Tarihin En Büyük Salgını İspanyol Gribi Hakkında Her Şey

salihpalandoken
salihpalandoken - Salih Palandöken
Okuma süresi 8 Dakika

SALGIN: Korkutucu bir kelime. Başta İspanyol Gribi olmak üzere dünyamızda birçok yıkıcı salgın meydana gelmişti. Dünyamız daha öncede salgınlarla karşılaştı,hemde en kötüleriyle. Sehven İspanyol gribi olarak anılan 1918 influenza salgınını ele alalım. Bu salgınla ilgili yanılgılar , dünyayı son aylarda ciddi şekilde etkileyen COVID-19 hakkında asılsız korkuları besliyor gibi.

1918 salgınında Dünya nüfusunun % 5 ine tekabül eden 50 ile 100 Milyon arası insan öldüğü düşünülüyor. 1918 Salgınında en dikkat çeken şey, çocuklar ve yaşlıların aksine sağlıklı genç insanların hayatını kaybetmesiydi. Bazıları o nedenle bu salgını tarihin en büyük salgını olarak adlandırdı.

Yaşandığı yüzyıl boyunca 1918 salgını her türlü spekülasyona konu oldu. Tarihçiler ve bilim adamları salgının kökeni, yayılımı ve sonuçları hakkında sayısız hipotezler geliştirdiler. Bu da pek çok kişinin salgınla ilgili yanlış kanılar edinmesine yol açtı. Salgınla ilgili 10 yanılgıyı düzeltirsek,herkesin gerçekte ne olduğunu daha iyi anlamasını sağlayabiliriz

1. Salgın İspanyada ortaya çıktı.

Salgın bu takma adı, o sırada tam hızıyla devam eden I. Dünya Savaşı nedeniyle aldı. Savaşta yer alan büyük ülkeler düşmanlarını cesaretlendirmekten özellikle kaçındılar, bu nedenle Almanya, Avusturya, Fransa, İngiltere ve ABD’de salgının ne ölçüde yayıldığına dair raporları gizledi, tarafsız olan İspanya ise tam aksine salgınla ilgili bilgileri saklamaya ihtiyaç duymadı. Bu da İspanya’nın hastalığın çıkış yeri olduğu yönünde yanlış bir izlenim yarattı.

Aslında, hipotezler Doğu Asya, Avrupa ve hatta Kansas’ı işaret etmiş olsa da salgının coğrafi kökeni bugün bile hala tartışma konusu.

2. İspanyol Gribi “süper-virüs”ün işiydi.

1918 salgını hızla yayıldı ve sadece ilk alt aydı 25 milyonun hayatına mal oldu. Bu sonuç insanlığın sonunun geldiği korkularını getirdi ve influenza virüsünün ölümcül olduğu varsayımını körükledi.
Yakın tarihli bir çalışma, virüsün her ne kadar diğer virüslerden daha öldürücü olduğunu ortaya koysada, başka salgınlara neden olanlardan temel olarak çokta farklı olmadığını göstermekte.

O zaman için ölüm oranının bu kadar yüksek olmasının nedeni; askeri kampların ve kent merkezlerinin kalabalıklaşması ve savaş nedeniyle yetersiz beslenme ve eksik hijyen koşulları olduğu düşünülüyordu. Bugün ise ölüm nedeni daha çok virüsün güçsüz bıraktığı akciğerlerde bakteriyel zatürrenin gelişmesi olarak görülüyor.

3. İspanyol Gribi salgını ilk dalgası en ölümcül olandı.

Aslında 1918 yılının ilk yarısındaki ilk dalgada ölüm oranı görece düşük. Ekim ayından Aralık ayına kadar ki ikinci dalga ölüm oranının en yüksel olduğu zaman. Üçüncü dalga 1919 baharında geldi, birinciden daha ölümcül ama ikinciden daha az ölümcüldü.

Bilim adamları şimdi ikinci dalgadaki ölümlerdeki belirgin artışın, yayılmasına neden olan koşullardan kaynaklandığına inanıyorlar. Hafif seyreden vakalar evde kaldı, ancak şiddetli vakalar genellikle hastanelerde ve kamplarda bir aradaydı, sayıları fazlaydı, bu da virüsün daha ölümcül bir formunun yayılmasını arttırdı.

4. Virüs enfekte ettiği insanların çoğunu öldürdü

Gerçekte 1918 salgınında virüs bulaşanların büyük çoğunluğu hayatta kaldı. Ulus bazında virüs bulaşanların ölüm oranı % 20 yi geçmedi.

Bununla birlikte ölüm oranı gruplara göre değişiklik gösterdi. Amerika Birleşik Devletlerinde Amerikan yerlileri arasında ölüm oranı çok fazlaydı, belki de bunun nedeni geçmişte başka influenza(grip) türleriyle karşılaşmamış olmalarıydı.Bazı bölgelerde yerli toplulukların tamamı yok oldu. Elbette ne olursa olsun % 20’lik ölüm oranı , enfekte olanların% 1’inden daha azını öldüren tipik bir influenzanın çok üstünde.

5. Günün tedavi imkanları İspanyol Gribi üzerinde etkili olmadı.

1918 salgınında spesifik bir anti-viral tedavi mevcut değildi. Bu durum grip tedavisinin hastaları iyileştirmekten çok onları desteklemeye yönelik olduğu bugün dahi geçerli.

Bir hipoteze göre , salgında ölümlerin çoğu aslında aspirin zehirlenmesinden oldu. O zaman tıbbi yetkililer günde 30 grama kadar yüksek dozlarda aspirin kullanımını uygun görülüyordu. Bugün, max. 4 gr güvenli günlük doz olarak kabul ediliyor. Yüksek dozda aspirin alımı , kanama dahil olmak üzere salgının semptomlarının pek çoğuna yol açmış olabilir.

Ancak ölüm oranları, o dönemde aspirine ulaşımın kolay olmadığı dünyanın değişik yerlerinde de eşit derecede yüksek olduğundan tartışma hala devam ediyor.

6. Salgın haber gündemini belirledi

Halk sağlığı görevlileri, kolluk kuvvetleri ve politikacıların 1918 salgınını gizlemek için nedenleri vardı, o nedenle basında az yer kapladı. Tam da savaş sırasında gerçekleri açıklamanın düşmanları güçlendirebileceği korkusuna ek olarak, kamu düzenini korumak ve panikten kaçınmak istediler.

Ancak yetkililer tepkisiz kalmadı. Salgın yükseldiğinde, birçok şehirde karantinalar kuruldu. Bazıları güvenlik ve itfaiye dahil olmak üzere temel hizmetlere kısıtlama getirdi.

7. Salgın 1. Dünya Savaşının seyrini değiştirdi

Salgının I. Dünya Savaşı’nın seyrini ya da sonucunu değiştirmesi olası değildi, çünkü savaş alanında tarafların savaşçıları neredeyse eşit şekilde etkilendi. Daha ziyade savaşın salgının gidişatını derinden etkilediğini söylemek mümkün. Milyonların yer aldığı askeri birliklerin bir arada olması virüsün daha agresif gelişmesi ve dünyaya yayılması için çok uygun koşullar yarattı.

8. Geniş tabanlı bağışıklama (grip aşısı uygulaması)salgını sonlandırdı

İspanyol gribi salgının grip aşısıyla bağışıklama uygulanmadı o nedenle de salgının sona ermesinde hiçbir rolü olmadı. Daha önce başka influenza (grip) türlerine geçirmek biraz koruma sağlamış olabilir. Örneğin, yıllarca orduda görev yapan askerler arasında ölüm oranı yeni askerlere göre daha düşük kaldı.

Ama şunu ekleyebiliriz; hızla mutasyon geçiren virüs muhtemelen zamanla daha az öldürücü oldu. Bunu doğal seleksiyon modelleri üzerinden söyleyebiliyoruz, çünkü öldürücü konakçılarını hızla öldürdükleri için, daha az öldürücü olan kadar çabuk yayılmazlar.

9. İspanyol Gribi genetik yapısı hiçbir zaman dizinlenemedi

2005 yılında araştırmacılar, 1918 influenza virüsünün gen dizisini başarıyla belirlediklerini açıkladılar. İspanyol Gribi’ne neden olan Virüs, Alaska’nın permafrostuna gömülü bir salgın kurbanının vücudundan ve o dönemlerde hastalanan Amerikan askerlerinden elde edildi.

İki yıl sonra, virüs bulaşmış maymunların salgında gözlenen semptomları sergilediği görüldü. Çalışmalar, maymunların bağışıklık sistemlerinin virüse gösterdiği “sitokin fırtınası” denilen aşırı tepki nedeniyle öldüğünü gösteriyor. Bilim adamları şimdi 1918 de ki sağlıklı genç ölümlerinin bağışıklık sisteminlerinin gösterdiği benzeri aşırı tepki nedeniyle olduğuna inanıyorlar.

10. Dünya bugün böyle bir salgına sanıldığının aksine hazır mı?

Şiddetli salgın hastalıklar neredeyse her otuz yılda bir ortaya çıkma eğiliminde, şu anda hala sonuncusuyla mücadele ediyoruz.

Bugün bilim adamları izolasyonun nasıl olması gerektiğini, çok sayıda vakayla ve ölümle başa çıkmayı biliyorlar ,doktorların elinde 1918 de olmayan, ikincil enfeksiyonlarla mücadelede kullanılması gereken antibiyotikler var. Sosyal mesafe , el yıkama ve çağdaş aşılar gibi sağ duyulu uygulamaları zamanla antiviral ilaçların ve aşıların bulunması izleyebilir.

Öngörülebilir gelecek için, viral salgınların insan yaşamının sıradan özelliklerinden biri olmaya devam edeceğini söylemek mümkün. Toplum olarak, umuyoruz ki tarihin en büyük salgınından çıkardığımız dersler, bugün yaşadığımız COVID-19 salgınını çözmemize yardımcı olacaktır.

Bu makaleyi paylaş
Yazan salihpalandoken Salih Palandöken
Salih Palandöken, teknoloji dünyasının nabzını tutan deneyimli bir teknoloji editörüdür. Özellikle yapay zeka, büyük veri, ve yazılım geliştirme gibi alanlarda derin bilgi birikimi ve analiz yeteneği ile tanınır. Kariyeri boyunca, sektördeki yenilikleri yakından takip ederek okuyucularına en güncel ve kapsamlı bilgileri sunmuştur. Ayrıca, teknoloji trendlerini ve dijital dönüşüm süreçlerini sade bir dille anlatma konusunda uzmanlaşmıştır. Salih, teknolojinin günlük hayata etkilerini incelerken, aynı zamanda iş dünyası için stratejik öneriler sunan makaleleriyle de dikkat çeker.
1 Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir