Astrofizikçiler güneşten gelen radyasyonu engellemek için şaşırtıcı bir yöntem sunuyor. Ay tozunu uzaya püskürterek güneşi karartmaya yönelik cesur plan Dünyayı soğutmaya yardımcı olabilir.
1645 civarında, güneşin davranışları değişmeye başladı. Güneş lekeleri oldukça nadir görülmeye başladı. Bazı yıllar, hiç güneş lekesi görülmedi. Güneşin enerjisi dibe battı. Maunder Minimum olarak da bilinen bu dönem Küçük Buz Çağı içinde tesadüfen 1650 yılınca Kuzey Atlantik’in özellikle soğuk olduğu zamana denk geldi.

Günümüzde ise, bunun tam tersi oluyor. Güneşin enerjisi büyük oranda aynı kalsa da dünya ısınmaya devam ediyor. Bunun ana sebebi atmosfere karbondioksit yayıp ısıyı hapseden ham petrolün yakılması. CO2 emisyonunda hızlı bir azalma olmazsa önümüzdeki birkaç on yıl içinde sıcaklığın sanayi öncesi seviyelerin 1,5 santigrat dereceden yükseği olacağı tahmin ediliyor. En kötü senaryo ise sıcaklığın 2 hatta 3 dereceye çıkmasıdır.
Son birkaç yılda tartışmalı bir çözüm ortaya çıktı: Neden güneşi karartmayalım?
Solar jeomühendislik olarak bilinen bu süreç bir dizi farklı mekanizma içerir ancak en çok tartışılanı volkan patlamasını taklit eder gibi atmosfere kükürt parçacıklarının püskürtülmesidir. Bu parçacıklar güneşin ışınlarını uzaya geri yansıtır.
Bilim insanları ve uzmanlar henüz bunu denemenin bile iyi bir fikir olduğuna ikna olmuş değiller. İklim değişikliğinin altında yatan nedeni ele almıyor ve potansiyel sonuçları ne olur bilinmiyor.
Atmosferi kurcalamak henüz düşünmediğimiz ve hazır olmadığımız geri dönüşü olmayan sonuçlar doğurabilir. Aynı zamanda karbon salınımını azaltmadan iklim değişikliğini tersine döndürecek bir yol henüz yok.
Ama eğer, parçacıkları atmosfere dökmek yerine uzaya gönderseydik?
Ya biraz uzay mühendisliği deneseydik?
Çarşamba günü PLOS Climate dergisinde yayınlanan makalede, üçlü bir bilim insanı grubu tam da bunu; dünyayı güneşin ışınlarından korumak için uzaya yansıtıcı (toz) parçacıklar göndermenin yollarını tartışıyor. Ekip bilgisayar simülasyonlarını kullanarak, ay tozunun ay yüzeyinden uzaya fırlatılarak güneşin geçici olarak kararması olasılığını keşfetti.

Utah Üniversitesi’nde teorik astrofizikçi ve makalenin ilk yazarlarından Benjamin Bromley, üçlü ekibin iklime bir çözüm geliştirmediklerini ve iklim bilimci olmadıklarını belirtti. Normalde araştırmaları gezegenlerin nasıl oluştuğunu içeriyor ama süreç içinde kendisi, bilgisayar bilimi öğrencisi Sameer Khan ve Smithsonian astrofizik gözlemevinden Scott Kenyon bu konuda ilham buldu.
Bromley ‘‘Gezegenleri yaratmak çatışma gerektirir ve bu araştırmadan çıkardığımız sonuç küçük miktarda tozun uzun süre yıldız ışıklarını engelleyebileceği. Bu bizi güneşi karartmak için tozu kullanmayı düşünmeye itti.’’ şeklinde konuştu.
Bromley, Küçük Buz Çağı’nda olana benzer bir şey yaşanacağını belirtiyor. Çok fazla toza ihtiyaç olur, ama uzaya gönderebildiğiniz takdirde ışığın %1 ya da %2’sini engelleyerek güneş radyasyonunu düşürmekte işe yarayabilir.
Ekibin ilk fikirlerinden biri direkt olarak güneş ve dünya arasında yer alan dünyanın 1.448.409 kilometre içinde kalan langrange noktası L1’den uzaya toz salan bir platform kurmaktı. Bu noktada, nesneler iki cismin yerçekimi ile yerine sıkışmış durumdadır. (Ayrıca, karşıt Langrange noktası L2, James Webb Uzay Teleskobu’nun dünyanın yörüngesi dışında bulunduğu yerdir.)
Simülasyondaki problem, tozun L1 noktasından hızlıca uçacak olmasıydı. Toz bulutunu yerinde tutacak kadar dengeli değildi.
Bu yüzden daha yakınlara baktılar: Ay.
Ay parçalarının ay üzerinden L1 noktasına bırakıldığını gösteren simülasyon en mantıklı stratejiydi.

Bromley ‘‘Ay tozu iki sebepten dolayı öne çıktı,’’ diyor. ‘‘Birincisi, güneş ışığının yönünü değiştirmede oldukça etkili olabilir, ikincisi de en etkili parçacık boyutunun ayın yüzeyinde en çok bulunan parçacıklar olması.’’
Bunun, projeye başlarken kendilerinin de bilmediği eğlenceli bir sürpriz olduğunu belirtiyor. Problemlerden biri de, sürekli olarak uzay tozuyla dolu roketleri L1 noktasındaki platforma göndermek çok maliyetli olacaktır.
‘‘Eğer ayda altyapıyı oluşturabilirsek, dünyaya kıyasla daha zayıf yerçekimi sayesinde tozu oradan kaldırmak daha kolay olacaktır.’’
Peki toz kalkıp uzaya gittikten sonra ne olacak?
Neyse ki simülasyonlar tozların dünyaya geri dönmediğini gösterdi. Onun yerine, direkt olarak güneşe, sonsuz karanlığa doğru yol alıyorlar.
Üçlünün uzay bazlı güneş kalkanı projesi aslında yeni değil. Ay tozunu kullanmaya benzer bir teklif 2007 yılında Lowa State Üniversitesi’nden Curtis Struck tarafından gelmişti. Geçen sene, MIT’deki bir profesör takımı ‘’space bubbles’’ fikrini ortaya çıkardı. Fikir, gelecek güneş ışığını uzayda saptırmak için uzayda, L1 noktasında, bir balon oluşturmaktı. Ancak bu süreç kalıcı olmazdı.
Bütün bu yöntemlerin yanında uyarıları da var: Mevcut sıcaklık artışını durduracak kadar hızlı uygulanmayacaklar. Ama eğer gezegeni sera olmaya doğru giden geri dönüşü olmayan bir yola koyarsak, ‘‘acil durumlarda camı kırınız’’ benzeri bir sonuç bulmamız gerekecek. Ay tozunu da bu listeye ekleyebilirsiniz.
Bromley ‘‘Eğer güneşi karartmanın ihtiyaç olduğu noktaya gelirsek, teknolojik zorluklarına rağmen ay tozu seçenek olarak görülmeli’’ diyor.
Çevirmen: Özge Şenyurt