Danimarka’da bulunan bir üniversite bodrumunda dünyanın en büyük insan beyni koleksiyonuna ev sahipliği yapmakta..
Danimarka’daki Odense Üniversitesi’ndeki bir bodrum katının duvarlarında dünyanın en büyük beyin koleksiyonu olduğu düşünülen sayısız raf sıralanmakta.
1980’lere kadar kırk yıl boyunca akıl sağlığı hastalarının cesetlerinden çıkarılan 9.479 organ var.
Rakamlarla etiketlenmiş büyük beyaz kovalarda formalinde saklanan koleksiyon, seçkin Danimarkalı psikiyatr Erik Stromgren’in hayatının eseriydi. (Formalin, formaldehit gazının sudaki %37’lik derişimli çözeltisine verilen addır.)

Psikiyatri tarihinde uzman olan Jesper Vaczy Kragh, AFP’ye bu deneyin 1945’te başlayan “bir tür deneysel araştırma” olduğunu söyledi.
Stromgren ve meslektaşları, “akıl hastalıklarının nerede lokalize olduğu hakkında bir şeyler bulabileceklerine veya cevapları bu beyinlerde bulabileceklerine” inanıyorlardı.
Beyinler, Danimarka’daki psikiyatri enstitülerine yatırılan insanların cesetleri üzerinde otopsiler yapıldıktan sonra toplandı.
Ne ölenlerden ne de ailelerinden izin istenmedi.

“Bunlar devletin akıl hastaneleriydi ve bu devlet kurumlarında olup bitenlerle ilgili dışarıdan soru soran kimse yoktu” dedi.
O zamanlar hasta hakları öncelikli bir mesele değildi.
Kopenhag Üniversitesi’nden araştırmacı, aksine o zamanlarda toplumun bu insanlardan korunulması gerektiğine inandığını söyledi.
1929 ile 1967 yılları arasındaki yasa, akıl hastanelerine yatırılan kişilerin kısırlaştırılmasını gerektiriyordu.
1989 yılına kadar evlenmelerine izin verilebilmesi için özel bir muafiyet almaları gerekiyordu.
Vaczy Kragh’ın dediğine göre, Danimarka, “akıl hastalarını” o zamanlarda onlara denildiği gibi “topluma yük” olarak görüyordu (ve böyle de düşünüyorlardı). Görüş, “Eğer ki çocuk sahibi olmalarına izin verirsek, onları serbest bırakırsak… bir yığın probleme neden olacaklar” yönündeydi.
Koleksiyonun yöneticisi patolog Martin Wirenfeldt Nielsen, o zamanlar ölen her Danimarkalıya otopsi yapıldığını söyledi.
Nielsen, “O zamanlar kültürün bir parçasıydı, otopsi, hastane prosedürlerinden biriydi” dedi.
Ölüm sonrası prosedürlerin evrimi ve hasta hakları konusunda artan farkındalık, 1982’de koleksiyona yeni eklemelerin sona erdiğinin habercisi oldu.
Daha sonra bununla ne yapılacağı konusunda uzun ve hararetli bir tartışma başladı.
Danimarka’nın eyalet etik kurulu en nihayetinde koleksiyonun korunması ve bilimsel araştırma için kullanılması gerektiğine karar verdi.
Gizli sırların kilidini açmak
Uzun süredir Batı Danimarka’daki Aarhus’ta bulunan koleksiyon, 2018’de Odense’ye taşındı.
Koleksiyonla ilgili araştırmalar, yıllar boyunca bunama, şizofreni, bipolar bozukluk ve depresyon dahil olmak üzere çok çeşitli hastalıkları kapsadı.
Koleksiyonun yöneticisi, “Tartışma yukarı aşağı yatıştı ve artık insanlar ‘Evet, eğer ki akıl hastalıkları hakkında daha fazla şey bilmek istiyorsak bu bilimsel araştırma oldukça etkili ve kullanışlı’ demeye başladı” dedi.

Bazı beyinler hem akıl sağlığı sorunları hem de beyin hastalıklarından muzdarip insanlara aitti.
“Bu hastaların çoğu, yaşamlarının belki yarısı, hatta tüm yaşamları boyunca hastaneye yatırıldığı için, felç, epilepsi veya beyin tümörleri gibi başka beyin hastalıklarına da sahip olacaklardı” diye ekledi.
Dört araştırma projesi şu anda koleksiyonu kullanıyor.
Ülkenin ruh sağlığı derneğinin eski başkanı Knud Kristensen, “Kullanılmazsa bir işe yaramaz” diyor.
Araştırmayı finanse edecek kaynakların eksikliğinden şikayet ederek, “Artık buna sahibiz, gerçekten kullanmalıyız” dedi.

Kopenhag araştırma hastanesinde çalışan bir Parkinson uzmanı olan nörobiyolog Susana Aznar, koleksiyonu ekibinin araştırma projesinin bir parçası olarak kullanıyor.
Bilim insanlarının modern tedavilerin etkilerini gözlemlemelerini sağlaması bakımından beyinlerin benzersiz olduğunu söyledi.
“Günümüzde sahip olduğumuz tedavilerle tedavi edilmediler” dedi.
Günümüzde hastaların beyinleri, aldıkları tedavilerle değiştirilmiş olabilir.
Aznar’ın ekibi bunları koleksiyondaki beyinlerle karşılaştırdığında, “Bu değişikliklerin tedavilerle ilişkili olup olmadığını görebiliriz” dedi.
Çeviren: Faruk Ünal