Nasa geçtiğimiz yıllarda Jüpiter ’in uydularından birisi olan Europa’da su buharı bulduklarını açıkladı. Ben de bugün sizlere Europa’da hayat var mı? Hayat mümkün olabilir mi? Gelecekte yaşam söz konusu mu? Gibi benzer soruları cevaplayacağım.
İyi okumalar diler! Evlerinizden şu dönemlerde zorunlu olmadıkça çıkmamanızı rica ederim.
ilgili makale: Nasa Jupiter’in Uydusu Europa’da Su Buharı Bulunduğunu Onayladı
Europa Hakkında Bilgiler
Europa Jüpiter gezegeninin dördüncü en büyük uydusu. Aynı zaman da güneş sisteminin de en büyük altıncı uydusudur. Nerdeyse bizim Ay’ımız kadar da büyüktür.
Atmosferi bulunmamaktadır. Aramızda olukça yüksek mesafe 3.9539 km’dir. Peki Bizden bu kadar uzak ve atmosferi bulunmayan bu uydu bizim için neden bu kadar önemli?

Europa’yı aslında bu kadar önemli kılan en önemli şey sudur. Bildiğiniz gibi birçok canlının yaşam kaynağı sudur. Europa’da çok miktarda su bulunduğu biliniyor. Yapılan hesaplamalara göre tüm dünyada bulunan su kaynakları birleştiğinde Europada da bulunan su kadar değildir.
Europa’nın benim için en güzel özelliklerinden biri olan 1610 yılın da Galileo tarafından keşfedilmiş olmasıdır. Galieo Europa’yı keşfettiğinde ona Jüpiter-2 ismini takmıştır, sebebini Jüpiter kadar olmasa da Jüpiter ile yan yana geldiklerinde kendini belli edebilecek kadar parlak olduğu için bu ismi taktığını söylemiştir. O kadar parlak gözüküyordu ki o yıllarda Europa gezegen olarak biliniyordu.
İlginizi çekebilir: Galileo Galilei kimdir? Biyografi, Keşifler ve Astronomiye Adanmış Hayatı
Peki Bir Uydu Nasıl Olurda Bu Kadar Parlak Görünür?
Uzun yıllardan beri gökyüzünü araştıran tüm insanlar bu uydunun neden bu kadar parlak olduğunu merak etmişler ve onun atmosferi olduğunu düşünmüşlerdir. Tabi ki daha sonrasın da için de hayat olduğuyla ilgili de söylentiler çıkmıştır. 19.yüz yıla girdiğimiz de teknolojimizin de gelişmiş olması nedeniyle uzayı araştırdığımız tüm teknolojik aletler geliştirildiği için artık Europa’nın atmosferi olmadığını gözlemleyebildik.
Bu uydunun neden bu kadar parlak olduğunu öğrenebilmek için 1970 ‘e kadar beklememiz gerekti Voyager Jüpiter’in yanından geçerken çok önemli fotoğraflar ve veriler kaydetti. Europa’nın bir uydu olduğu meydana çıktı.

Europa’nın devasa bir buz uydusu olduğu ortaya çıktıktan sonra burasıyla ilgili çalışmalar başladı. 1989 yılında Nasa Galileo adlı uzay sondasını Europa’ya gönderdi. Bu sonda altı süren bir yolculuktan sonra Europa’ya ulaştı. 1995 ile 2003 yılları arasında ise bu sonda mükemmel veriler elde etti.
Europa’nın devasa bir buz kütlesi olduğu biliniyordu fakat ölü olmadığını’ da keşfettik. Galileo ‘nun ilk tespit ettiği şey Europa’nın üstünde hiçbir kraterin bulunmamasıydı. Bu uydunun hiçbir şekilde meteor yağmuruna tutulmamış olması imkansızdı.
Büyük ihtimalle yüzey şekilleri çok hızlı değişime uğruyordu. Bu yüzden kraterler kayboluyordu. Fakat bu yüzey şekillerini değiştirebilecek herhangi bir jeolojik olay ya da atmosferik bir olay yoktu yani bu uydu buzdan oluşuyordu.
Bunların dışında Europa’da çok büyük çatlaklar vardı.

Peki Bu Çatlaklar Neden Oluşuyordu?
Çok büyük ihtimalle 10-100 km arasındaki buz tabakasının altında hareketli bir okyanus vardı. Sıvı halde su vardı yani. Öncelikle Europa’da su bulunması oranın yaşanılabilir bir yer olduğu anlamına gelmiyor. Yüzey sıcaklığı oldukça düşük. Ortalama olarak -180 derece.
Europa’nın atmosferi olmadığı için kozmik uzaydan gelen radyasyonlara, sinyallere vb şeylere karşı savunmasız. Bunun dışında Jüpiter’den de çok yüksek miktarda radyasyona maruz kalmaktadır. Bütün bunlara bakıldığında bu uyduda yaşamak imkansız diyebilirsiniz.
Fakat radyasyona karşı en büyük savunmanın su olduğunu biliyorsanız ve bu gezegenin yaklaşık olarak 10-100 km kalınlığında buz tabakasında muhtemel bir radyasyon kalkanı olacağını düşünüyorsanız bu kabuğun altın da ki okyanusta canlı olmaması için hiçbir sebep yok. Bu okyanus bizim okyanuslarımız gibi tuz da içermektedir.

Jüpiter bu uyduya sürekli olarak kütle çekimi uyğuladığı için ki bu kütle çekimi dünyanın kütle çekiminden 200 kat daha fazla , europa bu durumda jeolojik anlamında sürekli gerilmesine ya da sıkışmasına sebep oluyor, bu tektonik hareketlerin yarattığı kinetik enerjide uydunun merkezinde ki çekirdeğin hala sıcak kalmasını sağlıyor.
Gerçekten de bu uydunun o kalın buz tabakasının altında ki aktif okyanusta bir yaşam olabilir. Ben şahsen olduğunu düşünüyorum çünkü radyasyondan korunabileceği en mantıklı olan su ile sarılmış bir kalkanı var. İçeride kütle çekimi sayesinde oluşan tektonik hareketlerden dolayı hala sönmemiş bir çekirdek ve tuzlu su. En önemlisi okyanusun 0 derece olması.
Makalemi umarım sıkılmadan okumuşsunuzdur.
Görüş ve önerilerinizi lütfen yorumlarda belirtin, belirtin ki bilgi alışverişi sağlayalım.
Yazar: Kamil BULUT
Eline saglik kardes. Bilgi dagarcigimiza bir nokta kattin sagolasin.