İnovasyon Çağı Siz Doğmadan Çok Daha Önce Sona Erdi

Son 20 yılın hangi yeniliği hayatınızı derinden etkiledi veya iyileştirdi? Muhtemelen akıllı telefonun çıkışını düşüneceksiniz. Peki başka neler davranışınızı, ilişkilerinizi veya çalışma şeklinizi etkiledi?

Girişimlerin ve yeniliklerin düzenli olarak abartıldığı bir çağda yaşıyoruz. Hiçbir zaman doğru düzgün kâr elde edememiş girişimler, sistemlerinin işe yaradığı tam olarak kanıtlanamamış olsa da borsada milyonlar kazanıyor. Yatırımcılar, potansiyele ve bir işin yaratabileceği etkiye değer verir, ki bu oldukça makuldür. Ama her aldatmacaya kanma tuzağına da düşmemelisiniz.

DÜNYADAKİ YENİLİK VE BÜYÜME YAVAŞLADI

Ekonomi tarihçisi Robert J. Gordon, geçtiğimiz on yıllarda gerçekleşmiş olan yenilikler ve girişimler hakkındaki bir dizi aldatmacayı çürüttü. Gordon, The Rise and Fall of American Growth adlı kitabında, okuyucuyu 1870’ten günümüze kadarki tarihi dönüm noktaları arasında bir yolculuğa çıkarıyor. Gordon’un iddiasına göre:

1870 ile 1970 arası, inovasyon için özel bir yüzyıldı.

İkinci sanayi devrimi sırasında ortaya çıkan yeni buluşlar, insanların yaşamlarını daha önce hiç görülmemiş bir şekilde etkiledi. Araba, telefon, elektrik şebekesi, elektrikli cihazlar ve temel antibiyotiklerin icadı, sıradan insanların hayatlarını yeniden şekillendiren yenilikler haline geldi.

Pek çok insan 21.yüzyıldaki rahat yaşam tarzını doğal kabul ediyor. Ancak Gordon, daha birkaç nesil öncesinde bile hayatın ne kadar zor olduğunu açıkça anlatıyor. Düzenli akan su, sıhhi tesisat, ısıtma ve herkes için erişilebilir ulaşım olmadan, günlük ev işleri fiziksel açıdan oldukça yorucu ve mental açıdan da sıkıcıydı.

Elektrikli ocak ve fırın olmadan yemek yapmaya çalıştığınızı hayal edin. Isının hiçbir zaman sabit kalmaması çeşitli yemekler yapılmasını imkânsız kılıyordu. Çoğunlukla kadınlar temizlik ve hijyen için temiz su taşımak zorundaydı, bir de bu yetmezmiş gibi pis suyu da boşaltmaları gerekiyordu.

Erkekler genellikle tehlikeli, yorucu ve tek düze işlerde çalışıyordu. Geniş tarım sektöründe çalışan işçiler, yazın yakıcı güneşin altında, kışınsa yağmurlu ve rüzgârlı havalarda çalışmak zorundaydılar. Bu denli tehlikeli işlerde çalışan insanlar için basit enfeksiyonlar ve yaralar çoğu zaman ölümcül olabiliyordu.

Yüzyıllar boyunca hayat böyle devam etti. Gelişme ya da ilerleme adına bir şey yapılmıyordu ve insanlar görece fakirdi.

Ancak sadece iki nesil içinde, elektrik, ilaç, iletişim ve mobilite sadece insanların yaşamlarını iyileştirmekle kalmadı, aynı zamanda üretkenliği ve işgücünü ciddi anlamda etkiledi. Eğer bir İnovasyon Çağı’ndan bahsedecek olursak bu, Gordon’un bahsettiği o özel yüzyıldı diyebiliriz.

Ama o günler geride kaldı. Gordon’a göre büyüme ve üretkenlik kırk yıldır yerinde sayıyor, ki haksız da sayılmaz. Yaklaşık yirmi yıldır, reel GSYİH (gayri safi yurt içi hasıla) büyümesi yılda yüzde beşin altında seyrederken, üretimden önceki on yıllarda daha yüksek büyüme oranları mevcuttu.

Gordon’a göre büyümeyi engelleyen dört faktör bulunmakta: demografi, eğitim, eşitsizlik ve ulusal borç. Mevcut zorlukların bir göstergesi ise, 2000-2020 arasındaki dönemi gösteren aşağıdaki grafikte de görüldüğü gibi, 2008/2009 ekonomik krizinden sonraki canlanma aşamasında bile azalan ve iyileşmeyen işgücü katılım oranıdır.

Tahminlere göre üniversite mezunlarının neredeyse yüzde 43’ü, kendi alanlarında iş bulamadıkları için lisans derecesi gerektirmeyen işlerde çalışıyor, ki bu da ekonomik durumun pek çok insan açısından hiç de iç açıcı olmadığını kanıtlamaktadır.

ZAMANIMIZIN BAŞLICA YENİLİKLERİ NELERDİR?

Gordon, çağımızda inovasyon adı altında gerçekleşen en büyük sıçramaların iletişim ve e-ticaret sektörlerinde olduğunu iddia ediyor. Bu sektörlerdeki gelişmeler ve yenilikler hem insanların yaşamlarını iyileştirdiler hem de ekonomik büyümeyi teşvik ettiler.

Ayrıca sağlık sektörü de bir yandan gelişip bir yandan milyonlarca insanı öldüren pek çok hastalığa çare bulurken, tıpkı korona virüs salgını esnasında da görüldüğü gibi inovasyon hızını da artırıyor.

Gordon’un bakış açısı karamsar ve aşırı şüpheci olarak görülse de kendimize neye inanmak istediğimizi sormamız çok önemlidir. Acaba derin öğrenme, hayatımızı tıpkı elektrik gibi kökünden değiştirecek mi, yoksa zaten hali hazırda var olan işleyişin sadece daha yüksek hızdaki bir iyileştirmesi mi olacak?

Kendinize şunu sorun: bu yenilik gerçekten de işe yarıyor mu?

Sanal gerçeklik vakası, hevesli yenilikçilere başarı elde etmenin bir garantisi olmadığını öğretti. Yani kısacası teknoloji beklentileri karşılayamadı. Dahası, inovasyon ve teknoloji kendi başlarına var olmazlar, aksine, ekonomik sistemle iç içe geçmişlerdir. Hükümetler ve vatandaşlar birilerinin ya da bir şeylerin iş imkânı yaratmasını bekleseler de bu harika iş yaratıcılarını neredeyse hiç görmeyiz. Bu da doğal olarak büyüme oranlarını etkileyecektir.

Elbette ki yararlı ve etkileyici yenilikler olacaktır ama bu, yenilikçiler ve girişimler hakkında fazla heyecanlanmanın bize bir yararı olacağı anlamına gelmez. Ne de olsa pek çok parlak beyin, sağlam işler gerçekleştirebileceklerini kanıtlama ihtiyacı duyar.

Yenilikler, sınırları zorlamak ve sorunlara çözümler bulmakla ilgili olmalıdır, hızlı para kazanma yollarıyla veya şöhretle ilgili değil. Bu nedenle yeni bir fikirle karşılaştığınızda havalı sunumlara, aldatmacalara veya trendlere hemen kanmayın. Bunun yerine kendinize şunu sorun: bu yenilik gerçekten de işe yarıyor mu?

Hital PAÇACI

Kenanlılar Hakkında Araştırmacıların 73 Genomdan Elde Ettiği Yeni Bilgiler

Orman Çapındaki İletişim Ağları Ağaçların Birbirleriyle Konuşmalarına Yardım Ediyor Mu?