Kızlar matematikte bir harikalar. Ancak, sözel dersler konusunda daha da iyilerse, beşeri bilimler odaklı bir kariyer seçmek için daha fazla motive olabilirler. Genç yaştan itibaren, kızlar sayısal derslerde erkekler kadar iyi performans gösterirler. Buna rağmen, sayısal odaklı alanlarda bir toplumsal cinsiyet farklılığı hala varlığını sürdürmektedir.
Çünkü kadınlar bu alanları üst düzey çalışmalarını ve kariyerlerini sürdürmek için erkeklere göre daha az tercih ederler. Şimdi, yeni yapılan bir analizin bulguları, bu uzun süredir devam eden cinsiyet tutarsızlığının önemli bir bölümünü açıklamada bizlere yardımcı olabilir.
Bugün PNAS dergisinde yayınlanan bir araştırmaya göre, erkek akranları gibi matematikte her bir bölümü de yapmalarına rağmen birçok kız, daha çok beşeri bilimler merkezli kariyerlere karar verebilmektedir çünkü sözel becerileri zaten matematikteki yüksek puanlarını gölgelemiştir.
Dünyadaki 64 ülkedeki 300.000’den fazla lise öğrencisinden elde edilen verilere dayanan bu araştırma, sayısal (matematik) ve sözel (okuma)deki mutlak ve göreceli performans arasındaki anahtar ayrımı vurgulamaktadır. Tüm dünyada her cinsiyetten öğrenci her iki konuda da aslında uzmanlaşmıştır. Ancak sayısal ve sözel yetenekleri birbirini dışlayan olarak görmek için sosyalleştirildiklerinden, birçok öğrenci, her iki çalışma alanını da takip etmek için iyi bir donanıma sahip olmalarına rağmen, iki alandan birini seçmeleri gerektiğine inanabilir.
Rapor, zaman içerisinde yalnızca bir noktadan verileri incelediğinden dolayı, öğrencilerin sınav puanlarını gelecekteki akademik ve kariyer planlarıyla karşılaştırarak, sebep ve sonuç hakkında kesin bir şey söyleyemez. Bununla birlikte, araştırmacılar, kızların sözel ve sayısal puanları arasındaki farkla ölçülen karşılaştırmalı sözlü avantajının, sayısal ile ilgili alanlara girme eğilimindeki cinsiyet farkının yüzde 80’ini karşılayabileceğini iddia etmektedir.
Ancak uzmanlar, bulguların cinsiyetler arasındaki doğuştan gelen farklılıkların bir yansıması olarak yorumlanmaması gerektiğine dikkat çekmektedir. Çok küçük yaştaki çocuklara uygulanan klişeler ve önyargılar da dahil olmak üzere sosyal ve kültürel normların, bilim, teknoloji, mühendislik ve matematik (STEM) alanlarındaki toplumsal cinsiyet farkının büyük bir bölümünü oluşturduğu da kanıtlanmıştır. Araştırmacılar, bu normların aynı zamanda bu çalışmanın sonuçlarının arkasındaki itici güçler olmalarının muhtemel olduğunu ve sosyal ipuçlarının genç kızları sözlü yeteneklerini lise performanslarına yansıyacak şekilde öncelik verdirmeye motive edebileceklerini söylediler.
Çalışmada ekonomistler, Paris Ekonomi Okulu ‘ndan Thomas Breda ve Paris Dauphine Üniversitesi’nden ClotildeNapp, üç yılda yaklaşık 100 farklı ülkede eğitim anketleri yapan Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı’ndan (PISA) gelen verileri analiz etti. Breda; Tüm katılımcı öğrenciler büyük kariyer kararları almaya hazırlandıkları yaş olan 15 yaşlarındalardı ve öğrencilerin bu yaşta bildirdikleri akademik ve profesyonel planların, peşinde oldukları şeyle iyi eşleşme eğiliminde olduklarını, açıkladı.
Araştırmada incelenen 64 ülke arasında, sayısal alanında yoğun araştırmalar yapmayı planlayan öğrencilerin kariyerlerinde, daha önce bildirilmiş olan eğilimlerini yansıtan kadınlardan daha fazla kariyerlerine bu isteklerini yansıtan erkek olarak tanımlanma olasılığı oldukça yüksektir. Fakat erkek öğrenciler matematikte ortalama olarak kız akranlarınkinden biraz daha yüksek puan alırken, aradaki fark küçüktür ve bu durum öğrencilerin gelecek planlarında gözlenen cinsiyet farkının yüzde 10’undan daha azını belirlemektedir.
Aslında, aradaki farkın neredeyse hiç biri öğrencilerin birbirleriyle ilişkilerinde nasıl davrandıkları ile açıklanamamıştır. Bundan daha ziyade, her bireyin içinde becerileri nasıl biriktiği ile ilgili daha fazla bilgi elde edilmiştir:
Çoğu kız sözelde sayısalsan daha mükemmel olsa da, erkekler bu durumda ters eğilim göstermeye meyilliydi. Kızların matematikte zayıf yaptıklarını gösteren hiçbir kanıt bulunmamakla birlikte, 15 yaşlarındaki puanlarının, sözel bölümde göreceli bir kanı olduğunu, yani gelecek için planlarını büyük ölçüde etkilediğini göstermektedir. Araştırmacılar, kızların verilerindeki karşılaştırmalı sözlü avantajını kendi verilerine uyarladıklarında, cinsiyet farkı neredeyse tamamen ortadan kalkmıştır.
Bilimde Kadınlar Derneği Bilimsel Araştırma Şefi Heather Metcalf
‘Bu etkinin bir kısmı muhtemelen, bir öğrencinin sayısal veya sözel alanda olabileceğinin yanı sıra her ikisinin de kendisinde olmadığı yanılgısı ile ilişkilendirilebilir’
deyip ve böyle sahte bir ikilinin, öğrencilerin eğitimlerindeki kritik herhangi bir zamanda yaptıkları seçimleri kısıtlayabileceğini belirtmektedir. Breda, “Kızların neden 15 yaşlarında matematikten ziyade okumada daha iyi puanlar aldıkları konusunda net olmayan bir şey var. Çünkü bu araştırma zaman içinde öğrencileri sürekli takip etmediğinden bu soruda tam bir cevaba maalesef ulaşılamıyor” demiştir. Ancak; araştırmanın, kadınların doğasında matematikte “daha kötü” olduklarını, öne sürdüğü şeklinde yanlış yorumlanmaması gerektiğini de vurgulamaktadır.
Yıllar süren araştırma ve yapılan birçok başka çalışma, matematikteki toplumsal cinsiyet farkını gideren biyolojik anlamda bir kanıt bulamadı. Bunun yerine, toplumsal ve kültürel güçlerin suçlu olduğu görülmekte, toplumsal cinsiyet farkının ülkeler arasında oldukça farklı olduğu gerçeğiyle desteklenen bir teori bu.
Çalışmaya dahil olmayan bir matematik eğitimi uzmanı olan Nicole Joseph, “Toplum hala kızların zeki olmadığını ya da sayısal alanlarda bulunmaması gerektiğini düşünüyor” dedi. Bu, diğer yanlı yaklaşımlar ile birlikte belki de cinsiyet farkını anaokulu kadar erken bir zamana götürüyor olabiliriz. Öğretmenler, ebeveynler ve akranlar yanlışlıkla klişeleşmiş cinsiyet rollerine uyan öğrencileri tercih edebilir ve öğrencileri bu şekilde rollerine yönlendirebilir.
Rehberlerden, danışmanlardan ve medya kaynaklarından gelen mesajları içselleştiren kızlar ise bilinçli bir şekilde, “feminen olmayan” çalışma alanlarından bilinçsizce uzak durabilirler. Ya da sayısal dersleri erkekler kadar iyi yapmalarına rağmen kendi beceri seviyelerini küçümseyebilir veya hiç önemsemeyebilirler.
Metcalf, ‘Okullaşma süreci devam ederken, aradaki boşluk yalnızca büyüyor ve ayrımcılık açıkça en üst seviyelerde yaşam sürmeye devam ediyor. Kadınlar matematikle ilgili veya sayısal alanlara girseler bile, ücret konusunda eşitsizlikler ve liderlik pozisyonlarını alma veya bu pozisyona ulaşma konusunda ciddi eşitsizlikler ile karşılaşıyorlar” diye belirtti. Başka bir deyişle, yalnızca sayısal alanlara giriş yapmak için değil, aynı zamanda bu alanlarda okuma ve ilerlemede de birçok engel bulunmakta.
Bu nedenle, kadınların sayısal alanlarda yetersiz olarak itham edilmeleri hiç de basit bir iş değildir. Değişimde etkin rol oynamak; kız çocuklarının eğitimlerinin erken dönemlerinde özgüvenlerini artırma, onlara zengin kariyer seçenekleri sunma, rol modelleri ile tanıştırma ve genellikle kadınların sayısal alanlardaki olan görünürlüklerini artırma gibi ihtiyaçları gerektirecektir. Ve bu verilen savaşın çoğu, sadece cinsiyet ve kimliğin klişeleşmiş hallerini değil aynı zamanda matematiğin de kendisi ile ilgili oluşmuş mevcut kalıp yargılarının da kirli çamaşırlarını ortaya dökecektir.
Cinsiyet farkını azaltmak, hem erken yaşta çocuklarda matematik için heyecan verici bir coşku oluşturabilir. Hem de öğrencilerde yapacakları sayısal alanlı kariyerlerinin topluma getirebileceği faydaların farkında olmasını sağlayabilecek bir farkındalık oluşturabilir.
Araştırma çalışmalarında bulunmayan Juniper Simonis bu araştırma hakkında; ‘Ayrıca sonuçta cinsiyetten çok daha fazlasını kapsayan, bu konuya her bedene uyan tek bir yaklaşım olmayacak’ demiştir. Çünkü bu sınırlamanın, ırk, etnik köken, sosyoekonomik değişkenler ve daha fazlası gibi diğer kimlik unsurlarının göreceli katkılarını çözmeyi zorlaştırdığını bunun da herkesin okulda, iş yerinde ve daha birçok çevrede karşılaştığı engelleri kaçınılmaz olarak etkileyeceğini de ayrıca belirtmiştir.
Joseph bu konuda, cinsiyet boşluğundaki kesişen kimlikleri kabul etmenin, etkili müdahaleler tasarlamanın anahtarı olacağını söylüyor. Böyle bir yaklaşım toplumsal cinsiyet farkını gidermeyi ümit edenler için bir nimet olarak sonuçlanabilir.
“Kimin için olduğunu anlamadan politikalar ve değişiklikler yapıldığında, oluşan işaretleri kaybederek yaptığımız araştırmalarda ortada kalıyoruz. Belki de bu yüzden iğnenin hareket ettiğini asla görmüyoruz.”
Editör / Yazar: Zeynep Erva ŞAHİN
Orijinal Kaynak Linki: https://www.pbs.org/wgbh/nova/article/gender-gap-math-comparative-advantage