Bilim insanları yıllardır karanlık maddeyi anlamaya ve evrenin 4’ te 1’ ini kaplayan bu gizemli maddenin sırlarını çözmeye çalışıyor. Görünmezlik pelerininin mantığını kavramamızı sağlayacak fikri arıyorlar. Devasa tek bir parçaymışçasına hareket eden binlerce küçük parçacığı inceliyorlar. Maalesef 28 Şubat’ta, Journal of Cosmology and Astroparticle Physics dergisinde yayınlanan makaleye göre karanlık maddeyi elde etme girişiminden elleri boş ayrıldılar. Sonuçlara göre karanlık madde eğer gerçekten çok küçük maddelerden oluşuyorsa elde edilmesi çok zor ve diğer maddelerle etkileşime girmeyen bir madde olabilir. Karanlık madde evrenin en büyük sırlarından biri. Işıkla etkileşime girmiyor ama diğer maddeler üzerinde kütlesel çekim kuvveti uyguluyor. Evrendeki enerji ve maddenin dörtte birini oluştursa da bilim insanları onu henüz ne bulabildiler ne de neyden oluştuğunu çözebildiler.
Karanlığın Kalbi
Pek çok bilim insanı, karanlık maddenin zayıf etkileşimli büyük parçacıklardan (WIMP) oluşuyor olabileceğini düşünüyor. Ama bu teori karanlık maddeyi tam olarak açıklayamıyor. Örneğin, bu parçacıklar, galaksiler ağında astronomların henüz göremediği yapılar oluşturmalıydılar. Bu yüzden bilim insanları karanlık maddeyi farklı bir yönde aramaya başladılar, ultralight parçacıklarında. Araştırmanın yazarlarından Sergey Troitsky, “ Bir çok teori olsa da hiçbirinin destekleyici bir kanıtı yok, bu yüzden her ihtimali tek tek araştırmalıyız.” dedi. Bazı teorilerse ultralight karanlık maddenin diğer adıyla belirsiz karanlık maddenin elektrondan 10^28 kat daha hafif olduğunu ve bir dalgadan ziyade bulanık sınırları olan bulaşmış parçacık gibi hareket ettiği için “belirsiz” karanlık madde olarak adlandırıldığını iddia ediyor. Son araştırmalarla aktif galerilerdeki ışıkla bu maddeyi bulmanın bir yolu olup olmadığı araştırılıyor.
Karanlık madde evrenin çoğunluğunu kapladığından, eğer ultralight parçacıklarından yapıldıysa onlardan çok sayıda var olmalı. Durum böyleyse parçacıklar Bose-Einstein Yoğuşması gibi ultra soğukta birbirleriyle yapışık halde bulunuyor olmalılar, mesela bir saha gibi . Parçacıklar ışıkla etkileşime girmediğinden (ki zaten bu yüzden onları bulamıyoruz) bu saha hareket ettikçe polarize ışıkta etki bırakıp, ışığın hareketi sırasında ışınların yönünü değiştiriyor olmalı. Teoriye göre bu etki karanlık maddenin 325 ışık yılı kadar karşısındaki alanlarda görülebiliyor. Bu alanın salınımı da ultralight karanlık maddenin kütlesine bağlı. Bilim insanları bunu kullanarak karanlık maddenin kütlesini ölçmeyi umuyorlar. Karanlık maddenin etkisinden dolayı ışığın kutuplaşmasındaki değişiklikleri araştırmak için bilim insanları 10 teleskopun birleşimiyle oluşan Very Long Baseline Array isimli radyo-teleskopunun arşivlerini taradılar. Uzak galaksilerden ulaşan ışık ayrıntılı bir şekilde araştırıldığı için elimizde yeterli bilgi mevcut.
“Genellikle astrofizik alanında önceden yayınlanmış belgeleri inceleyerek araştırma yaparız ama bu kez araştırmacılardan kendi çalışmaları üzerinde incelemeler yapmalarını istedik ve çalışma taslağımız için gözlemsel verileri kullandık.” Dedi Troitsky.10 yıllık araştırmaları taradıktan sonra bilim insanları salınımları buldular ama bu bekledikleri türden değildi. Galaktik nükleuslar(çekirdekler) normalde belli bir frekans olmadan salınım yapar ama karanlık maddede durum böyle değildi. Bilim insanları galaksiler arası yapıları açıklayacak ultralight karanlık maddenin varlığına dair herhangi bir kanıt bulamadı. Yine de bu yokluğunun kanıtı olamaz. “Karanlık maddenin yer çekimi dışında bir kuvvetle etkileşime geçeceğinin garantisi yok, böyle bir maddeyi bulmak çok zor olsa da en basit açıklama bu.” Dedi Troitsky. “Karanlık madde hakkında emin olduğumuz tek şey, bilinen parçacık fiziğinin dışında kalması. karanlık maddenin yapısına ilişkin gözlemsel kanıtlara sahip olana dek tahminlere ve spekülasyonlara dikkat etmeli ve açık fikirli olmalıyız.” Dedi Telaviv Üniversitesi’nde gökbilimci olan Rennan Barkana.
Editör / Yazar: Şeyma SÜRÜCÜ
Kaynak: https://www.space.com/fuzzy-dark-matter-evidence.html

Büyük patlamanın ardından evrendeki ilk moleküle dair kanıt bulundu
