Saf bir hayat bilgeliği… Muhtemelen “anı yaşayın, akışına bırakın”, “negatif duygularınızdan kendinizi arındırın”, “düşündüklerinizle gerçeği yaratırsınız”, “hayallerinizin peşinden gidin” gibi üstten bakan tavsiye cümlelerini hepimiz duymuşuzdur. Dahası, bunları sinir bozucu bulduğumuz anlar da olmuştur.
Bu tarz tavsiyeler, hayatta bazen olumlu sonuçlara ulaşmada karşımıza çıkan engelleri es geçtiği hatta onlardan hiç söz etmediği için problemlidir. Basit bir yaşam bilgeliği edinince, kendinizi karşılaştığınız veya karşılaşabileceğiniz problemleri görmezden gelirken bulabilirsiniz.
Acı gerçekse bu tavsiyelerden çok daha farklı, bazı problemler kaçınılmaz bir şekilde yaşanır ve yaşanması için de belli sebepler vardır. Onlar, üstesinden gelinmek için vardır. Bu basit bilgelik tavsiyeleri sizin sadece sorunlarınızı görmezden gelip onlarla yüzleşmenizden uzaklaştırır.
Problemlerinizden kaçınmak yerine, sorumluluk alıp problemin özünü değiştirmek için kolları sıvamak gerekir. Sorunlarımız hakkında nasıl düşündüğümüzü ve değer yargılarımızla olaylara verdiğimiz tepkilerimizi kontrol etmemiz mümkün.
Mark Manson’un Ustalık Gerektiren Kafaya Takmama Sanatı kitabında sözünü ettiği gibi, dışardan bakıldığında tutarlı olan birçok değer yargılarımız var ama bunlar bir noktadan sonra görmezden geldiğimiz problemlerimizin daha sonra daha büyük problemler olarak ortaya çıkmasına sebep oluyor. İşte şimdi bu değerlerden bahsedelim.
İlk bakışta mantıklı gelen ama hayatınızı mahveden 4 değer:
1) Zevk
Hepimiz hayatımızda daha fazla zevk almak istiyoruz. Fakat zevk duygusunu önceliklerimiz arasında üste taşımak bize pahalıya mal olabilir.

Herhangi bir bağımlıya zevki önceliklerinin arasına koyduğunda işlerin nasıl yürüdüğünü sorun bir. Ya da aldatan bir eşe, hayatını paylaştığı insanı ve ailesini nasıl kaybettiğini anlattırın. Hatta kısa süreli bir uyuşma durumunu ayıklığı ve sağlığıyla takas eden bir alkoliğe de sorabilirsiniz.
Manson’un söylediği gibi.
“Zevk sahte bir tanrıdır. Araştırmalar gösteriyor ki yüzeysel zevklere daha fazla enerji harcayan insanlar daha kaygılı, daha duygusal açıdan dengesiz ve daha depresif olmaya meyilliler. Zevk duygusu, yaşamdan alınan tatminin en yüzeysel hali ve dolayısıyla en hızlı edinilen ve kaybedilen şey.”
“Çekim Yasası’nı benimsediğimde olumsuz düşüncelerimin olumsuz deneyimleri beraberinde getirdiğini ve zevk ve neşenin beni doğru bir yola sevk ettiğini düşünüyordum. Bu beni sorumluluklarımdan uzaklaştırıyordu. Kısa vadede işe yaradığını düşündüm ama hayat her zaman bir şekilde beni diğer yönlere de çekti, şimdi fark ediyorum ki yanlış veya tersten uygulamışım zaten. Bu bir sonuç, hayatınızdaki doğru şeylere odaklandığınızda zevk bununla gelen bir netice oluyor.”
Sonuçta zevkin hayatta size doğru ve önemli şeylerden uzaklaştırabilmesi olası bir durum.
İlginizi çekebilir: Kişilik Bozukluğunuz Var mı? İki Basit Soru Bilmenize Yardımcı Olabilir.
2) Pozitif kalmak
İlk bakışta “pozitif kalmak” sözü mantıklı gelebilir. “Sizin düşünceleriniz sizin gerçekliğinizi yaratır.” cümlesi de açıklanmaya pek gerek duymuyor gibi. Bu yüzden pozitif sonuçlar almak için pozitif düşünün.

Böyle bir şey gerçekten olabilir mi?
Justin Brown şöyle bir anekdotla devam ediyor.
“Aslında pozitif düşünmek benim için bile işe yaradı, tabii bir süre kadar. Doktoramı yarıda bırakıp iş kurmaya giriştiğimde, kendimi tamamen yeni bir alanda buldum ve düşüncemi istediğim sonuçlarla aynı hizaya koyduğuma emin olmaya çalıştım. Sonrasında ise pozitif düşünmenin karanlık tarafıyla tanıştım. Ve bu da beni kendime getiren şey oldu. Hayat bazen tam anlamıyla berbattır, üretken bir şekilde cevap vermek için bunu kabul etmek gerekir.”
Evet hayat bazen gerçekten berbattır, bu durum kesinlikle normaldir ve olağandır.
Manson bu konu hakkında şöyle diyor.
“Olumsuz duyguları reddetmek, sonrasında daha derin ve daha uzun olumsuz duyguları deneyimlemeye, hatta duygusal işlev bozukluklarına neden olur. Sürekli bir pozitiflik hali, bir tür kaçınma şeklidir aslında. Bu kaçınma hali de insanın yaşadığı sorunlara asla kesin bir çözüm olamaz. Bu arada, iyi değerler ve ölçütler seçiyorsanız, bu sorunların sizi canlandırması ve motive ediyor olması da gerekir aynı zamanda.”
Karşılaştığımız zorluklar aslında onları çözmemiz için birer fırsat. Bu zorluklar hayatımıza anlam katıp, daha sonraki zorluklarda deneyimlerinizden faydalanmanızı sağlıyorlar. Kişisel büyüme durumu da tam olarak buradan geliyor zaten.
İlginizi çekebilir: Bu 14 Şeyden Muzdaripseniz Narsistler Tarafından Yetiştirilmiş Olabilirsiniz
3) Her zaman haklı olmak
Ne yazık ki insanlar olarak kusursuz canlılar değiliz. Bir kere teyit önyargısı (confirmation bias) gibi bir kusurumuz var. İnandığımız bir yargıya uyan kalıp bilgiyi alıp kullanıp, çelişen ifadeleri veya yargıları onlardan yeni ve doğru bilgi çıkarmak yerine dışarda bırakıyoruz.
Bu da yankı odası gibi, herkesin tek ses olduğu hataların görmezden gelindiği sosyal ortamlar oluşturuyor. Veya insanlar, kendi olan inanç veya kalıplarıyla çelişen bilgileri filtreleyip bunları bilgi işleme süreçlerine dahil bile etmeyebiliyorlar.
Kendilerine yakın kaynaktan gelen bilgiyi de tamamen içeriye almaya meyilli olabiliyorlar. İnternette şu sıralar yaşanan şeyler de bunlarla paralellik göstermekte.

Haklı olmaya değer verdiğimizde, problem hatalarımızdan öğrenmeye kapalı olmaktan çıkıyor genelde. Oysa ki hatalarımızla yüzleşip doğru yolu hatalarımızdan hareketle bulmamız gerekiyor. Kendilerini her zaman haklı görmek isteyen insanlar muhtemelen kendilerini tek bir bakış açısına sıkıştırıp ve sınırlayıp farklı perspektifleri keşfedemeyeceklerdir.
Beynimizin sınırlılıklarının ve kusurlarının farkında olmak bizim için daha iyi bir durum. Bu, bizim kendimize yapacağımız bir yatırım gibi düşünülebilir, sürekli öğrenmeye ve gelişmeye daha açık bir düşünce yapısını yaratmamızla sonuçlanacak, uzun vadeli bir yatırım.
İlginizi çekebilir: Fobiler: İnsanların Sahip Olduğu En Yaygın 10 Fobi
4) Maddi Başarı
Bu muhtemelen tekrar tekrar üstünden geçilmesi gereken değerdir.
Birçok insan öz-değerini maddi göstergelerle ölçmekte. Çok farklı şekillerde gösterilebilir bir şey bu, cüzdanınızın kalınlığı, evinizin değeri, sürdüğünüz arabanın markası.

Buna rağmen araştırmalar gösteriyor ki yemek, barınma gibi temel ihtiyaçlarınızı karşılayacak kadar para kazanıyorsanız daha fazla para kazanmak sizi daha fazla mutlu etmiyor. Eğer sokaklarda yaşayan evsiz bir insansanız ayda fazladan birkaç bin kazanmak hayatınızda büyük değişimler yaratıp sizi mutlu eddebilir. Fakat zaten orta halli ve kendinize yeten bir insansanız, bu para sizin mutluluğunuza çok büyük katkılar sağlamayacaktır.
Diğer sorun ise statü sembollerinin öncelik haline getirilmesi ve bazı insanların kendi değerlerini bununla ölçmesi. Bu semboller varlıklı olmanın göstergeleri olmakla beraber, bazı insanlarda dürüstlük ve doğruluk gibi diğer gerçek davranış değerlerinin önüne çok kolay koyulabiliyorlar.
İlginizi çekebilir: Alçak Gönüllü İnsanların Sahip Olduğu En Önemli Kişilik Özellikleri Belirlendi!
Bu 4 Değer ve Mevcut Değerlerinizi Tekrar Düşünün
Uzun vadede, şefkatli bir aile, amacınızla aynı doğrultuda bir iş ve karşılıklı saygı duyulan arkadaşlık ilişkileri geliştirdiğinizden dolayı daha mutlu olacaksınız.
Zevk duygusu, pozitif kalmak, haklı olma ihtiyacı, maddi başarı gibi kısa vadede sizi ödüllendiren değerleri öncelikleriniz arasında üstlere koyunca, uzun vadede size mutlu edecek şeylerden kaçınıyorsunuz demektir.
Gerçek ise şudur ki, bazen hayattaki en anlamlı anlar acı ve büyük uğraşlar sonucu ortaya çıkar. Ama zaman içinde geriye dönüp başardıklarımıza baktığımızda bu acı yaşadığımız ve çabaları gösterdiğimiz dönemler bize en güzel ve anlamlı gözüken zamanlardır aslında.
Bu makale, Justin Brown’un anekdotlarına dayanmaktadır.
Deniz Özdemir