Bu makalemizde, siz değerli okuyucularımız için gerçek fosillerden esinlenilmiş inanılmaz mitolojik yaratıkları ele alıyoruz. Keyifli okumalar dileriz…
Daha önce sizlere ilk dinozor fosilini bulan adamdan bahsetmiştik. Aslında bu çok uzun zaman önce ölen dev yaratıkların kemikleri insanoğlu dünya gezegeninde var olduğundan beri toprağın altında gömülü (ki bizde onları bulmak için hatırı sayılır bir zamandır toprağı eşeliyoruz).
Peki, nasıl oldu da onları 1815 yılına kadar keşfedemedik?
Aslına bakarsanız onları çok daha önce bulduk, fakat belli ki tarih öncesi bu kemiklere rastlayan atalarımız mitlerle (Destan) dolu dar dünya anlayışlarına sıkışıp kaldıkları için onları tanıyamadılar. Sadece bu kemiklerden esinlenen efsaneler yaratmakla yetindiler.
Tepegöz
Kendinizi eski Akdeniz’deki bir adada hayal edin. Yeni gelmişsiniz, yorulmuşsunuz. Patlamak üzere olan fırtına yüzünden köpüren bir nehrin kenarına bin bir zahmet kamp kurdunuz.
Sağ salim geceyi atlatıyorsunuz, sabah uyanıp çadırdan çıkıyorsunuz ama o da ne!
Sel toprağı götürmüş alnının ortasında koca bir delik olan bir kafatası çadırınızın yanında öylece duruyor!!

Bayanlar baylar, sizi cüce fille tanıştıralım, halk arasında daha çok efsanevi tepegöz olarak bilinir.
Cüce filler Akdeniz’de Malta’dan Kıbrıs’a doğru yer alan bir adada yaşadılar. Kafatasları ilginç bir şekilde insan kafatasına çok benzer ama tam ortasında burnun yerinde adeta göz çukurunu andıran koca bir delik vardır.
Ataları Deinotheriumla beraber tepegöz efsanesinin başlamasına en birinci sebep olan cüce filler yüzünden Yunan kardeşlerimizi suçlayabilir miyiz?

Devler
Filler, sanki daha fantastik şeylerle karıştırılan tek yaratıklar değiller – ama kuşkusuz en popülerlerinden biriler.
Bin dört yüz kırk üç yılında, Aziz Stephen Katedrali ‘nin inşaatı sırasında Viyana’da ölmüş bir file ait büyük bir uyluk kemiği ortaya çıkarıldı. İnanışa göre bu, apaçık “Büyük Sel”’de öldürülen devlerden birinin uyluk kemiğiydi, bu yüzden onu dekoratif bir şekil verip katedralin kapısının üstüne astılar.
Bu arada söylemeden geçmeyelim, atalarımız kemikleri oyarak motif yaratma konusunda çok başarılıymışlar. Aynı yüzyılda gerçekleşen bir savaş sonrası zengin bir aile tarafından satın alınan Sedlec Ossuary buna en iyi örnek.
Prag’ın eski yerleşim bölgesi Kutna Hora’da yer alan Sedlec’in hikayesi çok ilginç. Aile kiliseyi satın aldıktan sonra kilisenin bahçesindeki mezarlığa gömülen binlerce savaşçının kemikleri, bir sanatçıya teslime etmiş ve böylece mezarlardan taşan kemikler, tüm kiliseyi süsleyen inanılmaz güzellikte ve muhteşem bir uyumla asılı duran motiflere dönüşmüş. Belki gidip ziyaret etmek istersiniz.
Ejderhalar
Günümüzde pek çok paleontolog ve tarihçi ejderha mitlerini dinozor fosillerine bağlıyor, bu da neden pek çok kültürde bu kadar yaygın olduklarını açıklıyor gibi. Çin’de, klasik uçan yılan- ejderhaya ilham veren uzun boyunlu saropod dinozoruyken, İngiltere’de dev deniz turnası Megalosaurus’un dişleri aslında yırtıcı bir dinozora atıf olabilir.
Fakat hem dev hem de ejderhadan bahseden ve sırf aslında bildiğimiz hikâyeye uysun diye kemikleri yeniden yorumlamanın tehlikesine dikkat çeken tek fosile dayalı bir hikâye var:
Avusturya’da bir kasaba olan Wilten, yerel bir ejderhaya dönüşen Aimon adında bir dev efsanesine sahip. Dili birkaç yüzyıl boyunca manastırda asılı kalan (aslında bu bir kılıçbalığının burnu) Aimon’un bedenini bulmak için kazı emri veren kilise bu uğurda kendi binasını bile yıkmış.
Sedlec Ossuary’i ziyaret etmek isteyenler için görselleri içeren link.
Bunlar da ilginizi çekebilir:
- Dinozorlar Hakkında Detaylı Bilgiler. Dinozorların Kısa Tarihi
- Neden Bu antik eserlerdeki ‘Hayvanların Efendisi’ tasvirlerine tüm dünyada rastlıyoruz?
- Mısır Tanrıları İçinden En Korkunç 5 Antik Mısır Tanrısı
- Antik Deniz Yaratığı ‘Cthulhu’ fosili Yeniden Keşfedildi
Çeviri: Belkıs ÖZTÜRK