Bir hayvanın çevresiyle neredeyse kusursuz biçimde bütünleşmesi, evrimsel biyolojinin en etkileyici örneklerinden biri olarak kabul ediliyor. Ancak ahtapotlar söz konusu olduğunda, bu yetenek çok daha karmaşık ve şaşırtıcı bir boyut kazanıyor. Çünkü bilimsel olarak bilinen bir gerçek var: Ahtapotlar renk körü. Buna rağmen, saniyenin binde biri ölçeğinde renk ve desen değiştirerek, çevrelerindeki mercanları, kayaları ya da deniz tabanını neredeyse görünmez hale gelecek şekilde taklit edebiliyorlar.
San Diego’daki Scripps Oşinografi Enstitüsü’ne bağlı Birch Akvaryumu’nda ziyaretçiler, bu biyolojik paradoksu çıplak gözle izleyebiliyor. Birkaç dakika önce gri tonlarında, hareketsiz şekilde dinlenen Dev Pasifik Ahtapotu (Giant Pacific Octopus), kısa süre sonra parlak kırmızı renge bürünerek bir bakıcıdan balık ödülü alabiliyor. Bu dramatik değişim, çoğu insanın aklına şu soruyu getiriyor: Ahtapotlar duygularına göre mi renk değiştiriyor, yoksa bunun arkasında çok daha karmaşık bir biyolojik mekanizma mı var?
Araştırmanın Detayları Ve Metodolojisi
Birch Akvaryumu’nda hayvan sağlığı üzerine çalışan kıdemli akvaryum görevlisi Maddy Tracewell, ahtapotların renk değişiminin insanlarda sıkça yanlış yorumlandığını vurguluyor. Tracewell’e göre bu değişimler, doğrudan “mutluluk”, “heyecan” veya “korku” gibi insani duygulara bağlanmamalı. Bunun yerine, belirli renk ve desen kombinasyonları, belirli davranış kalıplarıyla ilişkilendiriliyor.
Ahtapotların renk değiştirme yeteneği, bilimsel literatürde fizyolojik renk değişimi ya da teknik adıyla metakrozis (metachrosis) olarak tanımlanıyor. Bu yetenek, hayvanın rengini ve desenini hızlı ve geçici olarak değiştirebilmesini kapsıyor. 2022 yılında yayımlanan kapsamlı bir çalışmada, ahtapotların yalnızca renk değil, aynı zamanda desen ve doku benzeri görsel özellikleri de taklit edebildiği ortaya kondu. Bu sayede pürüzlü bir kaya yüzeyine ya da kumlu bir deniz tabanına uyum sağlayabiliyorlar.
Araştırmacılar, bu olağanüstü yeteneğin nasıl mümkün olduğunu anlamak için Avustralya kıyılarında yaşayan orta boyutlu bir tür olan somurtkan ahtapot (Octopus tetricus) üzerinde çalıştı. Bu tür, sarkık göz yapısı nedeniyle bilim insanları arasında “Eeyore havası” yayan bir görünüme sahip olarak tanımlanıyor. Çalışmada, ahtapotların gerçekten çevreleriyle ne kadar uyum sağladığını ölçmek için spektoradyometre adı verilen yüksek hassasiyetli bir cihaz kullanıldı. Bu cihaz, yüzeylerin yansıttığı ışığın dalga boyu dağılımını ölçerek, renk uyumunun objektif olarak analiz edilmesini sağlıyor.

Bulgular Ve Veri Analizi
Milisaniyeler İçinde Renk ve Desen Değişimi
Araştırma sonuçları, ahtapotların renk ve desen değişimini milisaniyeler içinde gerçekleştirebildiğini ortaya koydu. Bu hız, insan göz kırpmasından bile daha kısa bir zaman aralığına denk geliyor. Bilim insanları bu nedenle ahtapotları “kamuflaj şampiyonları” olarak tanımlıyor.
Renk Körü Ama Uyumlu
Çalışmanın en çarpıcı bulgularından biri, ahtapotların renk tonunu (hue) algılayamamalarına rağmen, parlaklık (lightness) ve kromatiklik (chromaticity) açısından çevreyle yüksek uyum gösterebilmesi oldu. Araştırmacılar, ahtapotların arka planla uyum sağlama konusunda başarılı olduklarını; ancak her zaman aynı doygunluk (saturation) seviyesini yakalayamadıklarını tespit etti. Bu bulgu, ahtapotların kamuflaj stratejisinin, “birebir renk eşleşmesi” yerine, avcıların algı sistemlerine göre optimize edildiğini düşündürüyor.
Avcılara Göre Evrimleşmiş Bir Sistem
Araştırmanın yazarları, ahtapotların evrimsel olarak insanlara ya da kuşlara değil, sualtı yırtıcılarına karşı görünmez olacak şekilde geliştiği sonucuna vardı. Köpekbalıkları ve müren balıkları gibi avcılar için, tam renk tonu eşleşmesinden ziyade parlaklık uyumu çok daha kritik. Bu nedenle, ahtapotların tam olarak “hangi renk” olduklarından çok, “ne kadar görünür” oldukları önem kazanıyor.
Ahtapotlar Neden Renk Değiştirir?
Bilim insanlarına göre renk değiştirme yeteneği öncelikle bir avcıdan korunma (predatory defense) mekanizması olarak evrimleşti. Çünkü görünmeyen bir ahtapot, bir vatozun ya da mürenin saldırısından kurtulabiliyor. Ancak bu yetenek yalnızca tehlike anlarında devreye girmiyor. 2021 yılında iScience dergisinde yayımlanan bir başka çalışma, ahtapotların uyku sırasında da renk değiştirdiğini ortaya koydu. Araştırmacılar, ahtapotların farklı uyku evrelerine sahip olabileceğini ve aktif uyku evrelerinde vantuz hareketleriyle birlikte renk değişimlerinin gözlemlendiğini öne sürdü.
Yüksek Enerji Maliyeti Ve Metabolik Bedel
Renk değişimi her ne kadar etkileyici olsa da, ahtapotlar için ciddi bir enerji maliyeti anlamına geliyor. PNAS dergisinde yayımlanan bir çalışma, ahtapotların renk ve desen değiştirirken yüksek miktarda enerji harcadığını gösterdi. Bu yoğun metabolik yükü dengelemek için ahtapotların gececi (nocturnal) bir yaşam tarzına adapte olduğu, gündüzleri ise oyuklar, inler ve güvenli alanlarda dinlendikleri belirtildi.
Uzman Görüşleri / Doğrudan Alıntılar
Birch Akvaryumu’ndan Maddy Tracewell, gözlemlerini şu sözlerle aktarıyor:
“Dev Pasifik Ahtapotları gün boyunca sürekli renk değiştirir. İnsanlar olarak bu değişimleri duygularla ilişkilendirmek istiyoruz ama aslında belirli renk desenleri, belirli davranışlara karşılık geliyor.”
Uyku ve dinlenme haline dair ise şunları ekliyor:
“Uyurken genellikle beyaz ya da gri tonlarında olurlar ve inlerine çekilirler. Asıl yoğun renk değişimi, uyanık olduklarında gerçekleşir. Göz açıp kapayıncaya kadar renk değiştirdiklerini görmek gerçekten inanılmaz.”
Rejenerasyon: Kamuflaj Yetmezse Yedek Plan Var
Kamuflaj başarısız olduğunda bile ahtapotların bir avantajı daha bulunuyor: kol rejenerasyonu. Birch Akvaryumu’na Mart 2025’te Japonya yakınlarındaki sulardan getirilen Dev Pasifik Ahtapotu, akvaryuma ulaştığında bir kolunu kaybetmişti. Ancak zamanla bu kol yeniden büyümeye başladı.
Tracewell bu süreci şöyle anlatıyor:
“Ahtapotlar kollarını yeniden oluşturabiliyor. Bu süreci yakından görmek inanılmaz. Her ay küçük ‘tomurcuk’ biraz daha büyüyor ve yakında diğer kollarından ayırt edilemeyecek hale gelecek.”
Sonuç Ve Gelecek Perspektifi
Ahtapotların renk körü olmalarına rağmen bu denli etkili kamuflaj yapabilmesi, görsel algı, evrim ve sinirbilim açısından hâlâ çözülmeyi bekleyen önemli sorular barındırıyor. Mevcut çalışmalar, bu canlıların çevrelerini “renk” olarak değil, “ışık ve kontrast” üzerinden algıladığını gösteriyor. Gelecekte yapılacak araştırmaların, yalnızca deniz biyolojisine değil; aynı zamanda askeri kamuflaj teknolojileri, robotik ve adaptif materyal bilimleri gibi alanlara da ilham vermesi bekleniyor.