Tarihte Saklanmış Gerçekler
Geçmişte olduğunu düşündüğümüz şeyler gerçekten de oldu mu?
Tarihi kazananların yazdığını söylerler. Bir şekilde Donald Trump’ın seçimin çalındığı suçlaması olayının resmi olduğu bir dünya hayal edin. Ya da Vladimir Putin’in Ukrayna’nın Naziler tarafından yönetildiği iddiasının doğru olduğunun kabul edildiği bir dünya.
Yüzlerce yıl sonra bu iki suçlamanın da deli saçması olduğunu gösteren kayıtlar yok olsa atalarımız 21. yüzyılın başlarına nasıl bakarlardı?
Gerçekte olan bu olayları nasıl bilebilirlerdi peki..
2022 yılında yaşayan bizler için ABD’nin başkanlık seçiminin çalınmadığını ya da Ukrayna’nın Nazi gaspçıları tarafından yönetilmediğini göstermek çok kolay. Aksini iddia eden birine milyonlarca kanıt gösterilebilir.
Yine de aramızda bu kanıtlara kafa tutan ve “alternatif gerçeklere” inanlar da var. Bir grup kişilere göre başkanlığı Trump’tan almak için “derin devlet” tarafından büyük bir komplo kuruldu ve başka bir gruba göre de bir Nazi çetesi Ukrayna hükümetini yöneterek halkına baskı yaptırıyor. Bu garip insanların kafalarında yaşadıkları “gerçek” bu.
Tüm bunlar o insanların kafalarındaki kurgudan başka bir şey değil. Ancak tarihte de gördüğümüz gibi bu “alternatif gerçeklerin” olayların resmi yorumu haline gelmesi çok uzun sürmez.
Güç bilgidir
Fransız filozof Michel Foucault güç ve bilgi arasındaki bağlantı için şunları demiştir:

“Bir bilgi alanının bağlantılı yapısı olmadan iktidar ilişkisi olmadığı gibi, aynı zamanda iktidar ilişkilerini varsaymayan ve oluşturmayan hiçbir bilgi de yoktur.”
Yani güç bilgidir diyebiliriz. İktidarda olanlar “doğru” olarak kabullenileni kendi hikayelerine göre şekilden şekle sokuyorlar. Ki buna güçleri de yetiyor.
George Orwell’in ‘1984’ romanında ülke Avrasya ile sürekli bir savaş halindedir. Ama öyle bir an geliyor ki düşman Doğu Asya’ya dönüşüyor ve bununla sürekli savaş halinde oluyorlar. İşte böyle distopik bir dünyada iktidardakiler tarihi parmaklarında oynatıyorlar. Tarihte geriye gidip bütün tarihi materyalleri bu şekilde değiştiriyorlar. Burada da açıkça gücün bilgiyi nasıl şekillendirdiği gözler önüne seriliyor.
İlginizi çekebilir: “George Orwell 1984” Kehanet Kitabını Neden Hala Okuyoruz?
Genelde bu değişim daha çetrefilli ve parça parçadır. Modern dünyada Trump veya Rus trol çiftlikleri gibi siyasi ajanlar çok daha sinsi bir taktikle ilerlediler. Olaya pek çok rakip yorum ekleyerek suları bulandırdılar.
Böylece insanların, hepsinin olmasa da bazılarının, kafası karışacak, içlerine kuşku ve güvensizlik dolacak. Bu kadarı bile onlara siyasi bir sermaye ve daha fazla güç kazandırıyor.
Tarihte yaşananların gerçekliği sallantıda mı?
Dan Brown, Da Vinci Şifresi’nde karakterlerden birine etkileyici bir replik yazmıştır.

“Tarih her zaman kazananlar tarafından yazılır. İki kültür çatıştığında kaybeden yok olur ve kazanan tarih kitaplarını yazar kendi davasını yücelten ve fethedilen düşmanı küçük düşüren kitaplar. Napolyon’un bir zamanlar dediği gibi, ‘Tarih üzerinde anlaşmaya varılan bir masaldan başka nedir ki?‘”
Bütün bir kitabın özetini bu sözde bulabilirsiniz. Tarih dediğimiz şey sadece kazananların yazdığı bir hikayedir. Brown karakterlerinin, kitabın düşmanları olan Katolik Kilisesi tarafından işlenen gerçek tarihin geniş bir örtüsünü ortaya çıkarmasını sağlar.
Brown’ın kitabında İsa, Mecdelli Meryem ve çevrelerinde dönen bütün olaylar Kilise’nin kendi siyasi çıkarlarına göre çarpıtılmıştı. (Mecdelli Meryem veya Magdalalı Meryem, Yeni Ahit’e göre İsa’nın takipçilerinden biri.) Gerçek ise Papa ve yardakçılarının gizlemeye çalıştığı Gnostik metinlerde ortaya çıkıyor.
Da Vinci Şifresi mükemmel bir kurgu çünkü insanı düşündürmeye başlıyor. Geçmişte gerçekte ne olduğunu sahiden de biliyor muyuz? “Kartaca yıkılmalıdır” (Ceterum censeo Carthaginem esse delendam) herkesin aşina olduğu efsanevi bir sözdür. Porcius Cato’nun, Roma Senatosunda konu ne olursa olsun sözlerini bu şekilde bitirdiği söylendi.
Roma ve Kartaca arasındaki bu savaş tarihin akışını belirlemede çok önemli bir yerdeydi. Ancak 3 Pön Savaşı hakkında yazılan tek bir kaynak mevcut. O da Romalıların rehin aldığı Yunan aristokrat Polybius’un yazdıkları.

Kartaca kaynaklarının tamamı yok edildi. Bazı Roma tarihi kitapları olsa da Kartaca ile yapılan savaş için Polybius’a güveniliyor.
Tarihteki olaylar için genelde birkaç kaynağa güvenilir. Onlarda da temel kalıplar tekrarlanıyordur. Ve genelde kitaplar olayların üzerinden yüzyıllar geçtikten sonra yazılır. O zaman bu yazarların işlerini doğruca ve dürüstçe yaptıklarından, gerçeği olduğu gibi yansıttıklarından emin olabilir miyiz?
Hakim anlatımın hafızanız için önemi
İnsan beyninin çalışma şekli bazen olayları kişinin isteğine göre şekillendirebiliyor. Olayları hatırlamaya çalıştığınızda pek çok detayda hata verebilirsiniz. Olayın tamamı çevresel etkilerden dolayı hafızanızda yer edinemeyebilir.
11 Eylül terör saldırılarında insanların olayı nasıl hatırladığına dair yapılan bir çalışmada çok ilginç sonuçlar ortaya çıktı. Bilim insanları, olay ne kadar şok edici olursa olsun, genel hafızada olayların renklerinin zamanla yok olduklarını keşfettiler. Zaman geçtikçe anılar bozulmaya, deforme olmaya başlıyorlar.
Araştırmacılar;
“Olay anıları zamanla düzeltilme eğilimindedir. Bir topluluk sürekli olarak saldırının hikayesini yeniden anlatıyorsa, bu düzeltme kaçınılmazdır. Kümülatif kaynak izleme başarısızlıklarına maruz kalabilecek bir bireyin yeniden anlatımından farklı olarak, özellikle medyada bir topluluk yeniden anlatımı gerçeği kontrol etme eğilimindedir ve ceteris paribus, “doğru” olarak kabul edilir. Yani medya, sosyal/kültürel bir gerçeklik izleme işlevi görebilir.” (Ceteris paribus, Latince “Diğer tüm durumlar sabitken” anlamına gelen bu kalıp, hemen hemen tüm bilimlerde kullanılan bir analiz yöntemidir.)
Bu tür düzeltmede olumlu etkiler görülse de işin içinde bazı olumsuzluklar da gizli. Her şey etrafınızda edindiğiniz hakim anlatıya bağlıdır.
Hafızanızı neye maruz bırakırsanız, beyninizdeki yorumu da öyle şekillenecektir. Saldırıların olduğu zaman bir yıl boyunca Fox TV izlediğinizi hayal edin. Olay hakkındaki yorumlarınız ve görüşleriniz etkilenecektir. Şimdi de CNN’de vakit geçirdiğinizi düşünün. İkisi arasındaki farkı hissettiniz değil mi?
Bu küçük hafıza oyunları sadece tarihin nasıl hatırlanacağını etkilemiyor maalesef. Tarihin nasıl yazıldığını da büyük ölçüde etkiliyor. Bütün insanlığın zaafı olan önyargı tarihçiler içinde geçerlidir. Ne kadar nesnel olmaya çalışırlarsa çalışsınlar yazınlarda ufak da olsa bu önyargılar yer alacaktır.
Bu hatalar tarihçinin kendisinden ya da incelediği kaynaklardan olabilir. Hatta görgü tanıklarından aldıkları hikayelerde bile hatalar, sıkıntılar olabilir. Yani tarih kitaplarında okuduklarımız gerçek olaylarla %100 örtüşmeyecektir.
Bu komplolara inanmanızı gerektirmez
“Lanet olsun, hiçbiri gerçek değil” diye düşünmeyin. Anlatmaya çalıştığım şey bu değil. Tarihin düzenine güvensizlik tohumları ekmek istemiyorum. Sonuçta olaylar üzerine pek çok araştırmalar yapıldı.
Demek istediğim tarihteki olaylar hakkında tekrardan yorum yapanlara (revizyonist tarih) değil de “resmi” tarihe güvenmek. Tarihin kazananlar tarafından yazılması bazı kişilerin zihinlerindeki komplo teorilerine ön ayak oluyor. Bu da “alternatif” hikayelere teşvik ediyor.
Komplo teorilerinin bu kadar revaçta olması yine insanların kibrinden kaynaklanıyor aslında. İnsanlar karşılarındakinden daha fazlasını bildiğini hissetmeyi severler. Ve bir olay için günah keçisi bulmaya bayılırlar. Bu da komplo teorilerini güçlendiriyor tabi.
Güç ve bilgi hem yukarıdan aşağıya hem de aşağıdan yukarıya çalışır. Trump’ın sonradan kendisine sevgi beslemeye başlayan medya tarafından hayranlarına güzel bir şey söyleyebilir. Böylece yukarıdan aşağıya bir komplo oluşmuş olur. Tam tersi içinse üniversitelerde toplanan küçük gruplar arasında yayılıp medyaya kadar ulaşmış ardından bazı liderleri etkilemiş düşünceler olabilir.
Gerçeklerle komplo teorilerini karşılaştırdığınızda çürütmesi çok kolay görünebilir. Ancak komplocular insan duygularını ve vicdanını kullanarak bu çürümenin önüne geçerler. Bu kadar çok tutulmalarının sebebi budur.
İnsanlar hikayeler anlatmaya bayılırlar. Ve genelde gerçekte doğru olan bir şeydense hikayeyi tercih ederler. Bu yüzden kişinin hikayeyi duyduktan sonra geri adım atması ve akıl yürütmesi gerekir.
Ünlü psikoloji araştırmacısı Daniel Kahneman buna Sistem 2’yi kullanmak diyor.

Ona göre Sistem 1 hızlı duygusal düşünmedir. Sistem 2, problem süreci boyunca rasyonel olarak akıl yürütmenin daha yavaş ve daha kasıtlı çabasıdır.
İnsanın sağlıklı bir şekilde düşünüp komplocu düşünceye kendini kaptırmaması için Bayesçi yaklaşımı benimsemesi gerekir. Bu sizi olasılıklarla düşünmeye ve inançlarınızı yeni kanıtlara göre uyarlamanızı sağlar.
Geleceğin tarihçileri çağımızdan nasıl bahsedecekler?
Biz geçmiş için böyle düşünürken geleceğin tarihçileri bu kadar komplo teorisi arasında doğruları nasıl bulacaklar?
Çağımızda büyük bir bilgi paradoksu var. Depoladığımız şeylerin çoğu yok olabilir. Örneğin hayatımın büyük bölümünden fotoğraflarım yok. Çünkü çöken bilgisayarlarda depolanmışlardı. Dahası, internetin her yerinde, birden fazla sunucuda yedeklenmiş ve sonsuza kadar orada kalabilecek fazlaca önemsiz bilgi var.
Geleceğin tarihçileri tüm bu bilgi çöplüğünü inceleyerek anlam çıkarmaya çalışacaklar. Çağımıza dair yapacakları yorumlar büyük ölçüde toplumların benimsediği paradigmalara bağlı olacaktır. Tıpkı filozof Thomas Kuhn’un söylediği gibi, dünyayı görme şeklimiz sahip olduğumuz teorilere bağlıdır.
“Dünyayı teorilerimizin penceresinden görüyoruz.”- Thomas Kuhn
Bu sadece gelecek için değil, şu an içinde geçerli. Bireylerin zihinlerinde oluşan ideolojiler geçmişteki olayları farklı farklı yorumlayacaktır. Bir olay ya da kişi hakkındaki yorumlar çok geniş bir yelpazeye sahiptir.
Geçmişte aslında ne olduğunu görmeye çalışırken kendimizi de içine katarız. Yeni keşifler gerçekleri değiştirmeye devam ederken yeni havalı ideolojiler de yorumlanma şeklini değiştiriyorlar. İnanıp doğru olduğunu kabul ettiğiniz şeyler şanstan ibaret.
O yüzden olaylara bakış açınız önemlidir.
Sadece bildikleriniz doğru olmayabilir. Başkasının fenerinin aydınlattığı yolun dışında gerçekler saklı olabilir.
Körü körüne komplolara inanmayın.
Gerçek bilgelik tevazu ile başlar.
Çeviren: Habibe İrem ER