Yaban Hayatı Hastalıkları Gözetim Odak Grubundan araştırmacılar, hayvan kaynaklı virus karakteristiklerinin kaydını tutmak için merkezi ve halka açık bir veritabanı oluşturulmasını önerdi.
Uzmanlara göre gelecek salgınların ve pandemilerin önüne geçmek ve riskleri azaltmak için yaban hayvanlarının küresel çapta izlenmesi konusunda adımların atılması gerekiyor.
Bu odak grubundaki araştırmacılar, gelecekte görülebilecek olan salgınların önlenmesi için hastalıklara neden olan organizmaların veya patojenlerin test edilmesi ve gözlemlenmesi konusunda iyileştirmeler yapılmasını talep ediyorlar.
SARS ve MERS gibi geçmişte yaşanmış yeni hastalıklara hayvanlardan insanlara geçen patojenlerin neden olduğu biliniyor. COVID-19’a neden olan SARS-CoV-2 koronavirüsünün ise yarasalarda ortaya çıkıp diğer yabani hayvan konaklarına, oradan da insanlara geçtiği düşünülmekte.
Hayvanlardan insanlara geçişin süreçlerindeki bu inanılmaz bilgi açıklığı ve olan bilgimizde de oldukça fazla karanlık nokta olması,
Bu gözetimin iyileştirilmesinin ve geliştirilmesinin acilliği ve gerekliliği konusunda bize bir işaret veriyor.
Science’ta yayınlanan bu makalede COVID-19’un tekrar etmesini engellemek için, yoğun risk bölgelerindeki yaban hayvanları test edilmeli. Yaban hayvanı ticaretinin süreçleri hakkında daha fazla bilgi edinilmeli. Ve bunları yaparken daha fazla görüş sağlayabilecek teknolojilerden yararlanmamızın şart olduğu açıkça ifade ediliyor.
Laboratuvarların test kapasitelerinin artırılması
Şu sıralar yaban hayvanlarının ticaretinde patojen taramalarını gözetleyen bir oluşum yok. Bu hayvanlar büyük popülasyonlarca yeniyor, taşınıyor veya spor olsun diye avlanıyor.
Araştırmacılara göre bu dikkatsizlik endişe verici, çünkü RNA virüslerinin yüzde 89’u hayvanlardan insanlara geçip büyük tehlikeler yaratabiliyor. Bu büyük tehlikelere şu an içinde bulunduğumuz pandeminin baş mimarı SARS-CoV-2, MERS ve Ebola virüsleri dahil edilebilir.
Bu araştırma hayvan ve insan etkileşiminin fazla olduğu yüksek risk bölgelerinde veya bu bölgelerin yakınında bulunan laboratuvarların test kapasitelerinin artırılması gibi birtakım öneriler sunuyor.

Avrupa ve Kuzey Amerika hayvan patojenlerini inceleyen laboratuvarların yüzde 62’sine ev sahipliği yapıyor. Yoğun risk bölgeleri olan Asya ve Afrika gibi bölgelerde ise bu oran sırasıyla yüzde 26 ve yüzde 3. Tehlikeye oranla orantısız bir laboratuvar kapasitesi var denilebilir.
Araştırmacılara göre, test teknolojisinin küçük ama maliyet açısından verimli araçlarla sağlanması güzel bir çözüm gibi gözüküyor. Yerel test merkezlerindeki taşınabilir DNA sıralayıcıları bu sorunun çözülmesi için bir yol olabilir. Bu yöntem Edinburgh Üniversitesi’nde deneniyor.
Odak Grubu aynı zamanda halka açık bir veritabanı oluşturulması konusunda ve bu veritabanında hayvanlardan insanlara geçen virüslerin özelliklerinin kaydının tutulması konusunda da ısrarcılar.

Bu tarz oluşumların patojenlerin nasıl evrildiğine, ne kadar sık görüldüklerine, olası tehlikelerin erken teşhisine, aşı ve antiviral tedaviler gibi sağaltma mekanizmalarının oluşturulması konularında bilim insanlarına büyük katkı sağlayacağı düşünülüyor.
Bir diğer öneri ise yaban hayvanlarının ticaretine uluslararası standartlar getirilmesi, özellikle de gelecekteki olası hastalıkların görüntülenmesi için.
Professor Anna Meredith:
“COVID-19 gibi hayvandan insana geçen birçok hastalığın var olduğunu biliyoruz. Ama sanırım bu denklemin hayvan tarafına fazla eğilip bu kısmı düşünmüyoruz…
Yerel ölçekli gözetim ve sorumluluk alımı, yaban hayata güç verecek ve toplum sağlığı uzmanlarının patojenleri yerinde ve sürekli takibi ile ileride görülebilecek hayvanlardan insanlara geçen patojenlerin yaratacağı hastalıklar önlenebilecek veya hafifletilebilecek.”
Deniz Özdemir