Solucan delikleri evrendeki en iyi kestirme yolu sunuyor bizlere. Bu gerçek anlamda doğru çünkü teorik olarak bazı şeyler evrenin uzak köşelerini hatta farklı evrenleri bile birbirine bağlayabiliyor ve bir gezginin varış yerine ulaşması için aradaki tüm yolu aşmasına gerek kalmıyor.
Solucan delikleri aynı zamanda yazarlar için de şahane bir yol. Eğer karakterler sinir bozucu ışık hızı limiti engeline takılmadan evrende süper hızlı yolculuklar yapıyor, gezegenler arası seyahatleri yıllar hatta aylar bile almıyorsa bunun sebebi muhtemelen solucan delikleri.

O zaman kötü haber şu ki bu şeyler bildiğimiz kadarı yoklar.
Solucan Deliklerinin Tarihi
Aslında, solucan delikleri var olabilir sadece var olduklarını gerçekten bilmiyoruz. Ya da potansiyel kestirme yol olarak kullanabilir miyiz, bunu da bilmiyoruz.
Albert Einstein genel görelilik teorisini yayınladığından beri, biz bu fantastik yapıların matematiksel hesaplarını ve tasavvurlarını yapabiliyoruz. Daha önceleri bilim insanları bu yapıları “tek boyutlu tüpler” olarak adlandırmışlar basitçe de “köprü” tabirini kullanmışlar.
Son zamanlarda ise “solucan deliği” ismini almıştır. (aslında “Einstein-Rosen köprüsü” hala yarı kullanılır bir tabirdir. Rosen İsrailli fizikçi Nathan Rosen’aithafen kullanılır) “Solucanımsı” tabirini ise ilk kez Amerikalı fizikçi John Wheeler 1957 ’deki bir makalesinde ortaya atmıştır.
Umut vadeden fizik
Bu mükemmel açıklayıcı kelimeyi bulmuş olmamız bizim için bir şans. Uzayın eğriliği ve kuvvet hatları birçok insan için fazla şey ifade etmiyor olabilir ama herkes bir elmayı ya da kereste parçasını yiyen bir solucanın/kurdun yolunu hayal edebilir. Sonuçta ortaya çıkan iki uzak yüzeyi birbirine bağlayan tünel, evrendeki uzak noktaları bağlayan bir şey için şahane bir metafor olabilir.
Ayrıca Einstein ’ın da gösterdiği gibi uzay ve zaman temelde birbirine bağlıdır. Yani eğer bir solucan deliğinden geçmek mümkün olursa bu bizi sadece başka uzak bir yere değil, başka bir zamana da götürebilir.

O zaman bu yapıların bilim kurguda bu kadar popüler olmasına şaşmamak gerek. Gerçek hayatta ışık hızı bir limittir: kütleli hiçbir şey ışıktan hızlı gidemez. Yani Güneş ışığı Plüton ’a ulaşmak için 5 saat ve başka yıldız sistemlerine ulaşmak için ise yıllarca yol alıyor ama hikayelerde karakterlerin bir yere ulaşabilmek için yıllarca beklemesi nadir görülen bir kurgudur.
Bu nedenle, solucan delikleri Einstein’ın hız limitini atlatmak ve kahramanları, kötü adamları makul zamanlarda başka galaksilere ulaştırabilmek için şahane bir yoldur. Ayrıca bu zamanda yolculuk ögelerinin de hikayeye girmesine izin veriyor hem de hiçbir fizik yasasını çiğnemeden.
Yani asıl soru şu: Gerçekten insanlar da solucan deliklerinden yararlanabilir mi? Belki…
Solucan deliği araştırmaya karar veren bir kaşif için ilk mesele aslında sadece bir delik bulmak. Einstein’ın çalışmalarına göre var olsa bile hala herhangi bir solucan deliği bulabilmiş değiliz. Belki de var olmaları aslında imkansızdır ve hala keşfedemediğimiz daha derin fizik kuralları tarafından saklanıyorlardır.
İkinci bir mesele ise şu: yıllar süren araştırmalara rağmen bilim insanları hala solucan deliklerinin nasıl çalıştıklarını bilmiyorlar.
- Herhangi bir teknoloji onları yaratabilir veya kontrol edebilir mi?
- Yoksa onlar sadece evrenin birer parçası mı?
- Sonsuza kadar açık kalabilirler mi yoksa sadece sınırlı bir süre için mi bir geçit görevi görüyorlar?
- Ve belki de en önemlisi, insanlı seyahatler için yeteri kadar kararlı mı?
Solucan deliğine girersek ne olur?

Solucan delikleri ilk kez 1916’da teorize edildi, ancak o zamanlar böyle adlandırılmamışlardı. Avusturyalı fizikçi Ludwig Flamm, Albert Einstein’ın genel görelilik kuramındaki denklemlere başka bir fizikçinin çözümünü incelerken , başka bir çözümün mümkün olduğunu fark etti. Bir kara deliğin teorik olarak tersine çevrilmesi olan bir ” beyaz delik ” tanımladı . Hem kara hem de beyaz deliklerin girişleri bir uzay-zaman kanalıyla bağlanabilir.
İlk sorun boyuttur. İlkel solucan deliklerinin mikroskobik seviyelerde, yaklaşık 10-33 santimetrede var olduğu tahmin edilmektedir. Bununla birlikte, evren genişledikçe, bazılarının daha büyük boyutlara esnetilmiş olması mümkündür.
Bir solucan deliğine egzotik madde eklemek, onu insan yolcuların güvenli bir şekilde seyahat edebilecekleri noktaya kadar stabilize edebilirse de, hala “normal” maddenin eklenmesinin portalın dengesini bozmak için yeterli olma olasılığı vardır.
Bunların hiçbirini bilmiyoruz.

Ama bu bilim insanları bunun üzerinde çalışmıyor demek değil. Üzerinde çalışmak için gerçek bir solucan deliğimiz olmasa da araştırmacılar hala Einstein’ın denklemlerini test ediyor ve modellemeye çalışıyorlar. NASA yıllardır yasal bir solucan deliği araştırması yürütüyor ve daha bu yıl bir ekip solucan deliği aracılığıyla seyahatin, nasıl eskiden düşünüldüğünden daha olası olabileceğini açıkladı.
Bu araştırmada, solucan deliklerinin en popüler konseptlerinden biri olan, kara delikleri girişlerden biri olarak sunan bir konsept üzerine çalışıldı. Ama kara delikler tehlikeli olmaları ile ünlüdür ve çok yaklaşan biri olursa muhtemelen kişiyi içine çeker, esnetir veya parçalar.
Fakat araştırmaya göre bazı kara delikler nesnelerin göreceli olarak daha kolay geçmelerine izin veriyor olabilir. Böylece de bir solucan deliğine girmenin önündeki en büyük engellerden biri aşılmış olacak ve bu da bir gezginin uzayın ötesini keşfetmesini sağlayacaktır.
Sonuçta, ya üzerinde çalışmak için gerçek bir solucan deliği bulacağız ya da evreni keşfetme maceramızda bize yardımcı olamayacaklarını fark edeceğiz ve bu konuda bilgimizi genişletene kadar eski moda yöntemlerimizle devam etmek zorundayız: uzun yollara roketlerle, kurgusal maceralara hayaller ile çıkarak…
Solucan Delikleri Var Mı? Gerçekten solucan deliklerinden geçebilir miyiz?
Bunlar da ilginizi çekebilir:
- Bilimin Henüz Yanıtlayamadığı 5 Soru
- Işık Hızından Daha Hızlı 4 Şey
- Zaman: Kırılma ve Akış Yönü
- Ünlü Profesör Stephen Hawking, Zamanda Seyahat Edebilmenin 3 Yolu
Çeviri: Ş. Firdevs Er