1973 yılında amatör Paleontolog Peter Harmatuk, Kuzey Carolina’daki Hayne Kalesi yakınlarındaki bir taş ocağının kayasında garip bir diş buldu. O anda, dişin kimliği “memeli” olmasının dışında net değildi. Ancak geçen yıl, George Mason Üniversitesi Paleontologu Mark Uhen ve meslektaşı Mauricio Peredo daha açıklayıcı bir yorum yayınladı.

Yoruma göre, dişin Remingtonocetid adı verilen bir grup tuhaf, uzun burunlu balina türüne ait olduğu görülüyordu. Komik derecede uzun bir burnu olan büyük bir su samuru hayal edin, dalgaları katlayabildiği gibi kumlu sahillerde de yürüyebilen yaratıklar, artık bu memelilerin neye benzediği hakkında genel bir fikriniz var.
Bu sizlere biraz garip gelmiş olabilir. Ne de olsa balinalar, kendilerini kuyruklarıyla suda iten, deniz canlıları arasında bize en çok benzeyen canlılar. Ancak bir şekilde bu fok benzeri balinalar, Güney Asya’dan antik Kuzey Amerika kıyılarına ulaşmıştı.
Balinaların izlediği rotayı takip etmek zor olabilir
Mark Uhen, “Remingtonocetid’lerin modern foklar ve deniz aslanları gibi kıyı hayvanları olduğu düşünülüyor” diyor. O halde, antik Atlantik’i dümdüz yüzerek geçmek yerine, menzillerini eski Pakistan ve Hindistan yakınlarındaki doğuş yerlerinden Avrasya üzerinden kademeli olarak genişletmiş, sonunda çok daha kısa bir mesafe olan ve muhtemelen şu anda Kanada olan yere Kuzey Amerika’nın kuzeyine ve daha sonra da güneyine hareket etmiş olabilirler.
Bu balinaların izlediği rotayı takip etmek zor olabilir. Uhen, ilgili yaştaki kayaların New Jersey’nin kuzeyinde bulunmadığını söylüyor. Su samuru benzeri balinanın izlediği sahil yolu hakkındaki ipuçları, jeolojik şansızlıklar nedeniyle kaybolmuş olabilir.

Ancak bu, rotanın tamamen kaybolduğu anlamına gelmez. Uhen, “Kuşkusuz, Kuzey Amerika’da keşfedilecek ve tanımlanacak Orta Eosen döneminden kalan ve kısmen suda yaşayan daha çok balina var.” diyor.
Fosiller nispeten nadir ve bulunması zor, ancak oradalar. Örneğin, Dişin keşfedildiği kaya oluşumu aynı zamanda Crenatocetus adlı bir protocetid -proto-balina (köpekleme yüzen balina)- ve 1990’dan beri isimlendirilen, tamamen suda yaşayan Pachycetus ve Cynthiacetus adlı balinaların kalıntılarını da ortaya çıkardı.
Bu tür bulgular sayesinde Paleontologlar, günümüz su devlerinin atalarının ana hatlarını daha ayrıntılı bir şekilde ortaya koyabildiler, kambur balinaların ve kutup balinalarının kōkenleri hakkında bildiklerimizden çok daha fazlası var.
Araştırmacılar, genellikle beklenmedik yerlerde, bu tuhaf erken balinaların yeni türlerini ortaya çıkarmaya devam ediyor. Birçok erken balina, daha önce düşünüldüğü gibi bulundukları yere bağlı değildi ve Kuzey Carolina’dan gelen Remingtonocetid gibi buluntular, çeşitli amfibi (hem karada hem suda yaşayan) balinaların dünyaya nasıl yayıldığını gösteriyor.

19.yüzyılın ortalarından beri Paleontologlar ve anatomistler balinaların karada yaşamalarından, tüm hayatlarını nasıl denizde geçirmeye başladıkları bilmecesiyle büyülendiler. Geçişi açıklamak için ilgili fosiller anlaşılması zor görünüyordu ve uzmanlar sadece balinaların nasıl ortaya çıktığını tahmin edebiliyorlardı. Bu 1970’lerde değişti.
Su kenarında çoğalan bütün bir aileyi temsil ediyordu
Pakicetus olarak adlandırılan yaklaşık 55 milyon yıllık bir balinanın keşfi, Paleontologların Pakistan, Hindistan ve Mısır’a merkezlerini odaklamasına yardımcı oldu ve kısa süre sonra erken balina türlerinde bir keşif seli yaşandı. Bu yıl bile, Mansoura Üniversitesi Omurgalı Paleontoloji Merkezi Paleontologu Abdullah Gohar ve meslektaşları, Mısır’da yeni bir erken balinayı Phiomicetus anubis olarak adlandırdılar.
Bu antik hayvan koleksiyonu, karada yaşayan memelilerin suda giderek daha fazla yuva kurduğu düz bir çizgiyi temsil etmiyor. Gohar, Phiomicetus‘u sadece bir örnek olarak göstererek, farklı erken balina türlerinin zaman ve mekanda örtüştüğünü söylüyor.
Rayanistes adlı başka bir su samuru benzeri balinanın yanında yaşamış olan balina, Gohar’ın tahminine göre, keskin dişli Phiomicetus’un akrabasının yavrularını hedef almış olabilir. İlk balina türleri birbiri ardına ortaya çıkmadı, denizler tamamen yuvalarına dönüşmeden önce su kenarında çoğalan bütün bir aileyi temsil ediyordu.
Kuzey Amerika’nın tarih öncesi kıyıları da bununla bağlantılıdır. 19. yüzyılda, Siyahi köleler güney’deki tarlalarda büyük kemikler keşfettiler. Bu fosiller daha sonra ABD ve İngiltere’deki Paleontologlar tarafından tanımlandı ve adlandırıldılar, ancak araştırmacılar bazen neye baktıklarını hemen bilemiyorlardı.
Örneğin doğa bilimci Richard Harlan, anatomist Richard Owen’nin yaratığın bir memeli ve muhtemelen bir fosil balina olduğunu fark etmeden önce, bu kemiklerin bazılarının devasa bir deniz kertenkelesine ait olduğunu düşündü ve onlara Basilosaurus adını verdi. Bu “kral kertenkele” anlamına geliyordu.
En büyük örnekler, modern balina aileleri evrilmeye başlayana kadar yaşamış en büyük memeliler olan yaklaşık 66 fit uzunluğundaki hayvanları temsil ediyor. Oysa ki Basilosaurus yalnız değildi. Paleontologlar, Kuzey Amerika’da daha önce beklediklerinden daha fazla erken balina çeşitliliği olduğunu yeni yeni fark ediyorlar.
İlk deniz memelileri olarak kabul edilir
Milyonlarca yıl önce, balinalar eski Gürcistan kıyılarında da yürüdüler. Yaklaşık 40 milyon yıl önce bir gün Peach Eyaleti olacak olan yerin kumsallarını ziyaret edecek olsaydınız, kıyı boyunca yürüyen ya da nehir ağzında gizlenen büyük, tüylü ve timsaha benzer garip bir memeli görebilirdiniz.
Paleontologlar bu hayvanın –Georgiacetus- fosillerini balinaların amfibi memelilerden bugün bildiğimiz yağ fıçısı hayvanlara nasıl geçtiğini keşfetmelerine yardımcı olan birkaç eski balinadan biri olarak biliyorlar.
Gohar, yeni adlandırılan Phiomicetus gibi, bu yaratığın da balina evriminde bir dönüm noktasını temsil eden eski bir protocetid grubuna ait olduğunu düşünüyor. Adını 1998’de alan Georgiacetus, Kuzey Afrika, Asya ve yakın zamanda bulunan Güney Amerika’daki diğer erken dönem balinalarına benziyor. Bu balina, memelilerin karada durmasına izin veren o işlevsel arka uzuvlarını korudu ve amfibiydi.
Georgiacetus‘un Kuzey Amerika’nın kayalıklarında ortaya çıkması, balinaların denizdeki yaşama tam olarak adapte olmadan önce bile, antik Atlantik gibi, tüm okyanuslarda yüzebildiklerini gösteriyor. Gohar, “Protocetid’ler, okyanusları fetheden ilk deniz memelileri olarak kabul edilir” diye de belirtiyor.
Erken balinalar, karadan veya denizden, kıtalar arasında hareket ettiler ve Paleontologların tahminlerinden de daha fazla bu Dünya’nın antik ekolojisinin büyük bir parçasıydılar. Erken balinalar hakkında yeni bilgiler elde etmek, git gide artan fosil türleri listesine yeni türler eklemekle ilgili değildir. İlk balinaların beklenmedik yerlerde ortaya çıkmaya devam etmesi, bazılarının muhtemelen suda daha önce fark edilenden daha usta olduğunu gösteriyor.
Yaşamları suya derinden bağlı olan balinalar, denizden veya kıyıdan farketmeksizin kōken yerlerinden sonra çok hızlı bir şekilde daha uzağa hareket etmeye başladılar. Hava deliklerinin veya balina yağlarının evriminden çok önce, balinalar denizlerde, evlerindeydi. Bir sonraki cesaret verici bulgunun nerede ortaya çıkacağı belli değil, ancak son otuz yılın şaşırtıcı keşifleri göz önüne alındığında, balinaların fosilleri kesinlikle mevcut bilgilerimizi değiştirmeye devam edecek.
Çeviren: YUSUF METE PEHLİVAN