Yapılan yeni bir araştırmaya göre, Grönland buz örtüsü, geçen sene yüzlerce milyar buz kaybına uğradı ve bu da onu 1948’de başlamış olan kayıtlar arasında, buz kütlesindeki en büyük azalma olarak öne çıkarıyor. Araştırma ekibi, bunun sebebi sadece ısınan hava değil. En yıkıcı etkiyi alışılmadık basınç modellerinin oluşturduğunu buldular.
Columbia Üniversitesi’nin Lamont- Doherty Dünya Gözlemevi’den araştırmacıların önderliğindeki bu araştırma, uydu datalarını, iklim modellerini ve topraktan alınan ölçümleri inceleyerek Grönland’deki yaz aylarında olan değişimleri analiz etti.
Sonuçlar hiç de iç açıcı değildi. Araştırma ekibi, Grönland’deki buzun 600 milyon tonu kadarının kaybolduğunu hesaplayarak buldular. Bu, buz tabakasının yüzey kütle dengesinin 1981’den 2010’a kadar yıllık ortalamanın yaklaşık 320 milyar tonunun altına düştüğü anlamına geliyor

Normal şartlarda her şey sabit olduğunda kaybolan buzlar, kar yağışı ile telafi edilebiliyor yani geri kazanılabiliyor. Ama bu alışılmadık durumda, sadece 50 milyar tonu geri kazanılabildi. Bu da rekor seviyedeki feci düşüş üzerinde neredeyse hiçbir etki etmiyor.
Bu senedeki kaybın yıkıcı olma sebebi sadece artan sıcaklıklar değil. Kayıtlara geçen bir önceki en berbat yıl 2012’ydi. 2012’de, buz kütlesi, ortalamanın 310 milyar ton altına batmıştı. Ancak, hava sıcaklıkları 2012’de 2019’a göre daha yüksekti, bu sebeple araştırma ekibi, buna neden olacak başka faktörlerin de olduğunu anladı.
Bu durum, buz kaybını artıran birçok mekanizmayı harekete geçirdi.

Araştırmacılar, daha yakından bir inceleme yapıp, yüksek basınç koşullarının Grönland üzerinde geçen seneye göre daha uzun süre kaldığını gördüler. Bu durum, buz kaybını artıran birçok mekanizmayı harekete geçirdi.
Bu koşullar güney Grönland üzerinde bulut oluşumuna engel oldu; bu da daha fazla güneş ışığını içeri alındıkça, daha fazla buzun erimesine sebep oldu. Aynı zamanda, daha az bulut demek daha az kar yağışı demekti. Yani daha az buz takviyesi demek oluyordu. Karın parlaklığı aynı zamanda güneş ışığının da yansımasına yardımcı olur. Ancak kar olmayınca ısıyı buz daha da emdi ve bu da erimeyi giderek hızlandırdı.
Ülkenin diğer bölgeleri de bu durumun çok üstesinden gelemediler. Güneydeki yüksek- basınç koşulları sıcak havayı, daha fazla bulutun oluştuğu kuzeye doğru çekti. Ne yazık ki, bu bulutlar da kar üreten türden değillerdi, tam tersi, ısıyı hapseden ve erimeyi daha da artıran türden bulutlardı.

Araştırma ekibi, benzer bir modelin 2012’de de olası olduğunu ve böylesi bir hızda değişmeye devam eden bu iklimle, bu türden durumların muhtemelen yeni ‘normal’imiz olacağını söylüyor. Ne yazık ki, araştırmacılar, bu türden bir mekanizmanın sorumlusunun mevcut iklim modelleri olduğunu düşünmüyorlar. Bu demek oluyor ki, gelecekteki erime şu anda tahmin edilenden iki katı daha kötü şekilde meydana gelebilir.
Görünüşe bakılırsa, Grönland’in bu tuhaf havası, 2019’da kendisini daha da belirgin kılan iklim değişiminin yalnızca bir başka semptomu. Kayıtlara insanoğlunun gördüğü en sıcak ay olarak geçen Temmuz ayı ile, 2019 yılı kayıtlardaki en sıcak havaydı. Okyanus sıcaklıkları yeni seviyelere ulaştı, Avustralya yılı yıkıcı kontrol edilemeyen yangınlarıyla noktalayarak, görmüş oluğu en sıcak yılını yaşadı.
Yeni çalışma Cryosphere dergisinde yayınlandı.
Başarılısınız tebrik ediyorum.