Küçük yeşil canlıları unutun, uzaklardaki gezegenlerdeki canlılar, insanlara çok benziyor olabilir. Uzmanlardan bazıları ve yapılan çalışmalar uzaylıların bize fazlasıyla benzeyebileceğini söylüyor.
Diğerleri ise daha ‘denizanası benzeri’ olabileceklerini, hatta Dünya’daki karideslere benzeyebileceklerini söylüyor.
Uzaylılar genellikle küçük yeşil canlılar, böcek gözlü yaratıklar veya dünyadaki tüm yaşamı yok etmeye niyetli korkunç canavarlar olarak tasvir edilirler.
Ama eğer uzaylılar gerçekten varsa, neye benziyor olabilirler?

Uzmanlara hem kendi güneş sistemimizdeki potansiyel dünya dışı yaşam hem de uzak galaksilerdeki gezegenler hakkında ne düşündüklerini sorduk.
Geniş kapsamlı yanıtlar arasında büyük beyinler, devasa kanatlar ve yerçekiminin neden olduğu cılız vücutlar gibi özelliklerden bahsedildi. ‘Yengeç veya kalamar benzeri hayvanlar’, denizanası benzeri yaratıklar ve neredeyse insan benzeri görünen uzaylılar da bir olasılık dendi.
Bu tahminler, popüler kültürde uzaylıların sıklıkla nasıl tasvir edildiği göz önüne alındığında şaşırtıcı görünebilir, ancak bazı uzmanlar başka bir akıllı uygarlık varsa, yaşamlarının bize benzer bir şekilde evrimleşmiş olabileceğini düşünüyor.
Bir bilim insanının belirttiği gibi, bunun nedeni, “temel fizik, yiyecek için rekabet ve av olmaktan kaçma ihtiyacı, Dünya’da başarılı olanlara benzer vücut yapılarına sahip organizmaları destekleyecektir”.
Daha yakın bir yerden bahsedecek olursak, Mars‘ta, Jüpiter‘in uydusu Europa’da ya da Satürn‘ün uyduları Enceladus ya da Titan‘da uzaylı yaşamı varsa, muhtemelen iklimden pek de etkilenmeyen ‘pislik benzeri’ mikroplar olacaktır.
Open University’den Profesör David Rothery, ‘tek bir tanesini görmeye çalışıyorsanız muhtemelen çıplak gözle görülemez’ dedi.
Bunun okyanusun dibindeki bir kayanın üzerindeki leke ya da bir buz yüzeyindeki renk değişimi gibi görünebileceğini ve bu durumun da ancak bir koloniden bahsediliyorsa söz konusu olabileceği söylendi.

Uzaylılardan bahsederken bu biraz sıkıcı gelebilir, ancak Profesör Rothery’nin güneş sistemimizde biraz daha ilginç bir şeyin var olabileceğine dair umudu var.
“Mikropları avlamak için evrimleşmiş daha büyük organizmalar olabilir,” dedi, “ancak Europa’nın okyanusunda yengeç, karides ve kalamar benzeri canlıların varlığını umut etmek biraz fazla olabilir.”
NASA da Jüpiter’in buzları içerisinde ‘yaşam için en iyi şansın mikrobiyal olacağına’ inanıyor.
ABD uzay ajansı bilim insanları daha önce Karayipler’deki bir ‘nihai karides’ ekosistemini inceleyerek, bir yeraltı okyanusu olan ve benzer canlılara sahip olabilecek Europa gibi gezegenlerde yaşamın nasıl olabileceğine dair ipuçları bulabildiler.
University College London’dan Profesör Andrew Coates, güneş sistemimizdeki herhangi bir yaşam formunun ‘basit, tek hücreli’ olacağını düşünüyor.
“Ama onu bulana kadar bilemeyeceğiz,” diye ekledi “ve Rosalind Franklin- 2028’de piyasaya sürülecek olan İngiltere yapımı Mars keşif aracı- gibi görevlerle av devam ediyor.
Elbette bu konuştuklarımız Dünya’ya yakın olasılıklar. Uzak galaksilerde daha akıl almaz ve sonsuz olasılıklar vardır.

Manchester Üniversitesi’nde profesör olan astronom Michael Garrett, ‘bir şok içinde olabileceğimizi’ düşünüyor.
‘Karmaşık yaşamın ortaya çıkma şeklinin, büyük ölçüde içinde geliştiği ortama bağlı olacağını düşünüyorum.’ diye ekledi.
Örneğin, yerçekimi kuvvetinin güçlü olduğu daha büyük bir gezegen, oldukça bodur ve kaslı yaşam formlarını destekleyebilirken, daha az kütleli bir gezegen (yerçekimi kuvvetinin daha zayıf olduğu) ise daha hassas, cılız ve uzun canlıların evrimine uygun olabilir.
Profesör Garrett ayrıca, eğer dünya düşük yoğunluklu bir atmosfere sahip olsaydı, “devasa kanatlara sahip yaşam formları” olabilirdi dedi.
‘Ya da yıldızınız bir kırmızı dev ise, bizimkinden çok daha hassas ve büyük gözlere sahip canlılar bulabilirsiniz’ diye ekledi.
‘Her neyse, ilk başta oldukça şok edici olabilecek çok farklı bir şeye hazırlıklı olurdum ama umarım yakında bunu atlatır ve bazı benzerlikler görmeye başlarız.’

Profesör Garrett, insan benzeri uzaylıların da bir olasılık olduğunu düşünen birkaç bilim insanından biridir.
‘İnsan benzeri akıllı yaşam formlarının, daha önceden yaşananların üzerine inşa edilen bilginin nesilden nesile aktarılması ve tarihi kayıtların tutulması için muhtemelen göreceli büyük beyinleri ve esnek, bükülebilir uzuvları ve parmakları vardır’ dedi.
Hem Profesör Rothery hem de Cambridge Üniversitesi’nden bir paleontolojist olan Profesör Simon Conway Morris, dünya dışı yaşamın (eğer varsa) Dünya’da gördüğümüz uzuvları, kafaları ve vücutları olan canlılara benzeyeceği konusunda hemfikirdir.

Profesör Rothery, ‘Temel fizik artı yiyecek için rekabet ve avlanmadan kaçma ihtiyacının, Dünya’da başarılı olanlara benzer vücut tiplerine sahip organizmaları destekleyeceğini söyleyen bir düşünce tarzı var’ dedi.
“Duyu organlarınızın vücudun önünde veya üstünde olması açıkça etkilidir.”
“Dünya benzeri diğer gezegenlerde bazı canlıların karmaşık yaşam formları geliştirmesi gayet muhtemel ancak bunların neye benzediğini kimse tahmin edemez” diye ekledi.
Profesör Morris ayrıca, Dünya benzeri herhangi bir dış gezegende, diğer pek çok şeyin yanı sıra köpekbalıkları, sürahi bitkileri, mangrovlar ve mantarlar gibi yırtıcıların ortaya çıkması gerektiğini söyledi.
Önceki başka bir çalışma, uzaylıların bize düşündüğümüzden çok daha fazla benziyor olabileceklerini öne sürüyor.
Oxford Üniversitesinin yaptığı araştırma, yaşamın insanların meydana gelişindeki doğal seçilim gibi süreçler tarafından şekillendirileceğini ve bu nedenle dünya dışı varlıkların ‘bize benzeyebileceğini’ gösteriyor.
Başyazar Sam Levin şunları söyledi: ‘Uzaylıların iki ayak üzerinde mi yürüyeceğini yoksa büyük yeşil gözleri mi olacağını hala kesin olarak söyleyemeyiz.’
Ancak evrim teorisinin, uzaylıların nasıl olacağını anlamaya çalışmak için benzersiz bir ek araç sunduğuna inanıyoruz ve onunla yapabileceğimiz güçlü tahmin türlerinin bazı örneklerini gösterdik.

‘Uzaylıların büyük evrelerden geçtiklerini tahmin ederek (-ki Dünya’daki türlerde çeşitlilik bu şekilde ortaya çıktı) evrimde onların bize benzemelerine neden olacak bir öngörülebilirlik düzeyi olduğunu söyleyebiliriz.’
‘Yeryüzünde yalnız olup olmadığımızı söyleyemeyiz, ancak yalnız değilsek, komşularımızın nasıl göründüğünü anlamaya dair küçük bir adım attık.’
‘The Zoologist’s Guide to the Galaxy’ kitabının yazarı Arik Kershenbaum da Darwinci doğal seçilimin tüm evrende geçerli olacağı konusunda hemfikirdir.
Cambridge Üniversitesi astrobiyoloğu, bunun kanatları, bacakları veya yüzgeçleri olan simetrik vücutlara sahip uzaylı yaratıklarla sonuçlanacağını söyledi.
Ayrıca zeki olacaklarına, gelişmiş bir dile ve muhtemelen teknolojiye sahip olacaklarına inanıyor ve hatta eğer onlarla temasa geçersek insanların ‘bir uzaylıyla oturup çay içebileceğini’ bile söyledi.
Dünya dışı yaşamın bize benzemeyeceğini düşünenler de var.
Önde gelen bir uzay bilimcisi, uzaylıların dev bir denizanası gibi görünebileceğini iddia etmişti.
Bir uydu uzmanı ve eski hükümet danışmanı olan Dr Maggie Aderin-Pocock, dünya dışı yaşamın muhtemel olduğunu, ancak bazılarının hayal edebileceğinden daha fazla alışılmadık uzaylı tiplemesine benzediğini düşündüğünü söyledi.
Satürn’ün uydusu Titan’ın, futbol sahası büyüklüğündeki denizanasına benzeyen, soğan biçimli uzantıları ve turuncu bir karnı veya altı olan uzaylılara sahip olabileceğine inanıyor.
Bildiğimiz şekliyle yaşamın temeli olan karbon yerine silikondan üretilen canlılar, ‘derileri’ tarafından emilen ışık ve dev ağızlarıyla emilen kimyasallar ile yaşayabilen canlılar hayal etti.
Çeviren: Barış ARICAN