Japonya’da 3500 ila 3800 yıl önce yaşamış bir kadının kalıntılarından yeni elde edilen DNA, bilim insanlarının Jōmon Çağı’ nda bölgede ikamet etmiş tarih öncesi insanların hikayesini toparlamasına yardımcı oluyor. Asahi Shimbun’ un açıklamalarına göre çalışmanın dayandığı DNA, Japonya’nın en kuzeydeki ana adası Hokkaido’nun kıyısında bulunan Rebun Island’daki Funadomari arkeolojik alanında keşfedilmiş bir kadın kafatasının azı dişinden elde edildi.
Bu örnekten elde edilen tüm genomun sekanslanmasının ardından Tokyo’ daki Doğa ve Bilim Ulusal Müzesi tarafından yönetilen bir araştırma ekibi, Jōmon insanlarının günümüz Japon populasyonundan kesin çizgilerle ayrılmış özelliklerinin olduğunu fark etti: Kahverengi gözler, çiller ve kıvırcık saçlarla beraber bir hayli koyu tenleri vardı.
Kadının DNA’ sına daha derinlemesine bakıldığında ise bu insanların Uzak Doğu Rusya, Kore Yarımadası ve Tayvan yerli halklarına daha yakın olduğu görülüyor. Yapılan çalışma aynı zamandan Jōmon kültürünün yaşam tarzına da yeni bakış açıları getirmiş oldu.
Örneğin bu kadın, yüksek yağlı besinlerin sindirilip metabolize edilmesine izin veren genetik varyasyonlardan nispeten yoksun görünüyor. Bu varyantı, ilginç bir şekilde, morslar, foklar ve balinalar gibi yağlı deniz balıklarını tüketen çoğu Kutup populasyonunda bulduk. Üstelik bu durum bir tesadüf olamaz. Bu varyant neredeyse her zaman Kutup insanları ve kalıntılarında bulunuyor. Peru’da dört ayaklı balina fosili bulundu]
Öte yandan bu kadın, Doğu Asya populasyonlarında yaygın olmayan özel bir gen varyasyonu sayesinde oldukça güçlü bir alkol toleransına da sahip. En tuhaf olanı ise geçmişte çok büyük ihtimalle turuncumsu ve ıslak kulak kirine sahip olmuş olması. Peki bunun nesi sıradışı diye sorabilirsiniz.
Doğu Asya ιrkιna ait insanların çoğu beyaz ve pulsu kulak kiri üreten bir gen varyasyonuna sahiptir. Fakat Afrika ve Avrupa ιrkιndan olanların yüzde 97 ‘sinden fazlası, turuncu-kahverengi kulak kiri ürettiren bir varyant bulundurur. Ayrıca kuru kulak kiri Yerli Amerikalılar arasında nispeten daha yaygındır. Atalarının Bering Boğazı ‘nı geçerek Sibirya’dan kuzeydoğu Asya içlerine gōç ettiğini düşünürsek bu durum o kadar da şaşırtıcı olmaz.
Jōmon Çağı, bir diğer adıyla Japon Neolitik Çağı, M.Ö. 10500’den M.Ö. 300 ‘e kadar devam etti. Yaprak döken ormanlar ve çayırlar ise Buzul Çağı sona ererken avcılık, balıkçılık ve toplayıcılık etrafında şekillenmiş bir kültürü besleyen Japon takımadaları boyunca kendini göstermeye başladı.
Bu dönem aynı zamanda Jōmon’a ismini veren çömlekçilik ve alet üretiminin gelişimi ile özelleşmiştir. Jōmon, temelde avcı-toplayıcı bir kültür iken o dönemin insanları kapsamlı arkeolojik çalışmaların konusu olan bazı yerleşim yerleri ve köyleri de inşa etmişlerdi.
[14.000 yıl önce hayatını kaybeden kadının yüzünü yeniden şekillendirildi]
Editör / Yazar: Emine Kızılkaya
Bir yorum