Uzmanlar Uyarıyor: Psikiyatristlerin Ruhsal Sorunları Teşhis Etmelerinde Büyük Problemler var.
Psikolojik hastalıklar için üretilecek evrensel teşhis yöntemlerinde kusurların olması kaçınılmaz. Yaygın olarak kullanılan ve Teşhis ve İstatistik El kitabı olarak da bilinen “Akıl Sağlığı Klavuzu” nun 5.baskısında bir takım tartışmalar bulunmakta ve bazıları bu durumla başa çıkmak istiyor.
1968 yılına kadar uzmanlar klavuzun sayısız kusuru olmasını ve bilimsel bir kaynakta olmaması gereken bağlayıcı olmayan kategorileri olmasını eleştirdiler. Son baskıda bulunan 5 anahtar bölümün detaylı analizinde yine benzer sonuçlara varılıyor.
Liverpool Üniversitesinden araştırmacılar; “şizofreni”, “bipolar bozukluk”, “depresif bozukluk”, “anksiyete bozukluğu” gibi günümüz tanılarının, bu teşhisler yapılırken kullanılan yöntemlerden dolayı bilimsel olarak değerini tartışmaktadırlar.
Klavuzdaki bölümlerin analizinde, yazarlar şu sonuca varıyor; “klavuzun kuralları tutarsız ve öznel ayrıca rahatsızlıkların semptomları birbiriyle çok fazla örtüşüyor.”
Sonuçlar 2014 yılında yapılan bir araştırmanın sonuçlarını yansıtıyor. Bu araştırmaya göre klavuzun 4 ve 5.baskılarını kullanan iki farklı kişiye ortak semptomları taşımamasına rağmen genellikle aynı teşhis konabiliyor.
Aynı yıl başka bir takım araştırmacının yaptığı çalışmada; klavuzda 270 milyon semptom kombinasyonunun PTSD ve majör depresif bozukluk teşhisinde çakıştığı ortaya çıktı.
Liverpool üniversitesinden klinik psikoloji araştırmacısı Peter Kinderman şöyle diyor. “Bu çalışma hala psikiyatride biomedikal teşhis yaklaşımının amacına uygun olup olmadığı konusunda yeterli delil ortaya koyamıyor”
Teşhisler ‘gerçek rahatsızlıklar’ olarak tutarsız raporlar

“Teşhisler ‘gerçek rahatsızlıklar’ olarak tutarsız, karmaşık ve çelişkili bir şekilde, sık sık ve eleştirilmeden raporlanıyor.
Esnek kurallar ve pragmatik teşhisler psikiyatristlere ‘klinik yargı’ yapma olanakları verse de, yazarlar bu sistemin tutarsız teşhislerle birlikte titiz ve tutarlı kriterlerden saptığını düşünüyor. Psikiyatrik yaklaşımlar genellikle gözlemcinin perspektifine dayanır ve onlar çoğu zaman, bu yargı ‘açıkça belirsiz!’ derler.
Düşük mod belirli bir eşiğe kadar sorun yaratan ancak o eşiğin asla tespitinin yapılamadığı ve teşhisin psikiyatristin takdirine kaldığı bir problem gibi görünüyor. Bu sırada, halüsinasyon gibi olaylar da hemen anormal kabul edilir.
Bu tür geniş psikiyatrik fırça darbeleri bizlere bireysel tecrübeler ve bunların ihtiyaç duyabileceği kanıta dayalı tedaviler hakkında çok az bilgi veriyor.
Artan kanıtlar gösteriyor ki, bir çok psikiyatrik bozukluğun gelişimini içeren travma ya da sıkıntının klavuzda bile şiddetli stres kaynaklarına normal veya uygun bir cevap vereceğini tanımlamanın yolu yoktur.
Bu nedenle, bu teşhis sistemi hatalı bir şekilde tüm sıkıntıların, herhangi bir travma deneyimine sınırlı bir şekilde atıfta bulunarak, bozukluktan kaynaklandığını varsaymaktadır.
Travma Durumları
Travma durumlarında flashback (geçmişe dönüş) örneği kullanılır. Bu durumlar zaten yeterince üzücü, ancak bunlara verilen doğal bir tepki anormal olarak değerlendirilirse, bütün mesele daha da kötüleşebilir.
Bu nedenle yazarlar, psikiyatristlerin, bir kişinin sıkıntısının nedenini bireysel deneyime izin vererek bulmanın,” aşağılayıcı kategorik bir sisteme olan bağlılığımızı sürdürmek” yerine daha iyi bir yöntem olabileceğini ileri sürmektedir.
Psikiyatrist Kate Allsopp şöyle diyor “Tanısal etiketler bir açıklama illüzyonu yaratmasına rağmen, bilimsel olarak anlamsızdır. Bunlar damgalamayla beraber önyargı da oluşturabilir.”
“Umarım bu bulgular ruh sağlığı profesyonellerini tanıların ötesinde düşünmeye ve travma ve olumsuz hayat tecrübeleri gibi zihinsel sıkıntıların açıklamalarını dikkate almaya teşvik eder.”
Araştırma, Psychiatry Research‘ de yayınlandı .
Editör / Yazar: Oğuzhan PEKGÜRLER
Bunlar da ilginizi çekebilir:
Psikolojiyle İlgili 10 Genel Yanılgı
Tripofobi Nedir? Tripofobi’nin Nedenleri ve Belirtileri