Hayatınızın anlamını hiç sorguladıysanız elinizi kaldırın. Evet, ben de sorguladım. Milenyum boyunca insanlık bunu sorguladı. Büyük ihtimalle yıldızlara bakıp bizden daha büyük bir şeye bağlı olduğumuzu hissettiğimizden bu yana süre gelen bir şey. Kader hakkındaki tartışma zaman ile felsefe ile bağdaştı.
Kahraman insanların kötü insanları alt etmesi ve ruh ikizleri veya tek bir gerçek aşk ile ilgili hikâyeler neredeyse her kültürde değişik biçimlerde boy gösterdi.
Diğer tarafta ise, bu fikre karşı çıkanda var. Kader tanımı hiçbir özgür iradenin olmadığı anlamına geliyor, olmadığına göre neden herhangi bir şey yapalım ki? Bu tartışma zaman yolculuğu konusuna da girmekte. Daha açık bir biçimiyle, zaman yolculuğunu çevreleyen paradokslar.
Zaman Yolculuğuyla İlgili Sorunlar
Zamanda yolculuğa odaklanmış diziler, filmler ve kitapları kurguluyorken, çoğu insan bunun imkânsız olduğunu düşünür, felsefi veya biyolojik nedenlerden ötürü.
En yaygın karşıt görüş “büyükbaba paradoksu” gibi tutarsızlıklar çevresinde döne. Buna göre zamanda geriye gidip büyükbabanı gençken öIdürürsen, bu senin hiçbir zaman doğmayacağın anlamına gelir. Eğer ki hiç doğmadıysan, zamanda geriye gidip büyükbabanı da öIdüremezsin. Problemi gördünüz mü?
Kaldı ki, zaman yolculuğu mümkün değil. Ortada birkaç paradoks daha var. Eğer zaman yolculuğu mümkün olsaydı neden gelecekteki zaman gezginleri tarafından ziyaret edilmedik? Gibi basit sorularda bunlara dahil.
Bu sorular bilim insanları, filozoflar ve hatta bilim-kurgu yazarlarının bile on yıllardır kafalarını kurcaladı, fakat bu onları cevap bulmak için durdurmadı. Buna karşın, henüz zamanın nasıl çalıştığını anlamadan zamanda yolculuk yapmak için umutlanamayız. Uzay gibi mi? Özgürce dolaşabildiğimiz bir boyut mu—yoksa tamamen farklı bir şey mi?
Fizikçiler bu sorunları aşmak için özel bir ilgi duydu ve çeşitli olasılıklar hesapladılar. Stephen Hawking’in bile “The Chronology Protection Conjecture” (Kronoloji koruma varsayımı) adında çoklu zaman dilimi fikrini kullanan bir kavramı vardı.
Ona göre, büyükbabanı öIdürmek yerine, yeni bir zaman dilimi oluşturulur. Birisinin öIdüğü gerçek olanın ise yaşamaya devam ettiği zaman dilimi—iki zaman dilimi de her pahasına karşın devam ederdi.
Bazıları diğerlerinden daha fazla tutarlılık gösteren zaman yolculuğunun nasıl bir mantıkta çalışabileceğini konu alan bir çok düşünce var. Fakat zaman yolculuğuyla ilgili tartışmaların yönünü değiştiren yeni bir şey keşfedildi.
Matematiksel Olarak Mantıklı Bir Çözüm
Kendi haber bültenim olan Curious Adventure’da, Queensland Üniversitesinde fizikçi Dr. Fabio Costa’nın gözetimi altında bir lisans öğrencisinin bir çözüm bulduğunu dile getirmiştim. Germain Tobar klasik mekanik ve Einstein’in genel görelilik teorisi arasındaki paradoksa merak salmış bir İleri Seviye Bilim bölümünün dördüncü yılında olan bir öğrenciydi.
Klasik dinamik bize bir objenin yörüngesini ve gidiş hızını bilirsek herhangi bir yerde olabileceğini öngörmemizi sağlıyor. Ayın havada geçişlerini ya da Mars’a belirli bir noktaya iniş yapması için bir roketin kalkışı gibi. Havadayken bir top yakalamak bile klasik dinamiğe işaret ediyor.
Albert Einstein büyük objelerin uzay zamanını değişime uğrattığını belirtiyor. Obje ne kadar büyük olursa uzayı o kadar büküp, çevresinde bir o kadar bizim yerçekimi olarak hissettiğimiz büyük bir çekim kuvveti oluşturur. Aynı zamanda bir olayın hem gelecekte hem de geçmişte olabileceğinin olasılığını ortaya koyan bir zaman yolculuğu ve zaman döngüsü ortaya çıkartıyor.
Bu iki kavram birbirleri ile ters düşmektedir bunun üzerine Mr. Tobar bu iki teorinin mantıklı olması için birbirleriyle örtüşmesinin yolunu aradı. Ve tam olarak da öyle yaptı, en azından matematiksel açıdan.
Mr. Tobar’ın denetmeni olan Dr. Costa: “Matematiksel olarak doğruluk gösteriyor ve sonuçlar ise bir bilim kurgunun işi gibi.”
Buldukları Sonuç
Mr. Tobar zamanın kendisini hem büküp hem de düzelttiğini öne sürüyor. Çılgınca değil mi? Bakın nasıl çalıştığını nasıl açıklıyor.
“Diyelim ki, COVlD- 19 kapan ilk kişiyi virüs kapmaması için durdurmak için zamanda geriye gittin. Fakat, bu kişinin hastalık kapmasını engelleseydin, bu senin geriye dönüp pandemiyi durdurman için motivasyonunu bitirirdi.
Bu bir paradokstur – evrenimizde var olmasının mümkün olmadığı düşüncesini insana yönlendiren bir tutarsızlık. İlk hastalıklı kişinin hastalanmaması için engellemeye çalışabilirsin. Yine de bunu yaparak, virüsü ya sen ya da başkası kaparak ilk hastalıklı kişi haline gelinirdi. Ne yaparsan yap, büyük olaylar bir şekilde etrafında yeniden yaşanırdı.
Bu şu anlama geliyor, pandemi baş gösterir, genç haline de zamanda geri gidip durdurmak için motivasyon verirdi. Bir paradoks oluşturma pahasına deneyin, olaylar daima bir tutarsızlıktan kaçınmak için kendileri ayarlayacaktır. Matematiksel olarak edindiklerimiz bize evrenimizde özgür irade ile zaman yolculuğu paradoks olmadan mantıksal bir biçimde mümkün olduğunu gösteriyor.”
Bir diğer deyişle, Mr. Tobar’ın hesaplamalarına göre zaman kendi düzeltiyor. Daima inanılmaz bir hassaslık taşıyan, karmaşık ve akışkan olduğunu düşündüğümüz zamanın küçük olaylar ile – geçmişteki küçücük bir değişimin bile—sistemi oldukça büyük bir değişime uğratacağını düşündük. Fakat Mr. Tobar Zaman ve Doğanın bizim düşündüğümüz kadar kırılgan olmadığını dile getiriyor.
Bu şu soruyu beraberinde getiriyor; eğer zamanı bükemiyorsak, özgür irademiz veya kaderimize ne demeli? Ama ayrıca…
Kelebek Etkisine Ne Demeli?

Neden ve sonuç düşüncesine benzeyen, kelebek etkisinden daha önceden bahsetmiştik. Eğer ki Mr. Tobar doğruysa bu bildiğimiz en basit kurallarımız için ne anlama geliyor? Demek istediğim, çocuklarımıza eylemlerinin bir sonucu olduğunu öğretiyoruz. Fakat zaman kendini otomatik olarak düzeltiyorsa, eylemlerimizin bir sonucu var mı?
Meğerki Los Alamos National Laboratory araştırmanları 2020’nin Temmuz ayında kendi keşiflerini yayınladılar. Mr. Tobar’ın kâğıtlarının Eylül ayında yayınlanmasından birkaç ay önce.
Bir araştırma ekibi zaman yolculuğunu simüle etmek için kuantum bilgisayar kullandılar. Kuantum âleminde kelebek etkisi olmadığını kanıtladılar. Makalenin özetinde şöyle geçiyor;
Araştırmada, qubitler simüle edilmiş geçmişe “zaman yolculuğu” yaptırıldı. İçlerinden bir tanesi oldukça hasar gördü, metaforik olarak kelebeğe basmak gibi. Şaşırtıcı bir biçimde, bütün qubitler “günümüze” dönüdğünde, hiçbir biçimde değilim göstermiyorlardı – sanki gerçeklik kendini iyileştiriyordu.
Yani kuantum ölçeğinde, kelebek etkisi boşlukta etkisizdi. Ama aynı zamanda, Mr. Tobar insanların zamanda geri gitmesi durumunda aynısını matematiksel olarak gösterdi. İki durumda da, ne zaman ne de herhangi bir değişimin sonucu şu anı ya da geleceği büyük ölçüde değişmiyor. (Bildiğimiz kadarıyla)
Perspektif Değişimi

Zaman yolculuğu mümkünse ve Germain Tobar ile Los Alamos araştırmacıları doğruysa, zaman yolculuğu ile ilgili çoğu hikaye yanlış.
Geçmişimizi değiştiremiyorsak, geleceğimiz hakkında ne diyebiliriz peki?
Belki de, kader kavramında farkına vardığımızdan daha fazlası vardır. Her şeyin ve herkesin bir nedeni olması mümkün mü?
Ben ve senin hayatta olmasının bir nedeni olabilir mi? Yaptığımız her şey ve çevremizde yaşanan her olayın gerçekten de olması mı gerekiyordu? Zaman böyle olmasını mı istiyor?
Veya belki de, Zaman olaylar yaşanırken gözler önüne geldiğinde oldukça kırılgan oluyordur. Belki de bu yüzden bükemiyoruzdur. Belki de bu yüzden geniş bir zaman ölçekte neden ve sonuç yaşıyoruz çünkü gelecek henüz yaşanmadı ve hala oluşum içerisinde. Bundandır ki, özgür irade vardır.
Çeviri : Faruk Ünal
Tüm yazı alternatif gerçeklik tezi gözardı edilerek yazılmış. Bulunduğumuz evrende zaman içinde hareket edemeyiz ancak metaverse teoremine göre Allah’ın sayısız evren yaratmış olması ve bu evrenler arasında hareket etmenin mümkün olması halinde zaman yolculuğu mümkün olabilir. Zaman ve mekandan bağımsız yaratıcı, farklı zaman dilimlerinin yaşandığı evrenler yarattı ise bu evrenlerdeki dünya üzerinde geçmişe ve geleceğe gidilebilir.
O zaman, yitirdiğiniz canların yaşadığı farklı evrenler de olabilir. Babamdan sonra, annemi de yitirince, yaşama beni bağlayan tek umut bu düşüncenin gerçekliği !
Bizim algıladığımız evren,beynimizin kapasitesi ile ilgili.Etrafta,milyonlarca frekansta yayın yapılıyor.Ama bizim TV yada radyomuz hangisine ayarlı ise,o ses veya görüntüyü alıyoruz.Aynı ortam da,birçok proğram yaşanıyor.Frekanslar arası geçiş olursa,diğer proğrama dahil olursun.Ölümde,ışığa yönelenler,bu geçiş anında hayatının hesabını verip, diğer frekansa geçiyor olamaz mı?