İnsanı andıran yüzleriyle tarih öncesi heykeller, bilim insanlarına yüz ifadelerinin her zaman ve her kültürde ortak olup olamayacağı sorusunu sordurdu. Yeni bir araştırma, Antik Mayalıların ve Olmekler gibi diğer Mezoamerikan medeniyetlerin acı, neşe, hüzün, sinir, stres ve kararlılık gibi duyguların heykellerini derledi ve araştırmaya dahil ettiler.
Meksika ve Orta Amerika’daki antik heykellerin fotoğraflarını bir araya getiren araştırmacılar, Amazon’un kitle kaynaklı çalışmalar için kurduğu siteden yararlanarak, İngilizce konuşan 325 katılımcıyı belli bir ücret ödeyerek araştırmaya dahil ettiler.
Fotoğraflar sadece yüzü gösterecek şekilde kırpıldı. Katılımcıların bundan haberi yoktu ama bu heykeller; tutsak olan, işkence edilen, savaşa hazırlanan, müzik aleti çalan, sevdiği birine sarılan ya da ağır bir şeyi kaldırmakta zorlanan insanları tasvir ediyordu.
İnternet üzerinden katılan diğer 114 katılımcıdan fotoğraflara bakmaları ve araştırmacıların heykelleri anlattığı kadarından yola çıkarak, fotoğrafları bu sözlü anlatımlarla eşleştirmeleri istendi.
Bundan hareketle araştırmanın yazarları, yüz ifadelerimizin modern kültürün değil, bin yıllardır var olan ve doğuştan gelen reflekslerin sonucu olduğunu düşünüyor. Yazarlar: “Bu sonuçlar, en az beş yüz ifadesinin evrenselliğinin bir kanıtı. Bunlar acı, öfke, kararlılık/stres, neşe ve hüzün.”
“Bu sonuçlar, bazı duygu durumlarını belli ifadelerle anlatmaya biyolojik olarak hazır olduğumuz fikrini destekliyor. Ayrıca hayatımıza anlam kattığı düşünülen tepkilerimizin doğasına ışık tutuyor.”
Bu görüş, sosyal bilimciler arasında tek araştırmayla çözülemeyecek, uzun bir tartışmaya zemin hazırlıyor. Bazı bilim insanları, somurtmak veya gülümsemek gibi duygularımızı gösterme şekillerimizin evrensel ve doğuştan olduğunu düşünürken diğerleri, yüz ifadelerinin kültüre bağlı olduğunu savunuyor.
Araştırmaya dahil olmayan Psikolog Deborah Roberson Science News dergisine, bugün bizim kendimizi ifade edişimizle yıllar önce Maya’lıların kendini ifade edişi arasında küçük farklılıklar olabileceğini söyledi.
Bu küçük farklılıkları bugün kendi içimizde de görüyoruz. Yapılan araştırmalara göre, Batı’da ve Doğu’da kullanılan yüz ifadelerini karşılaştırdığımızda mutluluk, şaşkınlık, korku, iğrenme, öfke ve hüzün gibi hisleri yorumlama şeklimiz kültürden kültüre değişiyor.
Bu, yüz ifadelerinin ferleksel veya genetik olmadığını ima etse de başka araştırmalar, doğuştan görme engellilerin de aynı yüz ifadelerini kullandığını ortaya çıakrdı. Yüz ifadelerinin insanlardaki kaynağı muhtemelen hem genler hem de çevre.
Örneğin, Papua Yeni Gine’de izole bir toplum üzerinde araştırma yapıldı. Sonuçlar, gülümseme ve somurtma gibi ifadelerin Batı kültürü ile aynıyken ağızın açık olmasının şaşırma değil, tehlike anlamına geldiğini gösterdi.
Çalışma Science Advances dergisinde yayımlandı.
Berna Deniz