Araştırma, İsviçre’deki Zürih Üniversitesi’nden primat iletişimi uzmanı Mélissa Berthet liderliğinde yürütüldü. Berthet, sekiz ay boyunca Kokolopori Bonobo Rezervi’nde bonobo gruplarını sabah saat 04.00’te takip etmeye başladı. Gün boyunca hayvanların davranışlarını ve seslerini sistematik olarak kaydetti. Toplamda 700’den fazla farklı vokalizasyon (sesli ifade) belgelendi.
Bu sesler arasında “düdük ve cıvıltı” ya da “yüksek hırlama ve düşük hırlama” gibi ikili kombinasyonlar dikkat çekti. Araştırmacılar, bu kombinasyonların basit anlam toplamalarından daha fazlasını içerip içermediğini anlamak için insan diline yönelik kullanılan bağlamsal analiz yöntemlerini uyguladı.
“Yüksek Hırlama ve Düşük Hırlama”: Yeni Anlamların Habercisi
Analizler sonucunda özellikle üç ses kombinasyonu, birleşen seslerin tekil anlamlarının ötesine geçen, “önemsiz olmayan” (nontrivial) yeni anlamlar taşıdığı gözlemlendi. Örneğin, “düşük hırlama” genellikle heyecan anlarında kullanılırken “yüksek hırlama” dikkat çekmek amacıyla çıkarılıyor. Ancak bu iki sesin birlikte kullanımı, yalnızca “heyecanlıyım, dikkat et” anlamına gelmiyor; özellikle başka bir bireyin saldırgan davranışlar sergilediği durumlarda tercih ediliyor. Bu, bonobonun ya saldırıyı durdurmaya çalıştığını ya da grup üyelerinin dikkatini bu davranışa çekmeye çalıştığını gösteriyor.
Devrim Niteliğinde Bir Yöntem
Bu çalışma sadece ortaya çıkardığı sonuçlarla değil, uyguladığı metodolojiyle de övgü topluyor. Rennes Üniversitesi’nden evrimsel biyolog Maël Leroux, çalışmanın “alanın çehresini değiştireceğini” belirtiyor. Daha önceki hayvan iletişimi çalışmalarının çoğu, belirli seslerin genel anlamlarını tanımlamakla sınırlıydı. Ancak Berthet ve ekibi, 300’den fazla bağlamsal değişkeni dikkate alarak, bu seslerin kullanımındaki anlam derinliğini daha kesin bir şekilde ortaya koydu. Leroux, “Bu, insanlara özgü olduğu varsayılan bir yeteneğe dair ikna edici bir kanıt” diyor.
St. Andrews Üniversitesi’nden Gal Badihi ise yöntemi “devrimsel” olarak tanımlıyor. Çalışmanın sadece bonobolarla sınırlı kalmayıp, şempanzeler, gibonlar ve marmosetler gibi diğer primat türleriyle de uygulanabileceği ve bu sayede primat iletişimi araştırmalarına yeni bir yön vereceği öngörülüyor
Bu bulgular, insan diliyle ilgili temel sorulardan birine dilin evrimsel kökenine yeniden bakmayı gerektiriyor.
Araştırmanın kıdemli yazarı Simon Townsend, hem bonoboların hem de insanların bu dilsel birleşim yetisini yaklaşık 7 milyon yıl önceki ortak atalarından miras almış olabileceğini öne sürüyor.
Dilbilimci Cedric Boeckx de bu çalışmanın, primat iletişiminde genellikle göz ardı edilen vokal iletişime dikkat çektiğini belirtiyor:
“Araştırmalar daha çok jestlere odaklanmıştı; bu çalışma vokal iletişimin ne kadar zengin olabileceğini gözler önüne seriyor.”
Sonuç olarak, bonoboların sesleri anlamlı bir şekilde birleştirme yetisi, insan dilinin evrimini anlamamız açısından kritik bir pencere açıyor. Bilim insanları bu keşfin yalnızca bonobolarla sınırlı olmadığını, diğer türlerde de benzer yetilerin araştırılması gerektiğini vurguluyor. Leroux’nun sözleriyle: “Artık yapacak çok işimiz var.”