Evrendeki yerimiz önümüzdeki 50 yıl içinde çarpıcı bir şekilde değişecek ! Peki evrendeki yerimiz nasıl değişecek işte sebebi? 1900 yılında tanınmış fizikçi Lord Kelvin, İngiliz Bilim İlerleme Derneği’ ne şu sözlerle hitap etti: “Şimdi fizikte keşfedilecek yeni bir şey yok.” dedi.
Ne kadar yanıldı. Takip eden yüzyıl, tamamen varolan fiziğe kafasını çevirdi. Çok sayıda teorik ve deneysel keşif, evren anlayışımızı ve onun içindeki yerimizi değiştirdi.
Gelecek yüzyılın farklı olmasını bekleyin! Evrenin hala keşfedilmeyi bekleyen birçok gizemi var. Yeni teknolojiler, önümüzdeki 50 yıl içinde gizemleri çözmemize yardımcı olacak.
Evrendeki yerimiz önümüzdeki 50 yıl içinde çarpıcı bir şekilde değişecek!Birincisi varlığımızın temelleri ile ilgilidir. Fizik’ te Big Bang teorisinde; maddenin ve antimadde denilen miktarın, eşit miktarda üretildiğini tahmin eder. Maddenin parçacıklarının çoğu; aynı fakat bunun ters elektrik yüküyle yüklü anti-madde ikizine sahiptir. İkisi birleştiğinde birbirlerini yok ederler, tüm enerjileri ışığa dönüşür.
Günümüzde evren neredeyse tamamen maddeden oluşmuştur. Peki tüm antimadde nereye gitti?
Büyük Hadron Çarpıştırıcısı (LHC) bu soruya ilişkin bir içgörü sundu. Protonlar, düşünülemez hızlarda çarpıştırılırsa; ağır madde parçacıkları oluşur ve aynı zamanda daha önce hiç görülmemiş olan daha hafif parçacıklara dönüşen antimadde meydana gelir.
LHC, maddenin ve antimaddenin biraz farklı oranlarda dönüştüğünü göstermiştir. Bu, doğada neden bir asimetri gördüğümüzü açıklamanın bir parçası, ama tam yakın değil.
Sorun, fizikçilerin kullandığı hassaslıkta karşılaştırıldığında, LHC’ nin uygulaması, tenis raketi ile masa tenisi oynaması gibidir.
Protonlar daha küçük parçacıklardan oluştuğu için; iç kısımlarının çarpışması sırasında her yere püskürür ve döküntüler arasında yeni parçacıkların tespit edilmesi zorlaşır.
Bu sebepte; neden bu kadar antimaddenin ortadan kaybolduğuna dair diğer ipuçlarının özelliklerini doğru bir şekilde ölçmeyi zorlaştırır.
Önümüzdeki yıllarda üç yeni çarpışma, oyunu değiştirecek. Bunların arasında , Cenevre’ yi çevreleyen ve 27 km LHC’ yi bir kızak olarak kullanacak, 100 km’ lik bir tünel olan Future Circular Collider (FCC). Protonlar yerine çarpıştırıcılar; elektronları ve bunların antipartiküllerini, pozitronları, LHC’ nin elde edebileceğinden çok daha yüksek hızlarda parçalayacaktır.
Protonların aksine; elektronlar ve pozitronlar bölünmezdir – bu yüzden, tam olarak ne çarpıştığını biliriz-. Ayrıca, özel çarpışma önleyici parçacıklar üretmek için; iki çarpışmanın enerjisini değiştirebilecek ve özelliklerini – özellikle de çürüme yöntemiyle – çok daha doğru bir şekilde ölçülebilecektir.
Bu araştırmalar; tamamen yeni bir fizik ortaya çıkarabilir.
Bir olasılık, antimaddenin ortadan kaybolmasının; evrenin kütlesinin % 85′ ini oluşturan, karanlık maddenin % 100’ nün varlığına bağlı olabileceğidir. Antimaddenin yokluğu ve karanlık maddenin prevalansı; muhtemelen Büyük Patlama sırasında mevcut olan koşullara kendilerini vermeleridir; bu nedenle bu deneyler varlığımızın kökenine yönelir.
Çarpıştırıcı deneylerden, henüz gizli keşiflerin hayatımızı nasıl değiştireceğini tahmin etmek imkansızdır. Fakat, dünyaya daha güçlü bir büyüteçle baktığımızda, atom altı parçacıkları ve kuantum mekaniğinin dünyasını keşfettik – Şu anda bilgisayar, ilaç ve enerji üretiminde devrim yapmak için kullanıyoruz. –
Artık yalnız değil miyiz?

Diğer yıldız sistemlerinde, gezegenlerde yaşam arayışı bugüne kadar meyvelerini vermedi. Ancak, 2021′ de başlatılan James Webb Uzay Teleskobu, yaşanılabilir ekzoplaneleri tespit etme biçimimizde devrim yaratacak.
Bir yıldızın ışığını; dönen bir gezegenin, önünden geçerken ölçebildiğini ölçecek önceki teleskopların aksine, James Webb; ışıkta, teleskopun içine giren bir yıldızın parlaklığını engellemek için koronagraf denilen bir alet kullanacak olması.
Bu, güneş ışığının gözlerinize girmesini engellemek için elinizi kullanmakla aynı şekilde çalışır. Teknik; teleskopun, yörüngede döndükleri yıldızın parlak kısmının normalde boğultulması (söndürülmesi), küçük gezegenlerin doğrudan gözlemlenebilmesine olanak sağlayacaktır.
Sadece James Webb teleskobu; yeni gezegenler tespit etmekle kalmayacak, aynı zamanda yaşamın var olup olmadığını belirleyebilecek. Bir yıldızdan gelen ışık bir gezegenin atmosferine ulaştığında, belirli dalga boyları emilir ve yansıyan spektrumda boşluklar kalır. Bir barkod gibi; bu boşluklar da, gezegenin atmosferinin neden yapıldığı; atom ve molekülleri için bir imza niteliği taşır.
Bu Teleskop; bir gezegenin atmosferinin yaşam için gerekli koşullara sahip olup olmadığını tespit etmek için bu “barkodları” okuyabilecektir. 50 yıl sonra; orada neyin veya kimin yaşayabileceğini belirlemek için gelecekteki yıldızlararası uzay görevlerinin hedeflerinden biri olabilir.
Dünya’ ya daha yakın olan Jüpiter ‘in ayı Europa, kendi güneş sistemimizde yaşamı barındırabilecek bir yer olarak, tanımlandı. Soğuk sıcaklığına (20220 ° C) rağmen, ultra büyük gezegendeki yerçekimi kuvvetleri, donmasını engellemek için yeterince yüzey etrafında su eritebilir ve böylece mikrobiyal veya hatta sudaki yaşam için olası bir yer olabilir.
2025′ te piyasaya sürülmek üzere ayarlanan Europa Clipper adlı yeni bir görev, bir alt yüzey okyanusunun var olup olmadığını doğrulayacak ve daha sonraki bir görev için uygun bir iniş yeri belirleyecektir. Aynı zamanda, herhangi bir organik molekül olup olmadığını görmek için gezegenin buzlu yüzeyinden çıkan sıvı su jetlerini de gözlemleyecektir.
Varlığımızın en küçük yapı taşları veya mekanın genişliği olsun, evren hala çalışmaları ve içindeki yerimiz hakkında birçok gizemi barındırmaktadır. Sırlarını kolay pes etmeyecek fakat olasılıkla; evrenin 50 yıl içinde temelden farklı görüneceğinin ihtimalleri, belirgindir.
Bunlar da ilginizi çekebilir:
- Büyük Patlama yanlış olabilir mi? Büyük Patlama Hakkında Detaylı Bilgiler
- Yerçekimi Nedir, Başka neler yapar? Evrendeki Yerçekimi
- Sizce de evren hakkında biraz yanılıyor olabilir miyiz?
- Yeni Verilere Göre Evren Bilinenden Daha Hızlı Büyüyor!
- Evrendeki İlk Renk Neydi? İşte Kozmosun İlk Rengi
Editör / Yazar: Neslihan ÇAKMAK