Bilim adamlarına göre, Dünya’da şimdiye kadar var olan tüm türlerin yaklaşık %99,9’u tarih boyunca yok oldu. İnsanlar nesli tükenmiş hayvanları düşündüklerinde, pek çoğunun aklına artık var olmayan bir hayvan türünün en bilinen örneği olan dinozorlar gelir. Ancak nesli tükenmiş benzersiz ve ilginç hayvanları bulmak için milyonlarca yıl geriye gitmemize gerek yok.
Aslında, yakın zamanda nesli tükenmiş olan türlere bakmak için birkaç yüzyıl, hatta sadece birkaç düzine yıl geriye gitmemiz yeterli. İşte yakın zamanda nesli tükenmiş olan beş hayvan türü:
Tazmanya Kaplanı
Tazmanya canavarı ile karıştırılmaması gereken Tazmanya kaplanı, Tazmanya adasına ve Avusturalya’ya özgü etçil bir keseli hayvandı. Bu kaplanın bir diğer adı da keseli kurttur. Bu türün benzersiz şeklini ve rengini gösteren fotoğraflar nadir de olsa hala günümüzde mevcuttur.
Tazmanya kaplanını büyüleyici kılan pek çok neden vardır. Örneğin, Tazmanya kaplanı ismini almalarının sebebi, boyları küçük bir kurt ya da vahşi köpeğinkine çok benzerken aynı zamanda bir kaplan gibi çizgilere sahip olmalarıdır.
Görünüşlerine rağmen Tazmanya kaplanları köpek değil, keseli hayvanlardır. Bu da yavrularını kangurular ve diğer Avusturalya’ya özgü keseli hayvanları gibi bir kese içinde taşıdıkları anlamına gelir.
Keseli kurtların nesli 1936’daki nihai yok oluşlarına kadar yüzlerce yıldır zaten tükenmekteydi. Aslında bu hayvanların Avrupalılar gelmeden çok daha önce Avusturalya’da neslinin tükendiğine inanılıyor. Kıtadan silindikten sonra Tazmanya adasında bir süre daha yaşamaya devam ettiler.
Avrupalıların getirdiği istilacı vahşi köpek türleriyle aralarında doğan rekabet, ölümcül bir hastalık salgını ve doğal yaşam alanlarını kaybetmeleri gibi pek çok faktörün bir araya gelmesi, Tazmanya kaplanlarının neslinin yirminci yüzyılın ilk yarısında yok olmasına sebep oldu.
Steller’ın Deniz İneği
İlk bakışta, Steller’ın deniz ineği genellikle Güneydoğu Amerika’nın ılık sularında yaşayan bir deniz ayısı gibi görünüyor. Aralarındaki temel fark ise, Steller’ın deniz ineğinin Bering Boğazı’nın soğuk sularında yaşayan bir tür olmasıdır. Günümüzde ılık sularda yaşayan akrabalarının aksine, bu canlılar Bering Denizi’nin soğuk ve dondurucu sularında doğup büyüdüler.
Bu türün adı, 18.yüzyılda Rusya’nın Uzak Doğusunda ve Alaska’da yerel vahşi yaşamı inceleyen bir kâşif olan George Steller’dan geliyor. Steller’ın yolculuk yaptığı gemi bir sefer esnasında Bering Adası’nda battı. Adada geçirmiş olduğu zaman, ona yakında Steller’ın deniz ineği olarak bilinecek olan hayvanı gözlemleme ve belgeleme olanağı sundu.
Steller’ın deniz inekleri günümüzdeki deniz ayıları gibi yavaş hareket eden ve barışçıl hayvanlardı, bu sayede kolayca izleri sürülüp avlanabiliyordu. Steller, bu canlıları vahşi doğada gözlemledikten çok kısa bir süre sonra bu tür, yerliler ve Avrupalılar tarafından yağları, etleri ve derileri için nesilleri tükenmesi pahasına avlandılar. Steller’ın deniz ineği vahşi doğada son kez 1768 senesinde görülmüştür.
Bu deniz ineği türünün yaşayan en yakın akrabası dugongdur. Dugong, Güneydoğu Asya’nın ve Avusturalya’nın ılıman sularında yaşayan savunmasız bir türdür.
Steller’ın deniz ineği, Dünya’nın yaşamaya elverişli olmayan kutup iklimlerinde varlığını sürdürebilen büyüleyici bir hayvan türüydü. Bugün bu hayvana benzer başka bir hayvan ne yazık ki yok.
Jamaika ve Haiti Adası Maymunları
Avrupalıların Yeni Dünya’ya gelişi yalnızca orada yaşayan yerliler için travmatik bir deneyim değildi. Avrupalılar, Karayipler ve ötesine doğru yayıldıkça bundan pek çok tür olumsuz yönde etkilenmişti. İşte bu türlerden bir tanesi de Karayipler’e özgü maymunlardı. Hem Haiti Adası hem de Jamaika maymunlarının nesli, Kolomb’un gemi ile Karayipler’e gelmesiyle aynı zamanda tükendi.
Son zamanlarda, bu nesli tükenmiş primatların kemiklerini ve fosillerini içeren yeni kanıtlar ortaya çıktı. 2009 yılında bir su altı mağarasında, Haiti Adası’nda Avrupalıların gelişinden önceki dönemden kalma kapuçin benzeri bir maymunun kalıntıları bulundu.
1920’de Jamaika’daki Long Mile mağarasında ise küçük primatlara ait çok sayıda benzersiz kemik keşfedildi. Bu bulgular hem Haiti hem de Jamaika adalarında yerel maymunlar yaşadığında dair güçlü kanıtlar sunuyor. Kim bilir belki de Karayipler’e özgü zaman içerisinde nesli tükenmiş başka primat türleri de vardı.
Bu yerel maymunlar, Avrupalı yerleşimcilerin gelişinden sonra uzun süre hayatta kalamadı. Jamaika maymunları, nesilleri tükenmeye başladıktan yüzyıllar sonra on sekizinci yüzyılda tarih sahnesinden silindi.
Haiti Adası maymunlarının nesli ise, Avrupalıların bu kıyılara ilk gelişinden yalnızca on yıllar sonra on altıncı yüzyılda tükendi.
Koca Kulaklı Sıçrayan Fare
Sıçrayan fareler, Avustralya’da uzun yıllar boyunca yaşayan bir hayvan türü ailesiydi. Esas sıçrayan fare türlerinin çoğunun nesli çeşitli sebeplerden dolayı tükendi. Avrupalıların kıtaya gelişinden bu yana Avusturalya’ya özgü en az yedi sıçrayan fare türünün neslinin tükendiği düşünülüyor. Bu türlerden hiçbirinin yokluğu koca kulaklı sıçrayan fareler kadar çok hissedilmeyecek.
Koca kulaklı sıçrayan fareler, Avusturalya Ulusal Bilim Ajansı olan Milletler Topluluğu Bilimsel ve Endüstriyel Araştırma Örgütü’ndeki araştırmacılar tarafından büyük kulaklara, büyük ayaklara ve büyük gözlere sahip bir hayvan türü olarak tanımlandı.
Bu farelerin, minik kangurulara benzedikleri söyleniyordu. Hızlı bir şekilde hareket ederlerken uzun arka ayakları üzerinde bir çırpıda sıçrarlardı. Bu, günümüz modern insanının kesinlikle görmesi gereken bir manzaraydı.
Koca kulaklı sıçrayan farelerin nesli 1843’te tükendi. Avustralya’da bugün hala süren bir sorun olan vahşi kedilerin sayılarının artması, kıtanın yerlisi olmayan hayvanların getirdiği yeni hastalıkların ortaya çıkması ve bu farelerin doğal yaşam alanlarını kaybetmeleri gibi pek çok nedenin bir araya gelmesi Avustralya’daki bu sevimli koca kulaklı sıçrayan farelerin neslinin tükenmesine yol açtı.
Karayip Keşiş Foku
Karayip keşiş foku vahşi doğada en son 1952’de görülmüş olmasına rağmen neslinin tükendiği resmi olarak 2008’e kadar ilan edilmedi. Amerika’daki ve Karayipler’deki araştırmacılar, günümüzde hala yaşayan Karayip keşiş foku bulabilmek için yoğun çabalar sarf etti, ancak yıllarca süren aramalara rağmen bu hayvan türünün hala yaşadığına dair hiçbir kanıt bulunamadı.
Yirminci yüzyıl boyunca, keşiş fokları gittikçe daha az görülmeye başlandı. Türün bilimsel adı, tropikal doğasını yansıtan neomonachus tropicalis’tir. Hayatta kalan keşiş fokları hala tropikal ve subtropikal iklimlerde yaşamaya devam ediyor ancak hiçbiri artık Amerika’ya özgü değil. Keşiş fokları, tropikal sularda bulunan tek kulaksız foklardır.
Kalan iki keşiş foku türü olan Hawaii foku ve Akdeniz fokunun nesli bugün tükenme tehlikesi altında. Kayıp kardeşleri olan Karayip foklarının aksine, bu hayvanların nesillerinin tükenmelerini engelleyebileceğimizi umuyoruz.
Nesilleri tükenmeden önce, ada sahillerinde, Florida Keys çevresindeki sularda ve hatta Meksika Körfezi’nde Karayip keşiş fokları görüldüğüne dair bazı iddialar vardı. Bugün ise, Florida ya da Karayipler çevresindeki sularda yaşayan herhangi bir keşiş foku bulmak ne yazık ki imkânsız.
Hital PAÇACI