ABD Hastalık Kontrol ve Korunma Merkezleri (CDC) yayınladıkları yeni raporda COVID-19’dan en çok kimlerin etkilendiğini ve etkilenebileceğini ortaya koydu. Yeni koronavirüs yayılmaya devam ederken bu virüsün sebep olduğu hastalığın en çok kimleri etkilediği de gittikçe artan bir endişeye sebep oluyor.
Sağlık organizasyonları ve hükumete bağlı kuruluşlar savunmasız popülasyonlarını korumak için bir bir önlemler almaya devam ediyorlar. ABD’de, Hastalık Kontrol ve Korunma Merkezleri (CDC), 60 yaşın üstünde ve kronik rahatsızlığı bulunan bireylerin ulaşabilecekleri ilaç ve gıda stoklarını yüksek tutmalarını, dışarı çıkmaktan kaçınmalarını ve sosyal ortamlardan uzak durmalarını tavsiye ediyor.

60 yaşın altında olunması bile eğer altta yatan başka kronik rahatsızlıklar varsa, sizi daha az risk altında yapmıyor. HIV, kanser, kronik solunum yolu rahatsızlığı, yüksek tansiyon gibi kronik hastalıkları bulunan insanlar, COVID-19’u daha ağır semptomlarla geçirme eğiliminde oluyorlar ve buna bağlı çeşitli komplikasyonlar geliştirme ve ölüm riskleri daha yüksek seyrediyor. 14 Temmuz 2020’de CDC bu altta yatan kronik hastalık listesini daha da genişleterek bunlara demans, orak hücreli anemi, organ nakli olmak gibi koşulları da ekledi.
HIV, hastaları halihazırda başka hastalıklara da daha açık hale getiriyor.
HIV’le yaşayan ileri yaştaki yetişkinler daha ciddi hastalıklara yakalanma konusunda, HIV tanısını son yıllarda almış insanlardan daha fazla risk altında olabilir.
Bunun sebebi ise HIV/AIDS’in ilk keşfedildiği sıralarda tıbbi tedavi yöntemlerinin eksikliğinin, onları daha fazla baskılanmış bağışıklığa maruz bıraktığı için aynı zamanda daha fazla tehdit altında bırakması olarak gösteriliyor.
New York Callen Lorde Sağlık Merkezi’nden Dr Peter Meacher, kronik obstrüktif akciğer hastalığı ve diyabetin de bu hastalarda daha sık görülmesinin endişeleri artırdığını dile getiriyor.
HIV’le yaşayan bireylerin hastane ortamına daha fazla maruz kalmaması için Meacher artık bu hastalara normalden daha fazla miktarda iIacın temin edildiğini, bu durumun da hastaları hastaneden daha uzun süre uzak ve güvende tuttuğunu aktarıyor.
Yüksek tansiyon yeni koronavirüsle birleşince çok tehlikeli olabilir. Amerikanların neredeyse yarısı bir miktar yüksek tansiyon hastası denilebilir. Bu da onları koronavirüsün sonuçları karşısında daha kırılgan hale getiriyor.
Doktorlar şu anda neden kalp damar hastalığı olan insanların koronavirüse karşı daha savunmasız olduğunun veya bu rahatsızlığa sahip olan insanlarda neden ölüm riskinin daha fazla olduğunun cevabını veremiyorlar. Fakat akciğerlere binen yükün kalbe de zarar verdiği konusunda birtakım fikirlere ve varsayımlara sahipler.
Kalp hastalığı koronavirüsün etkilerinde doğrudan söz sahibi.
Herhangi bir kardiyovasküler rahatsızlık hastayı koronavirüs karşısında daha kırılgan hale getirebiliyor. Kalp hastası olan koronavirüs hastalarının ölüm oranları yüzde 10 civarında seyrediyor. CDC ve Amerikan Kalp Derneği kronik yüksek tansiyon hastaları gibi, kalp hastalarının da aynı derecede sıkı tedbirler almaları gerektiği konusunda kesin uyarılar yapıyor.
İlginizi çekebilir: Kalp Krizi vakaları Nereye kayboldu? Salgın Sonrası Durum
Tip1 ve Tip2 Diyabet de ölüm riskini artırıyor.
CDC, geçtiğimiz günlerde tip 2 diyabet riskini de risk grubu olan hastalıklar listesine ekledi.
Solunum yolu hastalıkları akciğerlerin mücadele kapasitesini düşürüyor. Koronavirüsle savaşta, akciğerler birincil öneme sahip.

Bu yüzden solunum yolundaki herhangi bir rahatsızlık doğrudan bu mücadelede söz sahibi.
Bu yüzden, sigara içen insanlar da ilksel risk grubunda gösteriliyorlar. Kanser hastaları da daha yüksek risk grubunda yer alıyor.
Kanser hastaları ölüm riski altında
Solunum riskleri bir yana, kanser hastaları bağışıklık sistemlerini güçlü tutacak bazı aşıları ve tedavileri almaktan bile yoksunlar. Kemoterapi ve diğer tedaviler kanser hastalarının bağışıklıklarını ileri derecede baskılıyor. Orak hücreli anemi hastalığı, başta siyahi insanlar olmak üzere COVID19’dan ölme ihtimalini artırıyor.
Orak hücreli anemi, genetik bir kan hastalığıdır ve sadece Amerika’da 100.000 insanı etkilemektedir ve bu hastaların çoğu siyahilerden oluşur. Sağlıklı kırmızı kan hücreleri yuvarlak olurken, bu hastalıkta kırmızı kan hücreleri içe doğru bükülmüş bir hilal şeklinde görülür. Şekillerinden dolayı bu hücreler kan damarlarında sıkışırlar, acıya, birikime, pıhtılara hatta felce neden olurlar.
Bu hastalığa sahip insanlar ilaçlarını almak ve kan nakli için dışarı çıkmak durumunda kalmaktadırlar. Bu da evlerinin içinde uzun süre koruma altında kalamadıklarını ve risk grubunda olduklarının basit bir sebebi olabilir.
COVID-19 ve orak hücreli anemi birleşimi ölümcül olabilir. Böbrek hastalığı, koronavirüsle mücadelede bireyleri baskılanmış bir bağışıklıkla savunmasız bırakabilir. Aşırı kan pıhtısının COVID-19 hastalarında görüldüğünü ve bunların böbreklere zarar verdiğini belirten veriler halihazırda böbrek hastalarının da daha büyük risk altında olduğunun altını çiziyor.
Obezite de risk faktörü olarak listede gösterildi.
COVID-19’dan ölen obez hastaların oransal olarak çok fazla olması uzmanları endişelendiriyor. Obezitenin diğer hastalıklarla da komorbid bir şekilde görülmesi gerçeğini unutmadan bu düşünceyi tekrar değerlendirmek ve obeziteden muzdarip insanları damgalamamak gerektiğinin altını çizmek
gerekiyor. Alzheimer’la ilişkilendirilen genlerden birinin COVID-19 bulaşını arttırdığı iddia ediliyor.
Kore Beyin Araştırma Enstitüsü’nde yapılan bir çalışmada Alzheimer’la ilişkilendirilen bir reseptör genin COVID-19’la da ilişkili olabileceği ortaya kondu. Araştırma Alzheimer’lı insanların ACE2 gen ekspresyonunun yükseldiğini, bunun da koronavirüsün giriş noktası olduğu söyleniyor.
Bir solunum ve akciğer hastalığı olan ve iltihaplanmayla hava yollarını tıkamayla tanımlanan kronik obstrüktif pulmoner hastalığına sahip olmak COVID-19 kaynaklı ölüm riskini artırıyor.
Organ nakli olan insanların kullandığı bağışıklık baskılayıcılar onları COVID-19 gibi diğer bakteriyel ve virüs kaynaklı hastalıklara karşı savunmasız bırakıyor.
Doktorlar özellikle bağışıklığı baskılanmış hastaların toplu alanlara çıkmadan önce çok ciddi önlemler almalarını ve ellerini çok dikkatli bir şekilde yıkamalarını öneriyor. Bu hastalığa karşı en iyi savunmamız ellerimizi yıkamak, yüzeyleri dezenfekte etmek ve kalabalıklardan uzak durmak.
Bu makale Business Insider’da yayınlanmıştır.
Deniz Özdemir