Elon Musk: Ekvator çizgisinin güneyinde; Güney Afrika’nın Pretoria şehrinde 1971 yılının 28 Haziran gününü gösteriyordu takvimler. Kış mevsiminin ılık rüzgârlarıyla bir çift göz dünyaya merhaba diyecekti.
Kanada ve Güney Afrika genleri tek bir bedende buluştu. Dünyaya gelen bebeğin adına karar verilmişti; Elon, Elon Musk.
Kanadalı olan Maye (Elon Musk ’ın annesi) büyük bir karar vererek Güney Afrika’ya gelmiş ve hayatını burada şekillendirmişti. Diyetisyen ve mankenlik yapıyordu, çocuk doğurmak onun için büyük bir karar olmalıydı. Errol (Elon Musk’ın babası) ise elektromekanik mühendisi, pilot ve denizciydi.
Elon Musk ’ın çocukluk hayatı

Sevdiği kadın doğduğu yere gelmiş, onun için üç çocuk daha dünyaya getirmişti. İlk çocukları Elon’dan sonra Kimbal (1972) ve Tosca (1974) ailenin yeni fertleri olarak aralarına katılmıştı. Ancak öyle ya da böyle Maye ile Errol birleştirdikleri hayatlarını ayırma kararı aldılar, bu sarsıcı karar 1980 yılında gerçekleşen boşanma davası ile neticelendi. Bu, Elon Musk’ın çocukluk hayatında yaşayacağı ilk travma olsa da son olmayacaktı.
İçe dönük, sessiz, sakin bir çocuktu Elon. Gözlerini bir yere dikiyor, susuyor, konuşmuyordu. Ancak içinde yaşadıklarını kimse bilmiyordu. Annesi onun bu suskunluğundan korkmaya başlamıştı. Zihinsel bir probleme sahip olduğu endişesiyle doktorlara götürdü onu. İlk önce işitemediğini düşündüler ve apar topar yapılan geniz eti ameliyatı ile bu sorunun çözüleceğini ümit ettiler. Ama bilmedikleri bir şey vardı, Elon duyuyordu.
Artık bu durumun sebebini anlamayan doktorlar bile endişe etmeye başlamıştı. Zaman geçti, geçen yıllar içinde tüm bunların tek bir sebebi olduğu anlaşıldı; Elon Musk hayalperestti, sıkı bir hayalperest. Annesi Maye yaşadıkları bu günleri birkaç kelimeyle ifade etmek istedi; “Sanki zihni başka bir evrene geçiş yapardı. Bu konuda artık üzerine gitmiyorum çünkü böyle zamanlarda yeni bir roket ya da benzer bir şey tasarladığından emin oluyorum.’’
Okul yıllarında yaşadığı zorluklar sessizliğiyle bir çığ gibi büyüyordu. Belki de sessizlik, insanların içindeki korkuları eşeliyordu. İşte bu yüzden insanlar sessizliği sevmez, sessiz olanı da. Elon sustukça daha çok üzerine gidiyorlardı. Bu; yaşadığı travmaların bitmeyen bir yüzü olarak onun küçük yüreğine kazınacaktı.
Elon Musk’ın İlk Ticari Girişimi

Sadece mental değil, fiziksel olarak yaşadığı bir şiddete de evrilmişti zorlu yılları. Onu dövüyorlardı. Bir gün okuldayken bilmediği birkaç el onu merdivenden aşağı itti. Sanki onun ölmesini istercesine tüm güçleriyle dövmüşlerdi onu. Elon gözlerini açtığında hastanedeydi, belki de kalbindeki ağrı vücudunda hissettiklerinden ağır geliyordu.
Öyle çok hırpalanmışı ki, üzerinde bıraktığı kalıcı hasarlar yüzünden 41 yaşında deforme olan septum bölgesinden ameliyat olması gerekecekti. İşte bu yüzden kitapları arkadaşı belledi Elon, hiç durmadan ve konuşmadan sadece okuyordu. Henüz 9 yaşındaydı, evde okuyacak bir şey bırakmadığı günlerden birinde gözüne ilişen Britannica ansiklopedisini eline aldı ve tüm kelimeleri yutarcasına bitirdi ansiklopediyi.
Yıllar sonra dünya üzerinde ses getirecek çalışmalarından habersiz, gerçekleşecek olan başarılarının temelini bu kitaplarla atmıştı belki de. Kafasının içinde bir sürü karınca, yenilikler üretmek için sürekli işliyordu.
Bir gün BASIC programlama dilini öğreten bir kitabı eline aldı. Uyumuyor, yemek yemiyor, iletişim kurmuyordu. Geçen 3 günün sonunda kitap harfiyen beynini içine yerleşti. Böylece hayatını değiştirecek bambaşka bir şeye merhaba diyecekti; 5 kilobyte RAM’e sahip bir Commodore VIC-20.
Sene 1983, Elon hafızasına işlediği bilgileri hayata geçirme kararı aldığında 12 yaşındaydı. İçinde büyüttüğü yazılım tutkusuyla ilk adımını attı; Blastar adlı oyun. PC and Office Technology adlı bir dergi, oyunun kodlarını yayımlamak için Elon’a tam tamına 500 Amerikan Dolar’ı saydı.
Bu onun kazandığı ilk paraydı, sonrasında kazanacağı servetlerin en unutulmazıydı belki de. Evet Tetris, King’s Quest, Paperboy, Elite gibi vazgeçilmez olan o kadar çok ikonik oyun vardı ki; Blastar bu oyunların yanında biraz sönük kalıyordu. Her ne kadar basit olsa da Flappy Bird oyunundan daha iyi bir iş çıkardığını söyleyerek ilk göz ağrısını savunuyordu Elon Musk.
Bryanston High School’da lise hayatına atıldı. Sekizinci ve dokuzuncu sınıfları geçti. Lisenin diğer yıllarına Pretoria Boys High School’da devam etmeye karar vererek buradan mezun oldu. Yaşı ilerledikçe bulunduğu sınırların içine sığamadığını fark ediyordu.
Elon Amerika’yı “Orası muhteşem şeylerin mümkün olduğu yer.” olarak tanımlıyordu.

Sene 1988, Elon artık 17 yaşındaydı. Hayallerinde yarattığı başarılara kavuşmak için bir çıkış yolu aramaya başladı. Tek bir çare vardı, Güney Afrika’dan çok uzaklara gitmek. Artık Güney Afrika ordusuna katılması gerektiği yaşa gelmişti. Bu, geleceğe dair kurduğu planlar için vakit kaybından başka bir şey değildi. Karşı karşıya kaldığı gerçek, çok uzaklara gitmesi için onu daha çok yüreklendiriyordu. Düşünmeye vakit yoktu. Rota belirlendi, kanatlarını rüyalarını süsleyen Amerika’ya doğru açacaktı. Elon Amerika’yı “Orası muhteşem şeylerin mümkün olduğu yer.” olarak tanımlıyordu. Belki de uzay yolculuğunda vardığı ilk durak orasıydı.
Annesi ile babası boşandıktan sonra kardeşleriyle beraber bir süre annesiyle yaşamıştı. Ancak yaşının küçük olmasına rağmen babasını düşünebilecek kadar olgun bir çocuktu. Onun yalnız kalmasına razı gelemezdi. Daha sonra babasının yanına taşınmaya karar verdi, bu kararı onu daha sonra pişmanlığa sürüklemiş olsa da vicdanında yaşadığı ağırlık hafifliyordu.
En nihayetinde Güney Afrika sınırlarında biriken tüm anıları toprağa gömülecekti. Babası gitmesi razı gelmemiş olsa da onu dinlemedi. Kafasında tasarladığı plan belliydi, annesi Kanada vatandaşıydı ve Kanada’nın sunacağı imkânlardan faydalanmak pek tabi onun da hakkıydı.
Sene 1992, Elon’un kendi sınırlarını aşabildiği yılları gösteriyordu takvim. O artık Kanada vatandaşıydı. Yeni evinin topraklarına vardığında ilk işi eğitim hayatının devamını sağlamak oldu ve ardından Ontario eylatinde bulunan Queens Ünivertsitesi’ne kayıt yaptırdı. Buradaki eğitim hayatı sanıldığı kadar uzun sürmedi, iki yıl sonra rotasını başka alanlara çevirmeye karar vermişti. O tıpkı küçüklündeki gibi bilgiye aç, hayalperest bir adamdı. Belki de bu yüzden bulunduğu kaba sığmayı hiçbir zaman başaramamıştı. Göçebe hayatının ikinci durağı Pensilvanya’ydı, muhteşem şeylerin mümkün olduğu yer.
Fizik Elon Musk’ın tutkuyla bağlandığı vazgeçilmez ilgi alanıydı
İşletme ve fizik okumak için Kanada’dan ayrılan Elon, Pensilvanya Üniversitesi’nde geri kalan eğitim hayatına devam etmeyi kafasına koymuştu. Okumaya, öğrenmeye doymuyordu. Tek bir çizgide ilerlemek Elon Musk’a göre değildi. Uğraşları sonucu Pensilvanya Üniversitesi Whartoon Okulu’ndan ekonomi lisans diplomasını aldı.
Ancak bu aldığı diplomalardan sadece bir tanesiydi. Pensilvanya Üniversitesi, Sanat ve Bilim Okulu’ndan fizik alanında aldığı yan dal diplomasıyla başarıya giden merdivenin basamaklarını yavaş yavaş tırmanıyordu. Aklı adeta bilimin ışığıyla aydınlanıyordu. Fizik ise tutkuyla bağlandığı vazgeçilmez ilgi alanıydı.
O; yaşadığı toprakları terk etmiş, tüm hayatını geride bırakmış bir üniversite öğrencisiydi. Önüne serilen zorlukları tek başına göğüsleyebilecek kadar güçlüydü de. Ne pahasına olursa olsun izini sürdüğü hayallerine kavuşmayı arzuluyordu.
Bu hayaller için yapamayacağı bir şey yoktu. Maddi olanakların yetersizliği onu caydırmadı. Onun hayatında her şeyin elbet bir çözümü olmalıydı, olacaktı. Elon, maddi kazanç sağlamak için çılgınlar gibi eğlenmek isteyen üniversite öğrencilerine ev partileri düzenlemeye başladı.
Bu onun için utanılacak bir şey değil, attığı adımların sağlamlaşması için gerekli olan maddi kaynağın anahtarıydı. Düzenlediği partilerde giriş ücreti olarak aldığı 5 dolar ile geçimini sağlıyordu. Yaptığı işi öyle ciddiye alıyordu ki, işlerin aksamasını istemediği için parti boyunca bir damla alkol aldığı görülmemişti.
Dünya tarihi üzerinde belki de en kısa doktora eğitimi

Sene 1995; Üniversite yıllarının ardından Pensilvanya’dan sonra pusula başka bir durağı gösteriyordu, Kaliforniya’nın Silikon Vadisi. Doktora yapmak içi kurduğu düzeni bozup, Silikon Vadisine taşındı Elon. Uygulamalı Fizik ve Malzeme Bilimi alanında ilerlemek istiyordu. Doktorasına başladı. Fakat bu adım sonun başlangıcıydı. Dünya tarihi üzerinde belki de en kısa doktora eğitimi olarak kayıtlara geçecek bir başlangıçtı bu.
Sadece 2 gün devam ettiği eğitimi yarım kalmıştı. Yaşanılan bu hadisenin sorumlusu kardeşi Kimbal Musk’tı. Elon’a sunduğu iş teklifi onu başka hayallerin peşine sürükledi. Yıllarca rüyalarında yaşadığı başarının, elde edeceği kazancın arzusu içini yiyip bitiriyordu. İçindeki arzunun sesine kulak vererek eğitim hayatını yarıda bırakan Elon kardeşiyle birlikte giriştiği, çevrimiçi içerik yayınlama yazılımı olan Zip2 projesiyle kariyer hayatında önemli bir başlangıca imza attı.
Ellerinde ne var ne yok tüm sermayelerini bu proje için yatırdılar. 28.000 dolar azımsanacak bir rakam sayılmazdı, artık tek bir seçenekler vardı. Girişimcilik ruhuyla atıldıkları projenin sonunda ya kazanacaklardı ya da kazanacaklardı. Ceplerinde tek bir metelikleri kalmamıştı. Başlarını sokacak bir çatıları olmadığı için tuttukları ofiste kalıyor, uzanacak yatakları olmadığı için kanepede yatıyor, hatta duş almak için yardım derneklerinin sunduğu imkânlardan faydalanıyorlardı. Gün içinde neredeyse hiç uyumuyorlardı.
Yaptıkları tek şey çalışmak, çalışmak ve çalışmaktı. Gündüz web sitesinin organizasyonu ile uğraşırlarken gece kodlamalarla üzerine çalışıp duruyorlardı. Ve bu uğraşların sonucu meyvelerini yavaş yavaş vermeye başlıyordu.
Zip2 projesi

Sene 1999; geçen 4 yılın sonunda Zip2 projesi Elon ve kardeşinin verdiği emeklerle büyümüş, nihayetinde büyük şirketlerin radarında sinyal vermeye başlamıştı. Bundan sonra harcanan zaman ve paraların karşılığını alma vaktiydi.
Compaq’ın AltaVista birimi bu projeyi 307 milyon dolar nakit ve 34 milyon dolarlık hisse senedi karşılığında satın aldı. Ve Elon bu satıştan tam tamına 22 milyon dolar kazanç elde etti. Bu Musk kardeşler için tarifi mümkün olmayan bir heyecandı. Sabırlarının, azimlerinin ve tutkularının geri dönüşlerine kucak açma zamanı gelmişti.
Artık her şey durdurulmaz bir hızda gelişiyordu. 1999 yılının Mart ayında çevrimiçi finans ve ödeme servisi olan X.com’un ortak kuruculuğu ile kariyerinin ikinci sıçrayışını yapıyordu Elon. Kazandığı 22 milyon doların 10 milyon dolarını X.com için yatırdı. Her şey yolunda gidiyordu, zihninde dolanan düşünceleri eyleme dökmenin mutluluğunu yaşarken son yatırımının üzerinden bir yıl geçti.
Peter Thiel ve Max Levchin’in ekibinde bulunduğu Confinity adlı şirket ile X.com artık birleşiyordu. Odak noktaları, Confinitiy’nin para transferi çözümleriydi. Ter döktüğü uğraşlarının kazanımıyla Elon artık her yerde ismini geçirmeye başladı. Yeni fikirlere gebe olan aklı dur durak bilmeden çalışıyordu. Bu bağlamda Confinity alt markası X.com içerisinde kişiden kişiye ödeme platformu kurup geliştirilmesi önemli bir husustu.
Bir çırpıda geçen zamanın sonunda Elon 29 yaşında geldi. İşine aşkla bağlıydı, içindeki tutku onu alevlendiriyordu. Yine de bu aşk, içinde büyük istekler biriktirdiği kalbine yeterli gelmiyordu. Her ne kadar yoğun bir adam olsa da karşısına çıkan kadın ona adeta insan olduğunu anımsatmıştı.
Bu kadın fantastik kitap yazarı Justine’di. Tanışıklıkları üniversite yıllarına dayanıyordu. Beraber geçirdikleri vakitler artık yetmiyordu, 2000 yılında beraberliklerini evlilik yeminiyle taçlandırdılar.
Elon Musk Online Ödeme Platformu PayPal’ı Kurdu

İş hayatında edindiği güzel sıfatlarla beraber girişimcilik kimliğini kazanan Elon bir de baba sıfatını kattı kalabalık hayatına. Ancak yaşadığı mutluluk öyle büyük bir acıya dönüştü ki, küçükken içine kazınan travmalara bir yenisi daha eklenmişti. 10 haftalık olan ilk çocuğu ani bebek ölümü sendromu ile hayata gözlerini yumdu.
Bunu atlatmak hiç de kolay olmayacaktı. Yaşanılan acılara rağmen devam eden evlilik ilişkisinde ikiz ve üçüz çocukları gözlerini dünyaya açtı. Yeni hayatlar biten hayatın gölgesinde yeşeriyordu. Yine de Justine ile Elon belki yaşadıkları travmanın ağırlığı ile belki de bilinmeyen başka sebepler sonucunda aralarında yaşadıkları aşkı 2008 yılında bitirme kararı aldılar. Kalplerinde taşıdıkları aşkın heyecanı bitmiş olsa da birbirlerine duydukları saygı hiçbir zaman kendini yitirmedi.
Elon, yaşadığı 8 yıllık evlilik hayatı boyunca bir kez olsun işine duyduğu tutkuyu kaybetmemişti. Evlendiği yıl bir açık arttırma sistemi olan Confinity’i bünyesine katarak, şuan 70 milyar dolar değeri olan online ödeme platformu PayPal’ı oluşturdu.
Artık Elon Musk, durdurulamaz bir gücün çemberi içindeydi. Bugüne dek süren başarılarının temelini, kurduğu PayPal’ın CEO’luğu ile atmıştı. Yine de elde ettiği bu güç, yaşanılan çekişmelerin engeline takılmaktan kurtulamayacaktı.
PayPal’ın Unix tabanlı altyapısının Microsoft tabanlı olacak şekilde değiştirilmesi ile arada yaşanılan gerginlik artmaya başladı. Elon, yaşanılan bu gerginliklerden fırsat bulup karısıyla Avustralya’ya tatile gidebilmişti. Ancak beklenmedik bir haber başka semalarda da olsa onu gerginliğin içine sürüklemeyi başardı. Levchin yönetim kuruluna yaptığı baskılar neticesinde Elon’un CEO’luğun elinden almıştı.
Peter Thiel onun yerine atanan kişiydi. Her ne kadar artık CEO olmasa da yönetim kurulunda hissedar olan önemli bir isimdi Elon Musk. İşleri yine de fena gitmiyordu. 2002 senesinde eBay 1,5 milyar dolarlık bir anlaşma ile PayPal’ı satın alınca Musk’ın 11,7 lik PayPal hissesi ona 165 milyon dolar kazandırdı. Bu azımsanamayacak rakam, şuan imzası atılan tüm güzel işlerin vesilesi oldu belki de. Elon, buradan elde ettiği parayı küçüklüğünden beri hayalini kurduğu dünyasına harcayacaktı.
SpaceX Kuruluşu

Sene 2002, aylardan Haziran. Elon, kafasının üzerinde beliren hayal penceresinin içindeki uzayın zeminine ulaşmaya adım adım yaklaşıyordu. Bunun için ilk işi hala CEO’su ve CTO’su olduğu SpaceX’i kurmak oldu. Belki de bugüne kadar girişimcilik sağladığı işlerin tek amacı maddi kaynak elde etmekti ve elde ettiği dudak uçuklatan rakamlar sayesinde hayallerini kurduğu dünya ötesine ulaşacak imkânlar sağlayacaktı.
İlginizi çekebilir: SpaceX: Sıfırdan Başarıya Uzanan Yolculuk
İnsan ırkının elbet bir gün tükeneceğini biliyordu Elon. Geniş düşünen zengin belleği dünya dışına taşıyordu. Çok gezegenli hayatın, insan ırkının hayatta kalmasını tehdit edecek unsurlar için doğru bir önlem olduğu inancını besliyordu. Uzay öyle ya da böyle keşfedilmeli, galaksi üzerinde yaşanan oyunlar öyle ya da böyle değişmeliydi. Ve o bu oyunun değiştiricisi olacaktı. Böylece SpaceX sınırsız başarıların eşiğinden içeri adımını attı.
İlginizi çekebilir: Fotoğraflarla SpaceX Roketleri ‘nin Gelişimi ve Detayları
Ürettikleri fırlatma araçları bir bebek gibi gelişip büyüyordu. Roket teknolojisinin stabil durumunun iyileştirilmesi gerektiğini düşünerek Falcon1 ve Flacon9 adlı fırlatma araçlarını ürettiler. Dünya ötesine ulaşmak isteyen Elon artık sabırsızdı. Ardından ürettikleri ilk uzay aracının adını Dragon koydular. Şirket, Uluslararası Uzay İstasyonu için 12 uçuş gerçekleştirmeye hazırlanıyordu. Bunun için NASA 1.6 milyon dolarlık anlaşması ile şirketi ödüllendirme kararı aldı.
Elon doğru yolda ilerlediğini artık çok iyi biliyordu, astronot taşımak için ilmek ilmek işledikleri fırlatma araçları hak ettiği değeri buluyordu. Ve 25 Mayıs 2012’de ilk göz ağrısı Dragon, Uluslararası Uzay İstasyonu’na girmeyi başardı. Buraya ilk kez araç gönderen ve yanaştıran şirket olarak adını tarihe yazdıran SpaceX, ilklere imza atmaya doymuyordu.
İlk insanlı uçuş

2011 yılında yaptığı açıklamada aradan geçen 10 yıl sonrasında Mars’a insan göndereceğini söylemişti Elon. Bu açıklamayı yaparken 2020 yılında “Crew Dragon” adında tasarladığı uzay mekiği ile ilk insanlı uçuş denemesini gerçekleştireceğinden habersizdi. 27 Mayıs günü uzaya fırlatmayı planladıkları roket hava şartları sebebiyle iptal edilse de pes etmeyeceğe benziyordu.
Aradan geçen 3 gün sonra, 30 Mayıs 2020 yılında ilk kez özel bir şirket uzaya insan gönderiyordu. Saat 15.22 sularıydı. ABD’nin Florida eyaletinde bulunan Kennedy Uzay Merkezi’nden Falcon-9 roketiyle fırlatılan Crew Dragon iki astronot ile eşsiz bir yolculuğa çıkıyordu. Bu, SpaceX’in imza attığı önemli ilklerden olarak tarihte yerini aldı.
Kendisini uzayın keşfine iten düşünceleri zaman zaman insanlarla paylaşmaktan çekinmedi Musk.‘’Bir asteroid veya büyük bir volkan bizi yok edebilir. Ayrıca dinozorların hiç görmediği risklerle karşı karşıyayız; mühendislik ürünü bir virüs, yanlışlıkla oluşturulmuş bir mikro karadelik, küresel ısınma ya da sonumuzu getirecek henüz bulunmamış bir teknoloji. İnsan ırkı milyonlarca yıldır evrimleşmekte; fakat son 60 yılda atomik silahlar kendimizi tüketmek için bir potansiyel oluşturdu. Er ya da geç hayatı mavi-yeşil topun ötesine genişletmek zorunda kalacağız ya da soyumuz tükenecek” cümleleriyle ifade etti kafasında gezinen fikirleri. Haksız da sayılmazdı.
İlginizi çekebilir: İnsanlığın Yok Olma Yoluna Gitmesinin Beş Yolu.
Hele ki son zamanlarda mavi-yeşil top üzerinde yaşanan salgın, mühendislik ürünü bir virüsten ayrı tutulamayacak bir gerçek gibi duruyordu. Aklının içinde dalgalanan bu düşüncelerle beraber ‘’Mars Vahası’’ adını verdiği hayalleriyle yaşıyordu. Bu hayallerini, gözlerinin önünde canlanan Mars gezegeninde kuruduğu seradan hasat ettiği bitkileri düşünerek süslüyordu. Elon’un asıl hedefi, Mars’ın keşfi ve iskanını başarmaktı.
Elektrikli Araçlar

Sene 2004; Elon, uzay yolculuğundan yorulmuşa benzemiyordu. 2003’te Martin Eberhard ve Marc Tarpenning adlı mühendislerin oluşturduğu bir ekiple San Carlos’da elektrikli araçlar üretmek amacıyla faaliyete geçen, Silikon Vadisi merkezli otomotiv firması Tesla Motors’a büyük bir adım attı. 70 milyon dolarla aktif hale gelen Tesla Motors, otomotiv sektöründe adeta depremler yaratıyordu. İlk olarak 2005’te ürettikleri elektrikli spor arabayla piyasaya giriş yaptılar.
Beklenilen ilgiyi üzerlerine çekmeyi başarmışlardı, 31 ülkede yaklaşık olarak 2500 adet satılan arabayla birlikte çizdikleri yolda üretim yapmaya devam ettiler. Ekip alanında gelişmiş mühendisler ile bir çığ gibi büyüyordu. Fakat işler sarpa sarmaya başladı. Ekonomik krizin getirdiği iş çıkarma politikaları sonucu 2008 yılında Tesla Motors’un CEO’luğunu üstlenmek durumunda kaldı Elon. Zorlu günler kapılarını çalmıştı.
Özellikle Tesla’nın parasal yönden sıkışıklığı yüzünden son derece sıkıntılı zamanlar geçiren Musk’ın parası bitti ve bir ara zengin arkadaşlarından borç aldı. Yine de üretime ara vermediler. 2008 yılının Noelinde yaşanılan tüm kabuslar geride kaldı.
NASA ile imzalanan 1.6 milyon dolarlık anlaşma vardı. Bir de Elon’un Tesla için daha fazla dış yatırımcı bulmasıyla beraber tüm işler rayına oturmuştu. Öyle ki BMW, Ford gibi otomotiv sektörünün büyük isimleriyle yarışacak kıvama gelen hatta 50 milyar dolar piyasayla değerinin üzerindeki bu isimleri geride bırakan bir otomotiv devi haline geldi.
Elon, iş hayatındaki bu hareketliliklerin ardında beliren özel hayatının heyecanıyla savruluyordu. Justien ile boşanmasının hemen ardından tanıştığı İngiliz oyuncu Talullah Riley ile sevgi tekrar tüm bedenini ele geçirmişti. Beraber geçirdikleri 2 yıl içinde birbirlerine duydukları aşk alevleniyordu. Ve Elon 2010 yılında ikinci kez evliliğin kutsallığına imzasını attı. Talullah, Elon’un ilk eşinden olan 5 güzel çocuk ile yaşamayı kabul etmişti.
Solar City Şirketi

Fakat bilinmeyen nedenlerle aradan geçen 2 yıl sonrasında duydukları heyecan hüzünlü bir ayrılığa evrildi. Bu boşanmadan sonra birbirlerinden sadece 1 yıl ayrı kalabilmişlerdi. İçlerinde taşıdıkları sevgi bitmemişe benziyordu.
2013 yılında aynı heyecan ve istekle evlilik için attılar o imzayı. Ama bir türlü olduramıyorlardı, girdikleri çıkmazdan tek bir kurtuluş yolu kalmıştı. Boşanmak. 2016 yılında son kez çıktılar hâkimin karşısına ve kalpleri bir daha bir araya gelmemeye ant içti.
Aşk hayatında yakalayamadığı başarıyı iş hayatında elde ederek kazanımlarını eşitliyordu belki de Elon. Her ne kadar aklı fikri uzayın derinliklerinde olsa da mavi-yeşil top olarak tanımladığı dünyanın iyiliği için elinden gelen tüm güzelliği ortaya koyuyordu. Kuzenleri Peter ve Lyndon Rive’in aklında olan düşüncelerin hayata geçmesi için Elon’un yardımlarına ihtiyaçları vardı.
Elon kuzenleri için kollarını sıvadı, elinden gelenin çok daha fazlasını yapmaya hazırdı. Ve 2006 yılında varlığını gösteren SolarCity, Elon’un güneş şirketiyle ilgili tavsiyede bulunduğu konsept neticesinde kuzenleri tarafından başarılı bir şekilde hayata geçti. Bu kuruluşun asıl amacı, dünyayı kasıp kavuran küresel ısınmaydı. İnsan yapımı küresel sorunlarla baş etmek istiyorlardı. Tıpkı Tesla’nın hikayesi gibi.
Musk Vakfı
Elon, 2012 yılında Tesla Motors ve SolarCity’nin çatı üzerlerinde kurulmuş olan güneş panellerinin yaydığı elektrik dalgalarını hafifletmek için elektrikli araç bataryalarını kullanmak maksadıyla iş birliği içinde olduklarını dile getirdi. Elon’un tüm bu uğraşların altında tek bir sebep vardı, çevreye karşı hissettiği duyarlılık ve iyi niyet. İçinde çoğalan güzel düşünceleri çevresiyle paylaşmaktan mutluluk duyan bir adamdı o. Musk Vakfı’nı kurdu.
Bu vakfın kuruluş temelinde çocuk sağlığı, temiz enerji ve bilim eğitimi yer alıyordu. Hatta yenilenebilir enerjiyle ilgili bilgi donanımı sağlayan X Prize Vakfı yönetimi kendisine devretmeye karar verdi. Yaptığı bu çalışmaların hiçbirinden kar gütmüyordu, kazanmak istediği tek şey güzel bir yürek ve temiz bir dünyaydı. Benzer gayelerini gerçekleştirdiği bunun gibi nice vakıflarda üyeliği vardı Elon’un.
Hesaplamaya ayarlanmış insan düzeni, Elon Musk’ın elde ettiği servetin 20 milyar dolar üzerine çıktığını açıklarken buzdağının görünmeyen tarafını yok sayıyordu. Yıllarca dökülen alın teri, harcanan çabanın sınırsız enerjisi göz önüne alınmazken hesaba katılan tek şey rakamlardı insan aklında. Ne kadar kazanıyorsan o kadar başarılı olduğun kaydedilmişti toplum belleğine.
Ancak bilmiyorlardı ki başarı; kazanılan rakamların çok daha ötesinde, insan yüreğinin etrafa yaydığı iyiliğin yüceliğindeydi. Ve Elon Musk güzel bir insan olmayı başararak yeryüzündeki en önemli serveti elde etmişti.
Yorumlar 1