“Cengiz soyundan gelenler masada daha az zaman geçirmiş olsalardı, tahtta daha uzun süre kalabilir ve daha istikrarlı, daha yetenekli ve hatta daha uzaklara yayılmış bir hükümet üretebilirlerdi.
Fakat ele geçirdikleri büyük imparatorluğun sağladığı zevklerin tadını fazlasıyla çıkarmaya çok zaman ayırdıklarından, dünyayı fethetmek olan daha büyük gerçek niyetleri, bir kez daha içki masalarındaki övünme sözleri olarak kaldı, tıpkı bin yıl önce, Cengiz Han’ın gelişinin öncesinde İç Asya göçebeleri arasında olduğu gibi.”
— John Masson Smith, Jr., Asya Tarihi Dergisi aracılığıyla “Moğol İmparatorluğu’nda Diyet Çöküşü ve Hanedan Düşüşü” nden
13 ve 14. Yüzyıllar arasında Moğollar dünyanın gördüğü en büyük imparatorluğu yarattılar. Ama onlara bu gücü veren neydi? Bileşik yaylardan ve atlardan bahsetmiyorum, ama hangi yiyecek insanlarını bu kadar maharetli ve yiğit hale getirdi? Hareket halindeyken göçebe bir savaşçı için uygun sağlıklı bir diyet hayal edebilirsiniz. Ama bu yanlış olur. Yağ ve alkol yığınlarının yardımı, Moğolları dünyanın dört bir yanındaki medeniyetleri fethetmek için körükledi.
Başka bir deyişle, ortalama bir genç gibi yediler. Şimdi, aynı genci alın ve sınırsız alkolle Cancun’a sokun, sonuç; sonraki Hanlardan ve soylularından çok uzakta değilsiniz.
Bu yiyecekler fakir Moğolları açlıktan kurtarırken, diğer tarafta başarılı atalarının kanını kalınlaştırdı, sağlıklarını ve gelecek umutlarını zehirledi. Hangi faktörlerin imparatorluklarını yok ettiği sorulduğunda, birkaç bariz suçlu ortaya çıkıyor:
- Aile üyeleri arasındaki bölünme ve iç savaş
- Yönetilemez hale gelecek kadar büyük bir imparatorluk
- Uygarlaşan Moğolların kabile üstünlüğünün ve gaddarlığının kaybı
Ama gizli bir Aşil topuğu (zayıf nokta) vardı: diyet. Ve bu birçok yönden, modern uygarlığın yeme sorunları ile yakın ilişkili gibi durmaktadır.
Öyleyse, bu tarihi, en sevdiğiniz Hanlardan modern dünyanın abur cubur severlerine bir diyet uyarısı olarak düşünün. Ama devam etmeden önce bir soru sormamız gerekiyor. Moğollar bu yola nasıl başladı?
Moğolların Süt Ve Yağ İle Olan Aşk İlişkisi
“[Moğolların] ne ekmeği var, ne otları, ne sebzeleri, ne de başka bir şeyleri, sadece et… Eğer varsa çok büyük miktarlarda kısrak sütü içerler; ayrıca koyunların, ineklerin, keçilerin ve hatta develerin sütünü de içerler.”
— Plano Carpini’li John (1240’lar), John Masson Smith, Jr. tarafından Asya Tarihi Dergisi aracılığıyla “Moğol İmparatorluğu’ndaki Diyet Çöküşü ve Hanedan Düşüşü”nden alıntılanmıştır.
Nature dergisi, Moğolistan olarak bilinen bölgede yaşayan halkların M.Ö. 1500 yıllarından itibaren hayvancılık yaptıklarını bildirmektedir. Bu zamana yakın iskeletler üzerinde yapılan analizler süt tüketiminin kanıtlarını göstermektedir. Halbuki süt yerli bir teknoloji değildi.
Max Planck Enstitüsü’nden araştırmacılar, eski Moğolların onu kendi bölgelerine seyahat eden göçebe batılı çobanlardan aldıklarına inanıyor. Ancak Moğollar, sütü bir sanat formuna dönüştürerek kendilerine mal ettiler. Ve bu muhtemelen tat ve ihtiyaç karışımından ortaya çıktı.
John Masson Smith, yukarıda bahsettiği bilimsel makalesinde bize Bozkır topraklarındaki yaşamın “sert, soğuk, göçebe bir yaşam” olduğunu hatırlatıyor. Yani, kalori ve yağa ihtiyaç vardı — özellikle de yemeklerin her daim garanti olmadığı zamanlarda.
At eti, koyun eti, koyun veya kısrak sütü bir nedenden dolayı, bu hayatta kalma diyetinin bir parçasıydı. Smith, referans noktası olarak modern sığır etinin pound başına 1.073 kilokalori (kcal) ve ineklerden elde edilen tam yağlı sütün pound başına 400 kcal içerdiğini belirtiyor. Şimdi, bunu Moğol yemekleri ile karşılaştırın.
- Koyun eti pound başına 1.834 kcal
- At eti pound başına 1.855 kcal
- Koyun sütü pound başına 511,6 kcal
Yani koyunlar ve atlar, kalori ve yağ anlamında paranızın karşılığını en iyi şekilde verir. Aslında, az yağlı yaptıkları tek ürün bir ihtiyaçtan dolayıydı. Smith, koyunlarının ve atlarının yılın sadece beş ayı süt ürettiğini söylüyor. Böylece, bu zamanları göz önünde bulundurarak saklamak için az yağlı süt tozu yaptılar.
Ayrıca kısrak sütünü (qumis) sevdiler, ama farklı bir nedenden dolayı. Fermente olmuş olabilir. Bununla birlikte, %3,25 veya daha az alkolle geldiği için hiçbir zaman o kadar güçlü değildi. Bu nedenle Moğolların çok miktarda içmesi gerekiyordu.
Dünya Tarihi Ansiklopedisi’nden Mark Cartwright, Moğolların sınırlı süt tedarikiyle inanılmaz derecede yaratıcı olabileceğini açıklıyor. Yoğurt, tereyağı, kuru süt loru (kurut) yaptılar ve rüzgarların çadırlarının üstüne vurmasına izin vererek peyniri iyileştirdiler.
Ayrıca zorunluluktan dolayı hiçbir şeyi boşa harcamadılar.
Bir gram kan kaybetmemek için kalplerini göğüslerindeki bir açıklıktan sıkarak hayvanları katlettiler. Bu sosis için kullanıldı. Moğol arkeolog Luvsannorov Munkh da bize kompozit yaylarını yapmak için çeşitli hayvanların bacaklarından gelen tendonların kullanıldığını hatırlatıyor..
Bir İmparatorluk Yaratmak Ama Kötü Beslenme Alışkanlıklarını Sürdürmek
Daha önce belirtildiği gibi, Moğolların yüksek yağ bazlı diyeti, zor zamanlarda açlığı uzak tuttu. Alkollü içkiler de sınırlı miktarlarda kontrol altında tutuldu. Ancak bu saatli bir bombaydı.
Moğol beyleri daha varlıklı hale geldikçe, standart beslenme düzenini sürdürdüler, içme arzusunu sürdürdüler ve geleneksel “zor, soğuk göçebe yaşamlarında” gerekli olan fiziksel aktiviteyi kestiler.
Munkh’un replike yayının yetmiş sekiz kiloluk bir çekişi olduğundan ve Moğol erkeklerinin üç yaşında ata binmeye ve çocuklukta avlanmaya başladıklarından bahsediyor. Böylece kalorileri ve yağları yakabilirler. Ancak refah, bu hobileri liderlikten uzaklaştırdı.
Cartwright, bir sezonluk alkol içeren qumiyi elde etmek için altmış kısrak gerektiğini açıklıyor. Kısa bir süre içinde Moğol beylerinin elinde bunlardan çok fazla bulunmaya başladı. Bunu at eti ve koyun eti ile karıştırmak ise sadece sağlık sorunlarını karmaşık hale getirdi.
Smith’e göre, yeni zengin olan Moğollar aniden gutla ilgili sorunlar geliştirmeye başladı. Bu Altın Orda’ya yayıldı ve Kubilay Han neredeyse otuz yıl boyunca bunun acısını çekti. Mayo Clinic, bunun çok fazla kırmızı et yiyen, aşırı kilolu ve düzenli olarak alkol tüketen kişilerde yaygın olduğunu hatırlatıyor.
Moğol erkekleri için bütün bunlar geçerli iken kadın devam etti. Moğolları ziyaret eden bir Fransız keşiş olan Rubrucklu William, saray kadınlarının erkekler kadar iri olduğunu ve içki içerken onlara ayak uydurabildiklerini gördü.
Yani, şimdi kültürel olarak teşvik edilen alkolizm ve kötü beslenmenin bir karışımı var. Biri sadece spekülasyon yapsa bile Moğol liderliğinde diyabet ve kardiyovasküler problemlerin baskın hale geldiği varsayılmalıdır.
Smith, Moğol hükümdarlarının soyunda araştırmalarına devam ediyor. Görünüşe göre imparatorluk daha başarılı hale geldikçe Moğollar daha erken ölüyorlar, artı daha az çocukları var. Açıkçası, genişleyen bir imparatorluk için bu iyi bir şey değil.
Aslında, Ögödei Khan’ın henüz elli altı yaşında bütün gece bir içki alemindeyken öldüğüne inanılıyor. Bu ise, Moğol ordusunun bir Avrupa işgalinden çekilmesine neden oldu.
Geçmişi Bugünün Tabaklarında Yeniden Yaşamak
Dünyayı Hanların gözünden göremesek de, modern kültürler beslenme duyarlılıklarıyla yaşama eğilimindedir. Bir sağlık ve biyoteknoloji firması olan A-Mansia, modern dünyada obezite ile ilgili çarpıcı bir istatistik listesi hazırladı.
- 2020 yılında dünya nüfusunun yaklaşık %40’ı obez olarak kabul edilmektedir.
- Obezitenin küresel etkisi, küresel GSYİH (Gayri safi yurt içi hasıla)’nın yaklaşık % 3’üne mal olmakta ve bu da onu sigara, terörizm ve silahlı çatışma maliyetlerine yaklaştırmaktadır.
- DSÖ diyabeti “21. yüzyıl salgını” olduğu çağrısında bulundu.
Çoğu kimse, Moğolları düşünürken yıkım ve atlı savaşçı imajlarına sahip olabilir, ancak belki de başka bir imajı daha çağrıştırmalıdırlar: bir yemek tabağı.
Smith’in bize hatırlattığı gibi, dünyanın tanıdığı en büyük imparatorluk kendini yiyip içerek öldürdü. Görünüşe göre çok geride değiliz. Klavyelerin arkasındaki yeni yerleşik yaşam tarzlarımız Moğol beylerinin hayatlarını yansıtıyor. Bizim kaderimiz de onlarınkiyle eşleşebilir.
Her gün akılda tutulması gereken bir şey.
Yetmiş sekiz kiloluk bir yay çekmemize ya da ata binmemize gerek yok. Ama vücudumuzun hareket etmesi gerekiyordu. Fazla yağlar da bizi zor zamanlarda korumak içindi, ki bu artık oldukça nadirdir.
Diyet, yenilmez bir imparatorluğu fethetmeye yardımcı oldu ve aynı şeyi bize de yapabilir.
Çeviri: Murat Kaya