Gezegenler sıralaması 7 olan zavallı yaşlı Uranüs bir türlü rahat bir nefes alamıyor. Zaten yaşanan bir meteor çarpmasından sonra yörüngesi Güneş Sistemi’ndeki diğer gezegenlerden daha dikey bir hale gelmişti. Muhtemelen de iğrenç kokuyor. Şimdi de araştırmacılar Uranüs’ün atmosferinin uzaya gaz sızdırdığını öğrendi.
Araştırmacılar bu bilgiye Voyager 2’nin 1986’da buzul gezegenler tarihi rastlantısı sayesinde ulaştılar. Voyager 2’deki şimdiye kadar gün yüzüne çıkmamış veriler, Uranüs’ün manyetik alanından dolayı gezegenden huni şekli çizerek uzaklaşan, atmosferik bir madde olan plazmoidin varlığına işaret ediyordu.
Bu buzul devle bağlantısı olduğuna inanılan ilk plazmoid. Kendisi bize Uranüs’ün gaz sızdırdığını göstermekle kalmayıp gezegenin dikey ve birbiri içine geçmiş manyetik alanının dinamikleri hakkında bilgi de veriyor.
Atmosferik Kaçış
Aslında gaz sızdıran bir atmosfer yeni bir şey değil. Buna atmosferik kaçış deniyor. Tahminlerimize göre Mars da oldukça nemli bir gezegendi ama bu yolla çorak, cansız bir arazi haline geldi. Mesela Venüs de hidrojen sızdırıyor. Jüpiter ’in uydusu İo ve Satürn’ün uydusu Titan da sızdırma yapıyor.
Dünya bile her gün neredeyse 90 ton atmosferik madde kaybediyor. (Merak etmeyin, yaklaşık 5,140 trilyon ton atmosferik maddemiz var; tamamen kaybolması biraz zaman alacak.)
Böyle bir şey birkaç farklı tür süreç sonucu ortaya çıkabilir. Bunlardan biri de plazmoid yolu iledir. Bu büyük, silindir şeklindeki kabarcık plazmaları (iyonize gaz) magnetotail adıyla bilinen Güneş bölgesinden uzaklaşan manyetik alan dalgalarına bağlıdır. Yukarıdaki resim bu sürecin Dünya için nasıl işlediğini anlatmaktadır.
İyonlar manyetik alan vasıtasıyla atmosferden bu bölgeye yönlendirilir. Güneş rüzgarı Dünya’yı saran manyetik alanın güneşe bakan tarafında kırılmaya sebep olunca (bowshock) iyonlar diğer tarafa geçer ve manyetik alanın kuyruğunda tekrar birleşip yuvarlak plazmoid halini alırlar. Bazı iyonlar Dünya’ya doğru geri sıçrar (Dünya’da kutup ışıklarını oluştururlar.) ve plazmoid de atmosferik iyonlarında beraberinde getirerek tam tersi yöne fırlamış olur.
Dünya için bu gayet açık ve anlaşılmış bir konu. Ayrıca Mars’ta küresel manyetik alan bulunmadığı için Güneş rüzgarının Mars’ın plazmoidini her gün Dünya’dan biraz farklı bir şekilde kırdığına dair kanıtlar var.
Ama Uranüs çok farklı bir gezegen ve açıkçası manyetik alanı karmakarışık. Dünya’nın manyetik alanı gezegenin eğimiyle az çok uyum içindeyken Uranüs’ünkiler gezegenin yan taraflarında iç içe geçmiş şekildedir ve manyetik kutuplar coğrafi kutuplara 59 derece uzaktadır.
Merkeze yakın bile değildir. O iki kutup arasına bir çizgi çekerseniz Uranüs’ün merkezini tutturamazsınız, hem de büyük bir farkla. Manyetik alanın gece kapanıp gün içerisinde açıldığına dair kanıtlar bile var.
Uranüs’ün manyetik alanıyla ilgili yeni bilgiler
Bu karmaşık manyetik alan NASA Goddard Uzay Uçuş Merkezi’nde çalışan Gina DiBraccio ve Dan Gershman isimli astronotların dikkatini çekti. Gezegenler ile ilgili projeler zaten yapmak istiyorlardı ve özellikle bu tuhaflığın iyi bir başlangıç olacağını düşündüler.
Voyager 2’nin manyeto metresinin Ocak 1986’da ulaştırdığı verileri daha önce çalışılandan daha yüksek çözünürlükte incelerken verilerde bir kıpırdaşma, manyetik alanda bir sinyale rastladılar.
Veriyi incelediler ve evet, bu bahsettiğimiz sonuca vardılar.
Uranüs; garip, eğri ve titrek bir manyetik alana sahip olsa da o sinyal, yaklaşık 204,000 kilometre uzunluğa ve 400,000 kilometre genişliğe sahip, iyonize hidrojenden oluşan ve gezegenden uzaklaşan bir plazmoide işaret ediyordu.
Bu da Uranüs’ün manyetik alanıyla ilgili yeni bilgileri ortaya çıkarıyor. Araştırmacılara göre Uranüs’ün manyetik alanı da Dünya’nınki gibi kuyrukta birleşiyor ve gezegenin içinden gelen bir güç manyetik alanı etkiliyor.
Ayrıca plazmoitten geçen ve Uranüs’ün büyük ölçüde gaz sızdırmasına sebep olan bir mekanizmaya da işaret ediyor. Bu inceleme en az yirmi yıllık Voyager verileriyle yapıldığı için araştırmacılar, daha kesin bir sonuca varabilmemizin yeni bir keşif robotu göndermeye bağlı olduğunu söylüyorlar.
İncelemelerinde “Manyetosferik dolaşım ve kütle kaybı süreçleri Uranüs ve Neptün için hala sıra dışı ve önemli konulardır.” belirttiler.
“Gezegenin dönüşünün ve güneş rüzgarının hareketli küresel plazma dinamiklerini ittirmesinin bu olayı ne derece etkilediğini kesin olarak saptamak için yeni ve yerinde ölçümler gerekli olacak. O zamana kadar bu esrarengiz buzul devin manyetosferi keşfedilmeyi beklemek zorunda kalacak.”
Araştırma Geophysical Research Letters ’te yayımlandı.