“Haftada 7 gün, günde 18 saat boyunca çalıştı ve kendi sınırlarını zorladı,.”
Isaac Newton, yalnızca modern fiziğin babası olarak değil aynı zamanda insanlık tarihinin gelmiş geçmiş en bilge insanlarından biri olarak da kabul ediliyor. Hemen hemen hiç kimsenin, Newton’un bilimin, özellikle fiziğin ve matematiğin gelişmesine katkı sağladığı kadar katkı sağlamadığına da inanıyorum.
Eksantrik deha, hareket yasaları, evrensel yerçekimi yasası, optik, hesap ve daha pek çok şeye yaptığı katkılarla geniş çapta hatırlanır. Ama bu en şaşırtıcı kısım değil. Newton’un hayatındaki en akıl almaz kısım, fizikteki teorilerini açıklamak için matematik geliştirmek için hesabı icat etmesi ve bunu 23 yaşında yapmasıdır.

Fakat asıl soru şu: O doğuştan bir dahi miydi? Tüm bu özel yetenekleri doğuştan mı geliyordu? Bu kısa hikayede Newton’un çalışma alışkanlıklarını analiz etmeye çalışalım.
Newton’un hayatı bazılarımızın düşündüğü gibi neşe dolu ve mutlu değildi. Bir çok zorlukla karşılaştı ve pek çok tradeji ve kayıp başından geçti. Newton, annesi ve daha üç yaşındayken evlendiği üvey babası da dahil olmak üzere ailesi tarafından terk edildi. Gerçek babası daha o doğmadan birkaç ay önce vefat etti.
O zamandan itibaren 11 yaşına kadar büyükannesiyle yaşadı. Gerçekten zor bir çocukluk geçirdiğini söylemek haksızlık olmaz ve bu onun çoğunlukla kendini izole etmek istemesinin ve insanlarla sosyalleşme konusunda pek iyi olmamasının nedenlerinden biri olabilir.
Bu, onun yaşamak zorunda olduğu ve ileri hayatında mesafeli bir kişilik oluşturmasına sebep olan ilk travmalardan biriydi. Newton’un annesi aileye geri döndü, okulu bıraktırdı ve onu çiftlik işlerini yapmaya zorladı.
Zamanının büyük bir kısmını, pek de hoşlanmadığı bu işleri yaparak geçirmek zorundaydı. Daha sonra, ailesi ve arkadaşları annesini ikna ettiğinde, annesi onu yeniden derslerine göndermeyi kabul etti.
1661 yılında Trinity College, Cambridge’e kabul edildi. 1664 yılında, yüksek lisansını bitirmek için dört yıl daha okumak üzere burs aldı, ancak aynı yıl İngiltere’de Hıyarcıklı veba patladı ve bu nedenle üniversite iki yıl üst üste kapandı.
Bu sebepten dolayı, Newton, Woolsthorpe’de olan evine dönmek zorunda kaldı. Bu 2 yıl, Newton için en üretken ve akıllara durgunluk verecek düzeyde stresli yıllara dönüştü. Saatlerinin ve günlerinin çoğunu yanan mumlar, birçok kitap ve çevresindeki notlarla birlikte odasında geçirdi. Hatta işlerine daldığı için yemeklerini unutup atladığı söyleniyor.

Bu dönemde Newton, günde 16-18 saatini odasında tamamen dikkati dağılmadan çalışarak geçirirdi. Isaac Newton, yerçekimi teorisini, optik alanındaki önemli çalışmalarını bubonik veba zamanlarındaki bu dönemde ortaya attı ve ayrıca kalkülüs ‘ü icat etti.
Biyografi yazarı Gale Christianson’a göre, Newton’un çalışma alışkanlıkları patolojik olarak bağımlılık yapıyordu ve onun için günün sonu yoktu. Kendini ölümüne bitkin hissedene kadar devam ediyordu.
1680’lerde Newton, ömür boyu sürecek çalışmalarını Principia Mathematica adlı kitabında yayınlamak için titiz bir şekilde çalışırken, Newton’un çalışanlarından birinin bahsettiği gibi, genellikle gece 2 veya 3’te uyurdu. Neredeyse hiçbir sosyal etkinliğe katılmadı veya herhangi bir eğlenceye katılmadı. Newton’un çalışmalarının günlük rutini, John Ashbery tarafından yazılan bu parçada çok iyi açıklanmıştır.
Belgelendiği gibi, Newton, zihnini her seferinde tek bir işe odaklama konusunda inanılmaz bir yeteneğe sahipti. Yaptığı işi bitirene kadar başka bir şey düşünmezdi. Gail Christianson’ın ile bu PBS bölümünde, Newton’un haftanın 7 günü, günde 18 saat çalıştığından bahsediyor.
Newton özel hayatından vazgeçmişti, muhtemelen hiçbir zaman evlenmeye ya da bir aile kurmaya niyeti yoktu. Tüm hayatını bilime ve matematiğe adamak istedi ve öyle de yaptı. Günümüz dünyasında, etrafımız çok fazla dikkat dağıtıcı şeyle çevrilidir ve çoğu zaman bir şeylere odaklanmak zordur.
Etkileyici derecede büyük bir şeye ulaşmak için, büyük bir adanmışlık gerekir. Aristoteles‘in bu duruma çok iyi uyan güzel bir sözü var.
“Hiçbir büyük zihin, bir parça delilik olmadan var olmamıştır.”
Çeviren: Zeynep Kırca