Belki de fiziğin en güçlü yönü, ve aslında bir bütün olarak kozmosun en şaşırtıcı yanı, fizik kanunlarının ve teorilerinin evrenselliğidir.
Tişörtünüze bastırabileceğiniz kadar küçük bir kaç çözülememiş denklem evrenin bir ucundan
diğer ucuna kadar yaşanan fenomenleri açıklayabilir. Aynı zamanda bu denklemler Evrenin ilk anlarından (Big Bang) belli olmayan geleceğe kadar da geçerliliklerini sürdürür. O zaman modern fiziğin ne kadar kuvvetli olduğunu beraber görelim.
Yerçekimi Oyunları
Albert Einstein ‘in “Genel Görelilik Teorisi ve Yerçekimi Kuramı” günümüz dünyasında yerçekiminin nasıl çalıştığı konusunda kabul edilmiş bir teoridir. Kısaca madde ve enerji uzay-zamanı bükerken, uzay-zaman ise maddeye nasıl hareket etmesini söyler ve bunun sonucunda “zaman” dediğimiz kavram ortaya çıkar veya geçer. Matematik kısmı biraz karışık diyebiliriz. Tüm bu bükülmeyi, hareketi ve eğrilmeyi açıklamak için birbiri ile iç içe geçmiş 10 farklı denklemi kullanmaktayız ve bu denklemler tahmin edebileceğinizden çok fazla güç barındırmaktadırlar.
Örneklerle açıklayacak olursak zayıf yerçekeminin olduğu alanlarda Albert Einstein ‘in denklemleri daha önceleri fırlatılan toplardan, hidroelektrik barajlara kadar yerçekimini açıklamada kullanılan Newtonian (Newton‘in yerçekimi tanımı) yerçekemini tanımına benzer sonuçlar vermekte. Dünyanın yüzeyinden daha da uzaklarda Einstein’in teorisi daha öne çıkmakta ki günümüzde GPS ile daha kesin sonuçlar alabilmek ve güneş sisteminde bulunan gezegenlerin konumlarını daha doğru tahmin edebilmek için kullanılmakta.
Hiç bir şekilde değiştirilmeyen bu denklemler daha da ileri giderek “Kara Delik ‘leri” ve çalışma şekillerini açıklamada, evrende ki genişlemeyi, kara maddeyi ve Büyük Patlama’yı (Big Bang, evrenin başlangıcı olarak kabul edilen olay) açıklamada bile kullanılmaktadır.
Evrenin, zamanın ve kozmik uzayın sadece 10 denklem ile açıklanması bizlere gösteriyor ki yaşadığımız bu evren genişlemesine rağmen başından beri sınırlı bir zamana sahip.
Nükleer Enerji
Fizikçiler nükleer kodları 1940’dan itibaren çözmekteydiler. Ne kadar ellerinde bulunan teknolojinin astronominin en şaşırtıcı gizemlerinden birinin kapılarını aralayacağına pekte ihtimal vermeselerde, o ihtimal gerçeğe dönüştü. Aynı tarihlerde bilim insanları dünyanın yaşını tahmin etmeye jeoloji (yer bilimi), paleontoloji (taş bilimi) ile başlamışlardı. Ayrıca ellerinde ki bilgilerle Güneş’in neden bu kadar parlak ve sıcak yandığını da çözmeye çalışıyorlardı. Fakat tüm bu denemeler üzücü bir şekilde sonuçlanamaz iken ellerinde ki en iyi açıklamalar sadece bir kaç milyon yıl öncesini açiklayabiliyordu.
Fakat Nükleer Fizik tam anlamıyla yepyeni kapıları aralama potansiyeline sahipti ve bilim insanları bu potansiyelleri fark ettiklerinde bir nükleer reaksiyonu (ekstrem derecede işi ve yoğunluk barındıran deneyler) tetiklemeleri çokta uzun sürmedi. Daha sonraları bilim insanları nükleer reaksiyonların sadece insan eliyle yapılmadığını, bu olayların doğanın kendisinde zaten olduğunu farkettiklerinde ise olaylar daha da ilerledi, farkettikleri yer ise yıldızların kalbiydi.
Hidrojenin nükleer füzyonu sayesinde yıldızla milyarlarca yıl var olabiliyorlar ve daha da ilginç olan yıldızları açıklamak için kullanılan denklemlerde herhangi bir değişiklik yapmadan nükleer enerjiyi, kullanılabilir enerjiye çevirildiginde kullanılan denklemlerle aynı olduğu görüldü ve fizik dünyasına yeni giren Nükleer Fizik tüm evreni şaşırtıcı şekilde açıklamayı başardı.
Hareket Kanunları
Her şey bir yana fiziğin evrenselliğini anlamak için karmaşık denklemler, görelilik veya nükleer reaksiyonlara ihtiyacımız yok. Çokta uzağa gitmeden en basitinden bir araba kazasında bile bunu zaten görebiliriz veya bir elmanın dalından düşmesinden.
Iki araç çarpıştığında, hareketin, enerjinin korunumu ve momentum kuralları ile açıklanır.
Toplamda ortaya çıkan enerji, olayın sonunda ki enerjiye her zaman eşittir. Çok basit kurallar ile araştırmacılar kaza anını yeniden canlandırabilir ve kazanın aslında hangi sürücünün hatası
olduğunu bulabilir.
Evrende ki çarpışan tek şey tabii ki de araçlar değil.
Yıldızlar da çarpışırlar, galaksiler birleşir, gaz bulutları karışır. Enerjinin Korunumu kanununu içinde barındırmayan bir astoronomi veya fizik araştırması bulmak ciddi anlamda nadirdir. Bilim insanları neredeyse evrende ki her şeyi anlamada bu teorileri kullanırlar.
Gaz bulutları neden radyasyon yayar?
Peki Nötron Yıldızı neden dönüş hızını değiştirir?
Galaksiler çarpıştıklarında, birleştiklerinde neler olur?
Hepsinin ve büyük ihtimalle daha fazlasının cevabı “Enerjinin ve Momentumun Korunumunda” saklıdır.
Yusuf Can KILIÇ