Fromm 1900 yılında Almanya’nın Frankfurt kentinde doğmuş ve antisemitizmin yaygın olduğu bir ortamda yahudi bir çocuk olarak büyümüştür. Savaşla ve antisemitizmle olan kişisel deneyimleri, Erich Fromm’un insan davranışına olan merakını ateşlemiştir.
I. Dünya Savaşı çıktığında Fromm 14 yaşındaydı ve bir ergen olarak çevresindeki savaşın mantıksızlığı ve yıkıcılığı karşısında sarsılmıştı. Yaşadığı deneyimler Fromm’u insanoğlunun gerçek doğası üzerinde bir yaşam boyu düşünmeye itti. “ Savaş sona erdiğinde” diye yazar, “ insanların nasıl olup da savaştıkları sorusuna takılıp kalmış, sorunlu bir genç adamdım. Bu akıl almaz kitle hareketini anlamak istiyor, barış ve uluslararası bir uzlaşma için tutkulu bir arzu duyuyordum.”
Erich Fromm bu sorusuna iki kaynaktan yanıt aradı ve buldu. Freud bireysel farklılıkları anlamasına yardımcı oldu, Karl Marx da davranış üzerindeki sosyopolitik etkileri açıkladı. Fromm okuldayken bol bol Freud ve Marx okudu.
Doktora derecesini 1922’de Heidelberg Üniversitesi’nden aldı ve Berlin Psikanalitik Kurumu’nda psikanaliz okudu. Daha sonra Almanya’da nazilerin yükselişi başladı ve Fromm 1934 yılında kendi vatanındaki bu yahudi karşıtı hareketleri izledi. Almanya gittikçe daha tehlikeli bir yer haline gelince ABD’ye göç etti ve Avrupa’daki gelişmeleri oradan gözlemledi.
Erich Fromm Kariyeri
Erich Fromm psikanaliz ve toplumsal sorunlara olan ilgisi, 1941’de basılan kitabı Özgürlükten Kaçış’ta dile geldi. Kitap, Nazi hareketini, bazılarının dediği gibi “sosyopsikanalitik” bir yorumla ele alıyordu. Klasik psikanalizin ve politik kuramların bir birleşimiydi.
Fromm’un meslek yaşamı da yazılarında yer alan psikanaliz ve sosyalizmin bileşimini yansıtır. Columbia, Bennington Koleji, Yale, Michigan State, New York Üniversitelerinde ve Meksika’daki Meksika Ulusal Üniversitesi’nde dersler vermiş; politik felsefeyle, toplumsal ve politik konularla yakından ilgilenmiştir.
Fromm Freud, Jung ve Adler’den farklı bir biçimde tıp değil, psikoloji, felsefe ve sosyoloji okumayı tercih etmiştir.
1936 yılında kendisinden 10 yaş büyük olan Freida Reichmann’la evlenen Fromm yolunda gitmeyen bu evliliği 8 yıl sonra sonlandırdı. Daha sonra New York’ta Berlin Psikanaliz Enstitüsünden tanıdığı Karen Horney ile bir araya gelir ve kendisinden 15 yaş büyük olan Horney ile duygusal bir yakınlaşma yaşadılar.
1941 yılında Horney’in kurmuş olduğu psikanaliz birliğine katıldı. Daha sonra Fromm’un tıp eğitimi almamış olması enstitüde sorun yarattı ve Harry Stack Sullivan’ında aralarında bulunduğu bir grup ile enstitüden ayrılıp William Alanson Psikiyatri, Psikanaliz ve Psikoloji Enstitüsünün kuruluşunda yer aldılar.
Seçilmiş Yayınlar
- Özgürlükten Kaçış, 1941
- Kendisi İçin Adam, 1947
- Psikanaliz ve Din, 1950
- Sane Topluluğu, 1955
- Sevme Sanatı, 1956
- İnsanın Kalbi, 1964
- İnsanın Doğası, 1968
- İnsan Yıkıcılığının Anatomisi, 1973
- Var Olma Sanatı, 1993
- İnsan Olmak Üzerine, 1994
Sanayileşmiş Toplumun Eleştirisi
Fromm, The Sane Society adlı kitabında özellikle Karl Marx’ın ilk çalışmaları üzerine inşa etti ve daha sonra Marksizm üzerine iki kitap yayınladı .
Sane Derneği’nin , 15 yıl önce yayınlanan (Tillich, 1955) ilk çalışması olan Özgürlükten Kaçış’ın devamı olması amaçlandı ve önceki psiko ve sosyo-analizleri arasında genişleyerek, sağlığın herkesin sağlığının korunduğu bir gelecek toplum imajı geliştirmek için genişledi. bütün her bireyin sağlığını destekler.
The Sane Society’de Fromm, yirminci yüzyılın ortalarında Democracy’de (Fromm, 1955) insanın “yabancılaşmasını” anlatır. Fromm, bu yabancılaşmayı insan gelişiminin bir gerekliliği ve dolayısıyla insani gelişme sürecinde üstesinden gelinebilecek bir şey olarak görüyordu. Fromm’un aklı başında toplumu yabancılaşmayı yener.
Eşzamanlı olarak Fromm, çağdaş Sovyet Marksizmi’nde eksik olan bir şekilde özgürlük idealini vurgulamaya çalıştı.
Nihayetinde Fromm, hem Batı kapitalizmini hem de Sovyet komünizmini insanlıktan çıkaran ve yabancılaşma yaratmada nedensel olarak damgaladı. Nihayetinde The Sane Society, Fromm’u sosyalist hümanizmin kurucusu olarak kurdu.
Erich Fromm Beş İnsan İhtiyacı
Fromm, beş temel insan ihtiyacı olduğunu öne sürdü: ilişkili olma, köklü olma, aşkınlık, kimlik duygusu ve yönelim çerçevesi.
İlgililik
Fromm, çağdaş toplumdaki yabancılaşma sorununu yoğun bir şekilde tartıştı. Yabancılaşmanın, insanların akrabalık ihtiyacı karşılanmadığında ortaya çıkan sorun olduğuna inanıyordu.
Bu ihtiyacın oluşması o kadar önemliydi ki, yabancılaşmayı “akıl sağlığının temel sorunu” olarak görüyordu. (2017’den itibaren).
Fromm, Marx’ın yabancılaşmanın insanlar için konuşulması istenmeyen bir şey olduğu fikrini genişletti. Yabancılaşmanın, Fromm’un muazzam bir psikolojik ve dolayısıyla sosyal sorun olarak gördüğü can sıkıntısına yol açtığına inanıyordu.
Fromm’a göre ilişki, psikolojik enerjinin, neşenin, esenliğin ve kimliğin kaynağıydı ve kaybı bu enerjiyi dağıtıyordu.
Erich Fromm’a göre bu, insanların gerçek, sevgi dolu, üretken ilişkiler geliştirmesini engelleyen sosyal koşullardan kaynaklanan, dünyayla ve kendi duygularımızla aktif bir ilişkinin olmamasıdır.
Köklülük ve Birlik
Fromm, köklülük ve birlik ihtiyaçlarının, akrabalık ihtiyacının varyasyonları olduğunu düşündü. İnsanların, insan ve insan olmayan dünya arasındaki varoluşsal bir bölünme nedeniyle birliği aradıklarına inanıyordu.
Fromm, “insanlar kendi içlerinde ve dışarıdaki doğal ve insani dünyayla bir birlik duygusu oluşturmazlarsa bu durumun dayanılmaz olacağına” inanıyordu.
Akrabalıkta olduğu gibi Fromm, insanların başkalarıyla bağ geliştirerek akrabalık geliştirebileceklerine inanıyordu.
Bu, insanların toplumlarındaki diğerlerinden ayrı olmalarının üstesinden gelmelerine ve daha az yalnız hissetmelerine yardımcı olur.
Heyecan ve Uyarım
Erich Fromm, insanların doğaları gereği heyecan ve uyarılmaya ihtiyaç duyduklarını ve zevk alma ve insanlara, şeylere ve fikirlere aktif olarak ilgi duyma eğilimi sergilediklerini savundu (Fromm, 2017).
Fromm, Karl Bühler’den alıntı yaparak, insanların işlevsel olmaktan (Funktionslust) ve etkinlikler yapmaktan doğal bir zevk aldıklarına inanıyordu.
Verimlilik
Ancak Erich Fromm’a göre bu faaliyet tek başına insan ihtiyaçlarını karşılamaz. Bunun yerine Fromm, insanların dünyayı anlamlı bir şekilde etkileyen yaratıcı işler yapması gerektiğine inanıyordu.
İnsanların bir şeyi etkileme ihtiyacı olduğuna inanıyordu çünkü bu etki, kişinin iktidarsız olmadığını, canlı ve işleyen bir insan olduğunu ileri sürüyordu (Fromm, 2000).
Verimlilik ihtiyacını göstermek için Fromm, Marx’ın ortaçağ zanaatkarı örneğini ödünç aldı.
Fromm’a göre zanaatkar, çalışma sürecinden zevk alan üretken ve orijinal bir bireydi (Fromm, 2017).
Zanaatkarlığın fiziksel sonucu, yalnızca uyarım veya etkinliğin kendisine değil, etkililiğe yönelik derin ihtiyaca cevap verdi.
Kimlik hissi
Fromm’un kimlik duygusu da ilişki ve etki için temel ihtiyaçlardan türetilmiştir ve bunlara bağlıdır.
Fromm, garip ve ezici bir dünyada olmanın insanların kendilerini yetersiz hissedebileceğine inanıyordu. Pasif hissetme – ve irade duygusunu kaybetme – gerçek olasılığını telafi etmek için insanlar bir şeyler yapabilecekleri hissini edinmelidir.
Bu etkili olma yeteneği, kişinin kimliğini oluşturur (Fromm, 2000).
Oryantasyon Çerçevesi
Kimlik duygusuyla ilgili bir diğer ihtiyaç da bir yönelim çerçevesiydi.
Erich Fromm’a göre bu yönelim çerçevesi, hem bir referans çerçevesi hem de birinin eylemlerini çevresinde organize edip yönlendirebileceği bir adanmışlık nesnesi biçimini alır.
Bu referans çerçevesi, insanların dünyayı ve dünyadaki yerlerini anlamalarını sağlayarak tutarlı bir dünya haritası sağlayabilir (Fromm, 2017)
Aşkınlık
Son olarak, Fromm aşkınlık ihtiyacını vurguladı. Teolojide geleneksel olarak kullanılan bu aşkınlık ihtiyacı, insanların dünyadaki benmerkezci ve yalıtılmış konumlarını “başkalarıyla ilişki içinde olma, dünyaya açıklık, benmerkezcilik cehenneminden kaçma ve dolayısıyla kendini hapsetme” ( Erich Fromm, 2000). Fromm, dinin bu ihtiyaca hizmet edebileceğine inanıyordu.