Yaratıcılık bazen bir adım geriden gelir. Keyifli bir duş almak, parkta bir yürüyüş yapmak gibi bazı aktiviteler beyninizin problem çözme kabiliyetini geliştirmesine yardımcı olabilir.
Bu durum aşağı yukarı hepimizin başına gelmiştir. Bir problemle saatlerce boğuşup çıkmaza girmek, içinden çıkılmaz bir hal alan problemin çözümsüz olduğunu düşünmek; sonrasında herhangi bir anda duş alırken bir anda aklınıza gelen bir çözüm fikri… Arşimet de “Evraka!” derken böyle olmamış mıydı?

Yapılan bir araştırma; bazen herhangi bir sebeple problemin kendisinden uzaklaşmanın ve bilincin yoğun kullanılmadığı duş, yürüyüş vb aktiviteleri gerçekleştirmenin problemler üzerinde yaratıcı çözümler bulmaya yardımcı olduğunu ortaya koyuyor.
Virginia Üniversitesi’nden araştırmacılar bu durumu “duş etkisi” (the shower effect) olarak adlandırıyor ve bunu gerçek bir fenomen olarak tanımlıyorlar: “Yaratıcı fikir oluşum süreci; özgünlüğün sınırlandırıldığı odaklı doğrusal düşünme ile sorunlarla alakasız olan rastgele çağrışımlar arasında bir denge kurmayı gerektirir.”
Yaratıcılığı Arttırmak
Araştırmacılar, “Estetik, Yaratıcılık ve Sanat Psikolojisi” (Psychology of Aesthetics, Creativity, and the Arts) dergisinde yayınladıkları çalışmada duş ve yürüyüş gibi aktivitelerin yaratıcılık üzerinde önemli derecede etkisi olduğunu keşfettiler.
Bu araştırmanın sonucuna göre odaklanma ve başıboş düşünceler arasında gerçekleşen denge durumunun, yaratıcılık konusunda en iyi sonuca ulaştırdığı görülmekte. Araştırmacılara göre bu gibi aktiviteler, içerisinde bulunulan çevresel uyarıları almaya yardımcı olarak yaratıcılığın arttırılmasını sağlıyor. Büyük olasılıkla bu uyarılar beynimizde çağrışım oluşturma durumunu tetikleyerek, yaratıcılığa katkı sağlıyor.
Çalışmanın yazarlarından Virginia Üniversitesi Corcoran Felsefe Bölümü’nden Yardımcı Docent Zachary C. Irving; Zihnin düşüncelere daldığı ve etrafımızda olan biteni anlamadığımız durumlara kıyasla, düşüncelerimizin bazı küçük uyarılmalar yoluyla ara ara bölünmesinin veya kısıtlanmasının yaratıcılığa daha fazla teşvik ettiğini ifade ediyor.
Gerçekleştirilen çalışmaya değinecek olursak; deneye tabi tutulan kişilerin aslında gerçek anlamda duş aldıklarını değil, bir nevi bu tür bir aktiviteyi simüle ettikleri bir ortama maruz bırakıldıklarını görmekteyiz. Bu ortamda belirli videolar aracılığıyla duş ve yürüyüş gibi aktivitelerin çağrıştırdığı durumu, düşünsel olarak taklit ederek deney gerçekleştirilmiştir.
Bu kısımda katılımcılar; ya sıkıcı olduğu düşünülen, iki adamın çamaşır katlaması tarzında videolara maruz bırakıldı, ya da uyarıcı etki sağlayacak, “When Harry Met Sally” filminin belirli bir sahnesi gibi videoları izlemeye yönlendirildiler. Bu kısmın ardından katılımcılardan tuğla ve ataç kullanımına yönelik yaratıcı örnekler vermeleri istenildi ve düşünmeleri için 45 saniye süre tanındı.
Katılımcıların bu çalışmayı tamamlamalarının ardından, araştırmacılar üretilen fikir sayısını ve bu fikirlerin özgünlük düzeyini çeşitli kriterlere göre hesaplama yoluna gittiler ve sonuç olarak uyarıcı türden videolar izleyen katılımcıların, yaratıcı çözümler bulmaya daha yatkın davranış sergilediklerini gördüler.
Problemden Uzaklaşmak – Bir Adım Geriden Gelmek

Massachusetts Hastanesi’nde nörolojist ve Harvard Tıp Fakültesi’nde hem nörolojist hem yardımcı doçent olarak görev yapan Alice Flaherty; bu çalışmanın, problemleri çözmek için konudan uzaklaşmanın ve bir tür kuluçka süresine ihtiyaç duyulduğunun önemini vurguladığını ifade ediyor.
Zaman zaman konudan uzaklaşmanın, sonradan konu üzerinde daha fazla odaklanma sağlayabileceğini belirten Flaherty, bazı öğrencilerinin araştırdıkları konuya dair yaratıcı bir fikir bulmadan masa başından kalkmamaya kendilerini zorladıklarını ve bu durumun, bir adım geriye gidip rahat bir nefes almayı olanaksız kılmasından dolayı, yaratıcılık yönünden ters etkiye sebep olduğunu savunuyor.
Flaherty, bu çalışmaya ek olarak araştırmacıların fiziksel uyarılmalar üzerinde de çalışmaları gerektiğini düşünüyor. Çünkü söz konusu aktivitelerin, düşünceleri odaklandığı konudan uzaklaştırıp çevresel etkenlere maruz bırakmasının yanı sıra, fiziksel olarak bir uyarılmaya neden olabileceğini ve kalp ritmini yükseltebileceğini; bu sebeple de beynin daha etkili ve yaratıcı düşünmesi için gerekli ortamın hazırlanmasına neden olabileceğini söylüyor.
Dolayısıyla araştırmacılar, buradaki fenomeni açıklığa kavuşturmak için bir neden-sonuç ilişkisi kurmaya çalışıyorken; söz konusu aktivitelerin her ne kadar yaratıcılığı olumlu yönde etkilediği sonucu doğru gibi görünse de, öne sürülen nedenler tam olarak doğru olmayabilir.
Fakat durum ne olursa olsun, Irving ve Flaherty, her ikisi de çıkmaza girilen ve yaratıcı çözümlerin bulunamadığı anlarda, konudan tamamen alakasız bir şeyler yapmanın zaman zaman can sıkıcı olabileceği konusunda hemfikirler.
Ama yine de bu durum sıcak bir duşun veya parkta bir yürüyüşün tadını çıkartmaya engel değil.
Ayrıca unutmamak gerekir ki; Einstein’ın da sıklıkla yaratıcı fikirler üretebilmek için parkta bisiklet sürdüğü bilinir.
Anıl Kartal