Dünyanın Yedi Harikası ve antik dönemde yapılmış olan sanat eserleri, Antik dünyanın insanlarının marifetlerinin, hayal güçlerinin ve bir şeye ne kadar emek verebileceklerinin kanıtları misali günümüzde var olmaktadır. Nitekim güzel şeylerle birlikte insanların nasıl anlaşamayacağını ve yıkımlarının nasıl olabileceğini de bizlere göstermektedirler. Öyle ki, antik çağların yazarları “Dünyanın Yedi Harikası” listesi için birbirleriyle hangi eserlerin dahil olup olmayacağı konusunda tartışmıştır.
Esas liste milattan önce 225 yılında Bizanslı Philo’nun Yedi Harika Üzerine adlı eserinden gelmektedir. Yüzyıllar içerisinde Dünyanın Yedi Harikası hem doğa hem de insan yoluyla yıkılmışlardır. Günümüzde Dünyanın Yedi Harikasından sadece bir tanesi ayakta durmaktadır. Nitekim, her ne kadar artık aramızda olmasalar da Dünyanın Yedi Harikası olarak bilinen yapıtlar, halen daha eski çağlarda yaşayan toplulukların yaratıcılıklarını ve becerilerini bizlere gösteren, meşhur ve ünlü eserler olmaya devam etmektedirler.
Antik Dünyanın Yedi Harikası
İşte, antik dönemde yapılmış olan sanat eserleri:
Büyük Gize Piramidi, Mısır

Büyük Gize Piramidi veya bir diğer bilinen adıyla Keops piramidi, Mısır’da Kahire’nin kuzeyinde Nil Nehri’nin batı kıyısında bulunmaktadır. Milattan önce 2700 ila 2500 yılları arasında kraliyet mezarlığı olarak inşa edilmiştir ve Keops, Kefren ve Menkaure piramitler grubunun bir parçasıdır.
Keops piramidi 13 dönüm arazi üzerine inşa edilmiştir. 19. Yüzyılda insanlık daha yükseğini inşa edene kadar dünyanın en yüksek yapısı olarak bulunan piramidin yapımında ağırlığı 2 ila 30 ton arasında değişen yaklaşık 2 milyon taş bloğunun kullanıldığına inanılmaktadır. Aynı şekilde inşa edildiği dönem içerisinde günümüzde olan gibi araç gereçler de mevcut değildir.
Bilim insanları, Mısırlıların taşları hareket ettirmek için kütük ve kızak kullandığını düşünmektedir. Piramit içerisinde Güneş Tanrısı Ra’nın ışınlarını taklit/sembolize eden çapraz duvarlar bulunmaktadır. Bu duvarların yapımı ise önce basamak, daha sonraları ise boşlukların kireçtaşı ile doldurulması yoluyladır.
Piramitler içerisinde mezar yağmacılarına mâni olmak için dar koridorlar ve gizli bölmeler de bulunmaktadır. Fakat modern arkeologlar Keops ve diğer piramitlerin, yapımlarından itibaren 250 yıl kadar bir süre içerisinde yağmalandığını düşünmektedir. Yani mezar yağmacıları pek de engellenememiştir.
Babil’in Asma Bahçeleri

Babil’in Asma Bahçeleri, antik yunan şairlerinin yazığı kadarıyla, günümüz Irak’ta Fırat Nehri kenarında bulunmaktadır ve milattan önce 600’lü yıllarda Babil Kralı 2. Nebukatnezar tarafından yaptırılmıştır. 2. Nebukatnezar’ın sevgilisi Amitis’in, yurdu Medya’ya (günümüz kuzeybatı İran) sıla hasreti çekmemesi için yaptırdığı ve bu asma bahçelerin tiyatro balkonları gibi döşenmiş 23 metre yüksekliğinde olduğu söylenmektedir. Yazarlar daha sonraları insanların bu sütunlarla desteklenmiş bahçeler üzerinde nasıl yürüdüklerini betimlemişlerdir.
Bilim insanları ise böylesi bahçelerin canlı kalabilmesi için bir sulama sistemine gerek olduğu ve Fırat Nehrinden gelen suyu taşıyabilmek için bu sulama sistemi içerisinde pompaların, su çarklarının ve sarnıçların bulunması gerektiği sonucuna varmıştır. Bununla beraber Babil’in Asma Bahçeleri sadece Yunan yazıtlarında değil aynı zamanda Roma yazıtlarında da geçmektedir nitekim kaynakların hiçbiri birinci elden kaynaklar değillerdir. Aynı şekilde Babil çivi yazıtlarında bu bahçelerden bahsedilmemektedir. Nihayetinde araştırmacılar bu bahçelerin herkesin inandığı ve oldukça yaratıcı bir hikâye olduğunu düşünmektedirler.
Olimpia Zeus Heykeli

Tanrılar kralı Zeus’un heykeli Atinalı heykeltıraş Phidias tarafından Milattan Önce 5. Yüzyılın ortalarında yapılmış ve olimpiyatların yer aldığı Olimpiya’daki Zeus tapınağına yerleştirilmiştir. Kol dayamaları kuş kanatlı, aslan vücutlu, kadın göğüslü ve başlı mistik yaratıklar olan sfenksler bulunan tahtadan bir tahtta göğsü açık bir şekilde tasvir edilmiştir.
Aynı şekilde heykel fildişi ve altın ile de oldukça süslenmiş bir vaziyetteydi ve boyu yaklaşık 12 metre yüksekliğindeydi. Öyle ki, heykel tapınağa o kadar uzun gelmiştir ki neredeyse kafası tavana değecek şekildedir.
Bir efsaneye göre ise heykeltıraş Phidias, heykeli bitirebilmesi için Zeus’tan bir işaret beklemiştir ve kısa bir süre sonra ise işaret olarak tapınağa bir yıldırım isabet etmiştir. Zeus heykeli milattan sonra 4. Yüzyılda Hristiyan rahiplerin Roma imparatorunu ikna etmesi nedeniyle Konstantinapolis’te bir tapınağa taşınmıştır ve heykel yeni yerinde yaklaşık 8 yüzyıl boyunca kalmıştır. Nitekim heykelin milattan sonra 462 yılında Konstantinapolis’te çıkan bir yangının neticesinde yıkıldığı düşünülmektedir.
Artemis Tapınağı

Tarihte birden fazla Artemis Tapınağı bulunmaktadır. İnşa edilen bu dünyanın yedi harikası tapınaklardan sonuncusu İzmir’in Selçuk ilçesinin sınırlarında Efes’te bulunmaktadır. Tapınağın bilinen en muazzam hali milattan önce 550 ve 350 yıllarındadır. Öyle ki Sidon’lu Antipater, Artemis Tapınağı hakkında “Güneş, Olimpostan daha büyük bir şeyin üzerinden daha önce hiç görünmemiştir” şeklinde yazmıştır.
Artemis Tapınağı, Giritli mimar Chersiphron ve oğlu Metagenest tarafından tasarlanmıştır. Artemis Tapınağı, inşasından sonra dönemin en ünlü sanatçıları tarafından da süslenmiştir. Nitekim mevcut efsaneye göre Artemis Tapınağı, Büyük iskender’in doğduğu milattan önce 21 temmuz 356 tarihinde yanmıştır. Söylentilere göre tapınağı ateşe veren kişi, adını tarihe geçirmek isteyen Herostratus adlı bir Yunan vatandaşıdır. Akabinde kendisi idam edilmiştir ve dönemin mevcut yönetimi kendisinin adının bile telaffuz edilmesini yasadışı kabul etmiştir.
Dünyanın yedi harikasından Artemis Tapınağının yanmasından yaklaşık altı yıl sonra ise yenisinin yapımına başlanmıştır. Yeni tapınak 121 metre yükseklikte ve merdivenlerle çevriliydi. İçerisinde 18 metre uzunluğunda 127 tane mermer sütun ve Yunan Av Tanrıçası Artemis’in heykeli bulunmaktaydı.
Fakat arkeologlar tapınağın iç yapısı hakkında örneğin tavanının açık olup olmadığı veya fayanslarla kaplı olup olmadığı gibi konularda hem fikir değiller. Son olarak inşa edilen Artemis Tapınağının sonu ise milattan sonra 262 yılında Ostrogotların elinden olmuştur. Tapınağın sütunlarının kalıntılarına ise ancak 1860 yıllarda Küçük Menderes Nehrini araştıran arkeologlar tarafından ulaşılmıştır.
Halikarnas Mozolesi

Halikarnas Mozolesi, Karya kralı Mausolus’un milattan önce 353 yılındaki ölümünün anısına hem eşi, hem de kardeşi olan Artemisia tarafından yaptırılmıştır ve Türkiye’nin Güneybatısında yer almaktadır. Bir efsaneye göre, Artemisia eşinin ve aynı zamanda kardeşi olan kralın kaybına o kadar üzülmüştür ki Mozole’nin inşası emrini verdikten sonra Mausolus’un küllerini suya karıştırıp içmiştir. Mozole’nin inşasında tamamiyle beyaz mermer kullanılmış olup inşası bittiğinde yüksekliğinin 41 metre olduğu düşünülüyor. Mozele’nin yapısı üç katman şeklindedir.
Birinci katman 18 metre yüksekliğe kadar çıkan basamaklardan oluşmakta olup, ikinci katmanda ise 36 adet İyonya sütunu bulunmaktaydı. Son katman yani çatısı ise piramit şeklindedir. Kralın mezarı ise 20 metre uzunluğundaki bir mermerin kesimi ile dört heykeltıraş tarafından yapılmış ve dekore edilmiştir. Mozele’nin büyük bir kısmı 13. Yüzyıldaki bir depremde yıkılmıştır ve kalıntıları daha sonraları civardaki bir kalenin güçlendirilmesinde kullanılmıştır. 1846 yılında ise Mozole’nin frizlerinden birisi kalenin taşları arasından çıkarılmış olup günümüzde halen Londra’daki British Museum’da diğer bulunan eserlerle birlikte sergilenmektedir
Rodos Heykeli

Rodos Heykeli milattan önce 3. Yüzyılda Rodoslular tarafından Güneş Tanrısı Helios adına yapılmış devasa bir bronz heykeldir. Tasarımını dönemin heykeltıraşı Chares yapmış ve heykel 30 metre yüksekliği ile antik dünyanın en büyük heykeli olmuştur. Yapımı milattan önce 280 yılında tamamlanmıştır ve deprem nedeniyle devrilmeden önce sadece 60 yıl ayakta kaldığı düşünülmektedir.
Devrilmesinin ardından tekrar yapılması söz konusu olmamıştır ve yüzlerce yıl sonra Sarazenlerin Rodos istilası sırasında heykelin parçaları Sarazenler tarafından hurda olarak satılmıştır. (Sarazen, Haçlı Seferleri sırasında Avrupalı savaşçılar tarafından Müslümanlara takılan ve “Hristiyan olmayan” anlamına gelen ad.)
Kalıntılarının tam olarak bulunamamasından ötürü arkeologlar heykelin tam konumunu veya nasıl göründüğünü bilememektedirler. Yaygın bir görüşe göre Güneş Tanrısının heykelinin bir elinde meşale diğer elinde ise bir mızrak tuttuğu şeklinde tasvir edilmiştir.
Bu görüşten öncesinde ise heykelin bacaklarının iskele kenarlarında olduğu yani açık olduğu ve gemilerin altından geçtiği düşünülmekteydi. Nitekim, araştırmacıların büyük bir çoğunluğu, bu ölçüdeki bir heykelin ağırlığını kaldırabilmesi için bacaklarının birbirine yakın olması gerektiği dünyanın yedi harikası konusunda hemfikirlerdir.
İskenderiye Feneri

İskenderiye Feneri, İskenderiye şehrinin yakınlarında Pharos adında küçük bir ada üzerinde bulunmaktaydı. Tasarımı Yunanlı mimar Sostratos tarafından yapılan fener milattan önce 270’li yıllarda 2. Batlamyus döneminde inşa edilmiştir. İskenderiye Feneri, Nil Nehrinde ve Akdeniz’de seyreden gemilerin yönlerini bulmalarına yardımcı olmuştur.
Arkeologlar, İskenderiye Fenerinin tasvir edildiği sikkeler bulmuşlardır ve bu sikkeleri incelemeleri sonucunda fenerin alt kısmının kare, orta kısmının sekizken ve üst kısmının da silindir şeklinde olmak üzere üç bölümden olduğu sonucuna varmışlardır.
Fenerin üzerinde ise tam bilinmese de 2. Batlamyus’un veya Büyük İskender’in 16 metrelik bir heykelinin bulunduğu düşünülmektedir. Araştırmacılar yaptıkları ilk tahminlerde fenerin yüksekliğinin 182 ila 60 metre arasında değiştiğini söylemiş olsa da günümüzdeki görüş heykelin gerçek yüksekliğinin 115 metre olduğu şeklindedir. Deniz fenerinin yıkılışının ise milattan sonra 956 ve 1323 yılları arasında yaşanan depremlerden ötürü zaman içerisinde gerçekleştiği düşünülmektedir.
Dünyanın yeni 7 harikası
2007 yılında New7Wonders adlı kuruluş “Dünyanın Yeni 7 Harikası” adında bir yarışma düzenledi. On milyonlarca insan UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan eserlere oy verdi. Eserler dört kıtada bulunmaktadır ve her yıl binlerce turist çekmektedirler. Bunlar:
New7Wonders adlı kuruluşun 2007 yılında düzenlediği “Dünyanın Yeni 7 Harikası” adlı yarışma
2007 Yılında New7Wonders adlı bir kuruluş “Dünyanın Yeni 7 Harikası” adında bir yarışma düzenlemiştir. Dünyanın dört bir yanından on milyonlarca insan, dünyanın dört kıtasında bulunan ve UNESCO Dünya Mirası Listesinde yer alan eserlere oy vermiştir. Bu eserler her yıl turistlerin ilgi odağı olmaktadır.
Dünyanın yeni 7 harikası eserleri şu şekildedir;
- Çin Seddi (M.Ö. 220- M.S. 1644)
- Tac Mahal, Hindistan (1632-1648)
- Petra, Ürdün (M.Ö 4. Yüzyıl – M.S. 2. Yüzyıl)
- Kolezyum, Roma, İtalya (M.S. 72-82)
- Kurtarıcı İsa Heykeli, Rio de Janeiro, Brezilya (1926-1931)
- Chichen Itza, Meksika (M.S. 5-13. Yüzyıllar)
- Machu Picchu, Peru (M.S. 15. Yüzyıl ortaları)
Çeviren: Burak Hüseyin Ekseli
Bunlar da ilginizi çekebilir
- Günümüzde kullandığımız vinç mekanizması antik Yunanlılara dayanıyor
- Antik Yunanistan Hakkında Çözülmemiş 10 Gizem
- Mezopotamya: İki Nehir Arasındaki Destansı Topraklar
- Hindistan’da Daha Önce Bilinmeyen Bir Uygarlığın Kanıtları Bulundu