Hayat boyunca anlaşılmadığını hissetmiş kişiler için “Sen diğerlerinden farklısın” gibi sözler büyük bir tatmin ve mutluluk kaynağı olabilir. Özel görülmek, uzun yıllar görünmez kalmış bireylerde derin bir güven ve değer hissi yaratır. Ancak psikolojik araştırmalar, bu tür övgülerin göründüğü kadar masum olmadığını ortaya koyuyor. Başlangıçta bir iltifat gibi görünen bu sözler, ilişkilerde sessiz bir tuzağa dönüşebilir.
1. Övgü Bazen Yalnızlık ve İzolasyonla Gelir
Birçok kişi, sosyal gruplarda kendini tam olarak uyum sağlayamayan biri olarak hisseder. Bu durum, çocukluk deneyimleri, travmalar, farklılık hissi veya sosyal uyumsuzluktan kaynaklanabilir. “Sen diğerlerinden farklısın” sözleri, ilk anda bu duygusal yarayı iyileştiriyormuş gibi görünür ve kişiye kendini özel hissettirir. Ancak araştırmalar, bu tür övgülerin bireyleri sosyal performans baskısına sürükleyebileceğini gösteriyor. 2020 yılında yayımlanan bir çalışmada, bireylerin sosyal etkileşimlerde kendilerini sürekli izlediklerinde daha fazla enerji harcadıkları, daha az keyif aldıkları ve anlık bağlantı hislerinin azaldığı saptandı. Özetle, başta kendini özel hissettiren övgü, uzun vadede yorgunluk ve sosyal izolasyon yaratabilir.
Birey, fark edilir ve takdir edilir hissettiğinde, bir süre için kendini güçlü ve değerli hisseder. Ancak zamanla bu övgü, bir performans baskısına dönüşebilir. İnsanlar, artık sadece “kendileri” olmak yerine, sürekli başkalarının gözünde özel bir imaj sergilemek zorunda hissederler.

2. ‘Özel Olmak’ Rol Oynamaya Zorlar
Romantik ilişkilerde, “diğerlerinden farklısın” etiketi, bireylerin kendilerini sürekli bir rolü oynamaya zorlamasına yol açar. Bunun sonuçları şunlar olabilir:
- Normal ihtiyaç ve sınırları bastırmak, “fazla” görünmemek için kendini frenlemek
- Etkileyici, anlaşılır ve sorun çıkarmayan bir imajı sürdürmek
- Duygusal dürüstlükten kaçınmak, çünkü hatırlatılacaksa “özel olmadığınız” düşüncesi endişe yaratır
2015 yılında Self and Identity dergisinde yayımlanan bir çalışma, yüksek bağlanma kaygısı olan bireylerin sosyal etkileşimlerde kendilerini daha çok sunma eğiliminde olduğunu ortaya koydu. Bu durum, övgülerin çoğu zaman kişisel performans baskısına dönüştüğünü ve bireyin kendi doğallığını kaybetmesine neden olduğunu gösteriyor.
Uzmanlar, bu dinamiğin ilişkilerde “koşullu sevgi”yi tetiklediğini vurguluyor. Başka bir deyişle, övgü, bireyin gerçekten kim olduğunu takdir etmekten çok, oynadığı rol üzerinden değer kazanmasını sağlıyor. Zamanla kişi, tüm karmaşık ve duygusal yönlerini bastırmak zorunda kalabilir.
3. Başkalarını Küçümseyerek Sizi Yüceltir
Bazı övgüler, başkalarını küçük düşürerek sizi “daha özel” göstermek üzerine kuruludur. Örnekler:
- “Sen diğer kızlardan farklısın”
- “Sen eski sevgilime benzemezsin”
- “Sen çoğu kişi gibi değil, çok sakin birisin”
Bu tür sözler, sizin bireysel kimliğinizi takdir etmek yerine başkalarıyla kıyaslama yapar ve sizi bir üstünlük rolüne oturtur. 2015’te Journal of Personality’de yayımlanan araştırmalar, koşullu övgülerin bireylerin özerklik duygusunu zayıflattığını ve ilişki kalitesini düşürdüğünü ortaya koyuyor.
Birey, takdir ve sevgi görmek için başkalarıyla yarışmak zorunda hissettiğinde, kendi ihtiyaçlarını ve duygularını bastırır. Bu durum, ilişkilerde uzun vadede yorgunluk, hayal kırıklığı ve duygusal uzaklık yaratabilir. Dahası, övgüyü veren kişi bir gün “Değiştin” ya da “Artık diğerlerinden farksızsın” diyebilir. Bu, iltifatın hiç de koşulsuz olmadığını gösterir.
4. Gerçek Bağlantının İşaretleri
Uzmanlar, sağlıklı bir ilişkinin, sizi başkalarıyla kıyaslamadan ve sahte bir imaj dayatmadan inşa edildiğini belirtiyor. Gerçek bağlantı, övgülerin somut davranışlara ve anlık deneyimlere dayanmasıyla kendini gösterir. Birey, tüm insani yönleriyle kabul edildiğinde, ilişkide güven ve özgürlük hissi artar.
Özetle, fark edilmek ve özel görülmek güzel bir duygudur; ancak bu farklılık baskı, performans ve başkalarını küçümseme ile birleştiğinde, görünmez bir tuzağa dönüşebilir. Uzmanlar, gerçek sevginin koşulsuz olduğunu ve bireyin tüm karmaşık yönlerini kabul ettiğini vurguluyor.