Tarih 4 Ekim 1957’de Amerika ve Sovyetler Birliği; iki büyük ve karşıt güç arasında uzay savaşları başladı. Savaşın dünya topraklarına sığmadığı soğuk ve bir o kadar yakıcı yıllar. Amerika ve Sovyetler Birliği; iki büyük ve karşıt güç, dünya üzerinde gerçekleşen ikinci savaşın ateşini söndürememişe benziyor. Ve bu ateş Uzay’ın derinliklerine sıçrayarak harlanmaya devam ediyor;
Uzay Savaşları
Tarihe adını yazdıran her savaşın ortaya çıkmasına etken olan mutlak bir adım var. İşte bu adım, takvimlerin 4 Ekim 1957’i gösterdiği zaman diliminde atıldı. Savaşın ilk basamağı uydu yarışıydı.
Makaleyi Okumak Yerine Videosunu da İzleyebilirsiniz:
“Sputnik 1” uydusu Sovyetler Birliği tarafından uzayın derinliklerine fırlatıldı ve resmi olmayan bu büyük yarış 1957 yılı itibariyle başladı. Sputnik 1 uydusu 22 gün boyunca dünyaya gönderdiği sinyaller sonrasında 4 Ocak 1958’de dünyaya geri döndü ve yanarak yok oldu.
Keşfetme arzusundan çok egemenliği kazanma güdüsü hâkimiyetini sürüyordu. Sputnik 1 uydusunun uzaya varışının üzerinden çok geçmedi ki Amerika tam dört ay sonra “Explorer 1” uydusunu uzaya göndererek gereken cevabı verdi, tarih 31 Ocak 1958 olarak kayıtlara geçti.
Peki, bu yarış burada sonlanacak mıydı? Hayır, bu iki karşıt, okları fırlatılacak bir yay kadar gergin ve savaşmaya hazırdı. Uydu yarışları yerini yörüngede insanlı uzay yolculuğuna bıraktı. Zaman ilerliyordu, ellerindeki imkânlar dâhilinde her iki rakip de tek kişilik uzay kapsülleri üzerinde çalışmalara başladı.
Uzay yolculuğuyla egemenliğini kanıtlayacak ilk güç kimdi?

Nefesler tutuldu. Herkes, uzay bilimi için ilklerin yaşandığı bu yarışta atılacak diğer adımı bekliyordu. Ve bu kapsamda gerçekleştirilen ikinci yarışın galibi yine Sovyetler Birliği oldu.
Heyecanlı bekleyiş 12 Nisan 1961’de sonuçlandı; uzaya ilk yolculuk eden isim Yuri Gagarin, “Vostok 3KA” ile uzaya fırlatılan ‘’Vostok 1’’ uzay kapsülünün içinde, meraklı gözler arasında Dünya yörüngesinde bir tur atarak Yeryüzü’ne inmeyi başarmıştı. Bu isim altın harflerle hafızalara kazındı.
Başarıyla sonuçlanan insanlı uzay yolculuğu her ne kadar zorlu ve cesur bir deneyim olsa da aslında öncesinde hayvanlı uçuş denemeleriyle bilinmezliğe dair bilgi toplama çalışmaları gerçekleşmişti. Sovyetler Birliği 1957 yılında yaptığı ‘’Sputnik 2’’ uçuş denemesiyle Layka adlı köpeği yörüngeye gönderdi. Ancak bu denemenin sonu hüzünlüydü.
Gönderilen canlıyı geri getirebilecek teknolojinin yetersizliği ile Laika gönderildiği uzayın aşırı sıcaklığı ve yaşadığı yoğun stres sonucu hayatını kaybetti. Aradan geçen üç yıl sonra, yani 1960 yılında başka bir çalışmaya soyunan Sovyetler Birliği, Belka ve Strelka isimli köpekleri dünya yörüngesine başarıyla ulaştırabildi. Uzaya insan gönderme planları içinde olan Amerika ise Afrika’dan ithal ettiği şempanzeler ile deneme çalışmalarını sürdürüyordu.
İlgili makale: Şempanzelerin Uzaydaki Kısa Tarihi
Dünya yörüngesinde 108 dakikalık serüvenle 1 tur attıktan sonra, 327 kilometrelik yükseklikten Sovyet topraklarına iniş yapan kozmonot Gagarin’in başarısı Sovyetler Birliği’nin gücünü perçinliyordu. Ortaya atılan bazı iddialara göre bu başarı, Amerika için sürpriz bir sonuç değildi. Yakın zamanda yayımlanan CIA raporlarında bahsi geçen bu bildiri gerçek olabilir miydi?
Bunun yanıtı her ne olursa olsun, Amerika Birleşik Devletleri kaybetmenin hırsıyla çalışmalarına büyük bir güçle sarılıyordu.
25 Nisan 1961’de beklenen cevap geldi. Amerika, hızlandırdığı çalışmalar sonucu ilk uzay adamını Mercury-Redstone 3 aracıyla uzaya gönderiyordu. Ancak sonuç hayal ettikleri gibi olmadı. Mercury 3 aracı Vostok1 kadar geniş ve büyük değildi. Bu yüzden atmosfer dışına çıkan araç çok vakit kaybetmeden geri döndü.
Uzaya gönderilen ilk kadın Valentina Tereshkova

Hayal edilen ilk insanlı uçuş ancak ve ancak bir yıl sonra, 20 Şubat 1962’de Mercury 4 aracıyla gerçekleşecekti. John Glenn, dünya etrafında geçirdiği 4 saat 56 dakika ile 3 kere tur atarak bu hayali gerçekleştiren isim oldu.
Sovyet uzay programının başındaki Sergel Korolyov ve ekibinin tasarladığı Vostok serisi uzay araçları ile başarı basamaklarında art arda ilklerin imzasını attı Sovyetler Birliği. 16 Haziran 1963’te Vostok 6 ile uzaya gönderilen ilk kadın Valentina Tereshkova, bu yaptığı eşsiz yolculukla kadınların temsilcisi oldu.
Uzayın derinliklerinde ilk kez kadın cinsi varlığını gösteriyordu. Attığı 48 tam tur ile 3 gün boyunca uzayda kalarak tarihi açıdan büyük bir olaya imza atan Tereshkova, uzay mekiğinden ayrıldıktan sonra paraşütüyle Orta Asya’ya inerek görevini tamamladı.
Çekişmenin nabzının arttırması için bir değişim, bir gelişim şarttı. Vostok serisiyle yetinmeyen Sovyet Birliği tek kişilik araç yerine üç kişilik Voskhod uzay aracı çalışmalarına girişti. Ancak bu araç başka bir teknolojik özelliği olmayan, genişletilmiş Vostok araçlarından farksızdı.
Kozmonotların güvensizliğine sebebiyet veren bu aracın çalışmaları durduruldu. Bu başarısız girişim esnasında Amerika, savaşın gidişatını değiştirecek çalışmalara kollarını sıvamıştı bile. Geliştirilen uzay teknolojisi ve maddi kaynaklar savaşın karşı konulmaz silahı olacaktı.
1961 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin başkanlık koltuğunda yerini alan John F. Kennedy, seçim kampanyaları düzenlediği sırada sürekli olarak Uzay Savaşları için yapacağı desteklerden bahsediyordu. 12 Eylül 1962’de kazandığı seçimlerin ardından Sovyetler ile yaşanılan çekişme ile ilgili uygulayacağı hedefi şu sözlerle anlattı;
Yaptığımız her şey Ay yolunda Rusları geçmek için..

‘’Bence milletimiz, bu on yıl bitmeden Ay’a bir insan indirme ve onu sağ salim Dünya’ya geri getirme hedefine kendini adamalıdır.’’
Sarf edilen bu sözlerle Ay’a insan gönderme projeleri büyük bir özveriyle başladı, bu çalışma Apollo adıyla anılacaktı. Kenndy, uzay teknolojisi yolunda attığı ve atacağı adımlarla ilgili görüşlerini, Nasa müdür James E. Webb ile yaptığı bir konuşmada ifade etti;
‘’Yaptığımız her şey Ay yolunda Rusları geçmek için.. Yoksa bu kadar parayı harcamamamız gerekir, çünkü ben uzayla ilgilenmiyorum. Bu bedeli karşılayacak tek şey Sovyetleri yenip, geride kaldığımız birkaç yılı sonlandırmak. Tanrı’nın da yardımıyla, onları geçtik…’’
Amerika’nın uzay yarışı için motivasyon kaynağı olan bu konuşmalardan sonra Kenny maalesef 1963’te cinayete kurban gitti ve hayallerin gerçekleştiğini göremeden gözlerini sonsuzluğa kapadı. Amerika ise üzerinde hissettiği desteğin gücüyle uzay yarışlarına büyük bir tutkuyla geri dönüş sağladı.
Başarısız Voskhod girişiminden sonra Sovyetler pes etmemişti. Rakibine darbe vuracak yeni bir girişimde bulundu. Takvim 8 Mart 1965’i gösterirken uzayda ilk adımlar dolanacaktı. Aleksei Leonov’un adımları. Ancak bu uçuş öyle bir felaketle sonuçlandı ki, Leonov’un bulunduğu kapsül retroroketlerin yetersizliğinden dolayı hedeften 1.600 km öteye inebildi.
Yine de uzayda 12 dakika boyunca yürüyüş yapan Leonov ile Sovyetler büyük bir başarıya ulaştı. Bu başlangıçların ardı arkası kesilmedi. Gerek Amerika Birleşik Devletleri gerekse Sovyetler birliği uzaya insanlı uçuşlar gerçekleştirmeye son hızıyla devam ediyordu. Çünkü uzay bir prestij meselesi haline geldi.
Amerika dişli bir rakipti, gördüğü hiçbir hamle onun yıkılmasına sebep olmuyordu. Tam üç ay sonra Edward White yaptığı 23 dakikalık uzay yürüyüşü ile rakip takıma gerekli cevabı vermiş, Ay’a yapılacak yolculuğun temellerini atmıştı. Ancak White, Apollo 1 programıyla yapılan bir deneme sürüşünde hayatını kaybederek uzay çalışmalarını büyük bir sekteye uğrattı.
Bu üzücü olay, çalışmaları olumsuz yönde etkilese de ekip tam iki yıl sonra kaldığı yerden devam ederek savaşın hararetli gidişatına tekrar adapte olmayı başardı.
Amerika uzay yarışında rakibine büyük bir fark attı

Apollo 8 ile bu eşsiz yolculuğa çıkan ekip ilk defa ayın yörüngesinde oturarak Amerika’nın uzay yarışında rakibine büyük bir fark atmasını sağladı. 1968 Noel’inde ise canlı yayın ile bu anlar ölümsüzleştirildi.
Amerika’nın aya yolculuk üzerine yaptığı çalışmalar esnasında Sovyet Lideri Kruşçev ne yarıştan geri çekilip kötü bir intibah bırakmak istiyordu ne de böylesi maliyetli bir projenin altına elini koymak istiyordu.
Yaşanılan ikilemlerin neticesi 1964 yılında sonuçlandı ve Ay’a iniş üzerine projeler başlatacakları bildirildi. Ancak Amerika’nın projeyi başlatmak için adım attıkları zamandan üç yıl geçmişti ve bu tüketilen zamanlar Sovyetler için büyük bir hüsrana sebep olacaktı.
Sovyetlerin Amerika gibi güçlü bir merkezi organizasyonu yoktu. Amerika manevra yapabilen ve kenetlenme özelliklerine sahip uzay araçları geliştirirken Sovyetler düzensiz çalışmaların içinde birbiriyle rakip olan tasarımcı bürolarından fikir alışverişi sağlamaya çalışıyordu.
Ay’a iniş ile ilgili projeye en ünlü tasarım bürosunda çalışan tasarımcı Korolyov el attı. İnsan taşıyabilecek kapasiteye sahip uzay aracı olan Soyuz ve aracı Ay’a taşıyacak devasal N1 roketleri üzerinde çalışmaya başladı.
Soyuz uzay aracı başarısızlıkla sonuçlandı
Ancak aksilikler Sovyetlerin peşini bırakmayacağa benziyordu. 1965 yılında Korolyov’un hüzünlü ölümü ile yarış Sovyetler için çözülmesi imkânsız bir kördüğüme dönüşüyordu. Gene de pes etmeyerek, hayata gözlerini yuman zavallı tasarımcının Soyuz uzay aracını fırlattılar. Bu girişimler başarısızlıkla sonuçlanınca başka bir çözüm arayışına girdiler.
En nihayetinde Ay’a inişi gerçekleştirecek bir araç tasarlayıp bu görevde yer alacak kozmonotları seçtiler. Fakat N1 roket atarların getirdiği art arda başarısızlıklarla Ay’a iniş projesi önce ertelendi. Uzun yıllar boyunca harcanan emeklerin sonucundaysa proje gerçekleştirilmeyecek üzere rafa kaldırıldı.
Sovyetler Birliğinin yaşadığı bu başarısızlıklarla yarışa daha büyük bir istekle sarılan Amerika dur durak bilmez başarılara imza atmaya devam ediyordu. Deneme çalışaları için Ay’a gönderilen Apollo 8 den 7 ay sonra hayalleri süsleyen o ilk adım gerçekleşiyordu.

Neil Armstrong’un adımları Ay’ı arşınlayacakken tüm kalpler hiç olmadığı kadar heyecanlı bir bekleyişe bıraktı kendini. 16 Temmuz 1969’da Neil Armstrong, Buzz Aldrin ve Michael Collins’in içinde bulunduğu ‘’Apollo 11 mekiği’’ Cape Kennedy’den fırlatılarak büyük bir yolculuğa çıktı. Armstrong’un Ay’a attığı ilk adımla ilgili söylediği “Benim için küçük, insanlık için büyük bir adım” cümlesi dillerimizden düşüremediğimiz bir söz öbeği halini aldı.
İlginizi çekebilir: Neil Armstrong kimdir – Aya İlk Ayak Basan Astronot
Apollo 11 ardından Amerika 1972 yılına kadar aya astronot göndermeye devam etti. Son yolculuk 7 Aralık 1972 yılında Apollo 17 ile gerçekleşti. 12 Aralık 1972’de Ay’a son kez adım atan astronot Gene Cernan sonrasında Amerika bir daha Ay’a insanlı uçuş gerçekleştirmedi. Neticede yarışın kazananı belliydi.
Uzay Savaşları Amerika’nın galibiyetiyle sonuçlandı

1957 yılında başlayan Uzay Savaşları Amerika’nın galibiyetiyle sonuçlanırken Sovyetler Birliği maddi destek yetersizliğinin ve yaşadığı kararsızlığın kurbanı oldu. Sovyet Lideri bir yandan prestijini kaybetmek istemiyor, diğer yandan uzay teknolojileri için maddi harcamalarda bulunacak gücü kendinde bulamıyordu.
Bu sürede büyük bir hızla Apollo Projelerinde boy gösteren Amerika, yaptığı merkezi organizasyonlu çalışmalarla manevralı araçlar geliştirip uzay teknolojisini en üst düzeylere çıkartıyordu. Yine de pes etmemek için direnen Sovyetler, dahi tasarımcısı Korolyov’un ölümüne de şahit olunca hepten büyük bir yıkıntıya uğradı.
Üst üste yaşanılan başarısızlıklarla, kazanmaya olan inanç kırıntıları da toz olup uçtu. Yaşanılan bu hazin son için karşıt propaganda oluşturan Sovyetler; lüzumu olmayan bir serüven uğruna bilim insanlarının boşu boşuna canlarının tehlikeye atıldığını, ellerindeki maddi kaynakları böylesi tehlikeli bir görev yerine ihtiyacı olan vatandaşına ayırmanın doğru olduğunu söyledi.
Yarış burada neticeye ulaşsa da Sovyet Birliği maliyeti daha az olan bir yöntem bularak içlerinde ukde kalan Ay’ın topraklarına 24 Eylül 1971’de ulaşmaya başardılar. Luna 16 robotu, Ay’dan aldığı toprak örnekleriyle Dünya’ya döndü.
2015 yılında Rusya Federal Uzay Dairesi’nden (Roscosmos) bir yetkilinin yaptığı açıklama, Ay’a dair yolculuğu hala unutmadıklarına dair bir mesaj niteliğinde. Bu açıklamaya göre Ay’a yolculuk için tekrar düğmeye basmış olan Rusya, 2029’da planladıkları insanlı uçuş için çalışmaları çok önceden başlatmış.
Rusya için mağlubiyetle sonuçlanan Ay Savaşları ’nın üzerinden çok uzun zaman geçmiş olsa da yaşanılan yenilginin acısı unutulmamışa benziyor. Kim bilir, belki de bu tarihi yolculuğa şahit olacak şanslı kişiler biz oluruz.
Bu ve Buna Benzer Belgeselleri İzlemek İçin “Beyinsizler” Youtube Kanalımıza Abone Olmayı Unutmayın.