reçete vardı. Bunlardan bazıları “Daha çok incir ye.” Gibi basit tavsiyelerden oluşuyorken bazıları hint yağı gibi hala kullandığımız maddeleri içeriyordu. Bağırsak kurtları için bir iIaç ise ekmek, tatlı b¡ra ve kυrşun içeriyordu.
Lapalar da kellikten karın ağrısına kadar her şey için kullanılan iIaçlar arasındaydı. Her çeşit süt, kil ve kυrşun sıkça kullanılan maddeler arasındaydı. Süttenürine hatta kana kadar çocuğu insan salgısı da kullanılıyordu lapa için. Örneğin anksiyete için yeni erkek çocuğu doğurmuş olan bir annenin sütü kullanılıyordu. İşe yarayıp yaramadığını hala bilmiyoruz.
3. Sünnet
Yeni doğanın derisini alma işlemi yüzyıllardır süregelen bir işlem. Bazen dinî bazen de medikal sebeplerle yapılıyor. Yüzyıllarca Yahudi toplumlarında uygulanırken Hıristiyanların pek uyguladığı bir yöntem olmadı. Günümüzde dini kapsam dışında Batı toplumlarında kullanılıyor.
Mısırlılar sünneti sıklıkla tedavi olarak uyguluyorlardı. Mısırlılar hijyene çok önem verdikleri için kendilerini parazitlerden koruma amacıyla tıraş ediyorlardı. Sünnet de kültürlerine bu sebeple girmiş olabilir. Sünnet o kadar yaygındı ki sünnetsizlik farklılık olarak görülüyordu.
Savaş sonunda esir ettikleri Libyalıları evlerine köle olarak götürüyorlardı. Neyse ki böyle gelenekler kalmadı.
2. Ameliyat
Antik Mısırlılar mumyalama üzerindr çalışırken insan sağlığı hakkında çok fazla bilgi kazandı. ÖIüleri ameliyat ederken hastalıkların oluşumu hakkında çok fazla bilgi kazandılar. Daha sonra Orta Çağ’da otopsi yasadışı olduğu için bu bilgiler kaybedildi.
Cesetleri ikiye bölme hevesi Mısırlılar çağlarının ötesine taşımıştı. Mumyalardan anladığımız kadarıyla insanlarbu ameliyatlarla gerçekten iyileşiyordu. Neşterler bakır, fildişi veya obsidiyenden yapılmaydı. Özellikle obsidiyen volkanik bir cam olduğu için keskinliğini bugün kullandığımız metallerden bile daha iyi koruyordu.
Anestezi yapılamadığı için hastalara alkol ya da sakinleştirici veriliyordu. Sakinleştirici olarak adam otu, ağrı yönetimi içinse haşhaş suyu kullanılıyordu. Ameliyatla ilgili asıl sorun kan transferi olmadan ameliyatların uzun sürmesi ya da kanamanın fazlalığıydı.
Sıcak bıçakla damarları dağlayarak kanamayı azaltıyorlardı. Ameliyat sonrası antibiyotik olarak bal ve bakır kullanıyorlardı. Bu insanlar tarihin ilk ameliyatını geçiren insanlar olabilir.
1. Opioidler (Opioid, vücutta morfin gibi etki gösteren kimyasal maddeler.)
Afyon günümüzde halen kullanılan güçlü bir ağrı kesici. Konu ağrı yönetimi olduğunda ilk akla gelen yöntem. Morfin ya da OxyContin kadar olmasa da döneminin en güçlü ağrı kesicisiydi. O dönemde ağrı kesiciler kolay bulunamıyordu ve ağrıyı azaltmak önemli bir başarıydı. Afyon suyu ameliyatlarda birayla ya da şarapla karıştırılarak kullanılıyordu.
Sinir hastalarını sakinleştiriyor, depresyon ve anksiyeteyi gideriyordu. Ağrı kesici ve ateş düşürücü olarak da kullanılıyorsa da günümüzdeki opioidler kadar etkili değillerdi. Mısırlıların bağımlı olmamalarının sebebi afyonun bu kadar etkili olmaması da olabilir. Afyon etkili bir iIaç da olsa medikal amaçlar dışında kullanılması çok nadirdi.
Editör / Yazar: Şeyma SÜRÜCÜ
Yazım hatası çok fazla. Buna dikkat etmelisiniz.