Korku ve gereği kalmadığı zaman korkuyu engelleyebilme yeteneği önemli bir hayatta kalma mekanizmasıdır. Korkuya karşı denge sağlayabilmek için beyin, korkuyu yok etmekle meşgul olur. Bu süreçte, benzer çevresel unsurların bulunuşuyla, korkunun olmadığı dönemde kazanılan anılar oluşur. Daha sonra bu korkusuz dönem anıları, gerçek korku hafızasıyla rekabete girer.
Queensland Üniversitesi’nden Profesör Tim Bredy ve arkadaşlarının, Nature Neuroscience dergisinde yeni yayımlanan makelesine göre, korku anında oluşan anıları ortadan kaldırma yeteneği DNA’nıın esnekliğine dayanıyor. UQ Queensland Beyin Enstitüsü’nden bu çalışmanın baş yazarı olan araştırmacı Dr. Paul Marshall, “DNA, çeşitli bir çok yapıyı benimseyebilir,” diyor.

“En yaygın ve en bilinen DNA yapısı, saat yönünde bükülü çiftli sarmal yapısıyla ‘B-DNA’ dır. Fakat, DNA baz çiftlerinin birbirleriyle kurdukları bağların daha serbest olmasıyla, Z-DNA gibi farklı sarmal yapılar oluşabilir.”
Dr. Marshall, Z-DNA’yı, B-DNA’nın saat yönünde bükülmüş biçimi olarak açıklıyor. Bir anlığına ellerinizin birbirlerini tamamlayıcı DNA zincirleri olduğunu ve baş parmaklarınızın bazlar olduğunu düşünün. Eğer ellerinizi önünüzde, avuç içleri dışarı olacak şekilde tutup, baş parmaklarınızı birbirine dokundurursanız, B-DNA’da iki bazın birbiriyle nasıl etkileştiğini görmüş olursunuz.
Şimdi de, Z-DNA oluşumunda bazların nasıl döndüklerini görmek için, avuç içleriniz içeriye gelecek şekilde bileklerinizi çevirip, serçe parmaklarınızı birbirine dokundurun. Ellerinizi aynı şekilde hareket ettirmeye devam ederseniz ve baş parmaklarınızı tekrar bir araya getirirseniz, Z-DNA’nın yeni bir bükülmeyle nasıl sabitlendiğini de görmüş olursunuz.
Z-DNA kısa bölgeler üzerinde oluşur ve yalnızca belirli diziler bu şekilde bir içeri-dışarı dönüş sergileyebilir. Uzun zamandır kimse neden Z-DNA’nın var olduğunu bilmiyordu.
“Artık biliyoruz ki, nerede genler etkinleşirse, orada Z-DNA ortaya çıkıyor,” diyor Dr. Marshall ve ekliyor, “Z-DNA, etkinleşen genler için bir belirteç görevi görüyor.”
“Araştırmacılar aynı zamanda, Z-DNA ve bazı hastalıklar arasında -kanser de dahil olmak üzere- bir bağlantı olduğunu ve Alzheimer hastalığına sahip olan kişilerin beyinlerinde ileri seviyede Z-DNA bulunduğu fark ettiler.”
Korkunun anılar üzerindeki yok etme etkisi

Korkunun anılar üzerindeki yok etme etkisinin, gen etkinliğinde hızlı değişimlere yol açması üzerine, Z-DNA ve hafıza arasında kurulan bu olası bağlantı Dr. Marshall ve Profesör Bredy’nin ilgisini çekti.
Araştırmacılar daha fazlasını öğrenmek için, dikkatlerini Z-DNA’yı tanıyan ve yakalayan ADAR1 isimli bir enzime yönelttiler. RNA düzenlemedeki üstlendiği görevle bilinen ADAR1, hücredeki protein işlevini değiştirmek için önemli bir enzim. Ayrıca kanıtlarla belirtildiği gibi, ADAR1, Z-DNA’yı tekrar B-DNA’ya çevirir.
“ADAR1, aynı anda bir çok şeyi yapabiliyor ve onu ilginç kılan da bu,” diyor Dr. Marshall.
Dr. Marshall ve arkadaşları, özellikle beynin korku yok oluşunda önemli bir rol oynadığı bilinen bir bölümünde, ADAR1 genini farelerde etkisiz hale getirdiler. Bunun sonucunda, fareler korku anıları oluşturabildiği halde, korku içermeyen anılar oluşturmayı başaramadılar.
Kısacası, korkuyu yok etme kabiliyetlerini kaybettiler. Araştırmacılar ADAR1’i mutasyona uğrattıklarında da aynı etkiyi gözlemlediler, bu durumda da çok iyi çalışmadı. Bulgular gösteriyor ki, Z-DNA korku sırasında oluşuyor, sonra ADAR1, korkuyu yok etme sırasında, Z-DNA’ya bağlanıyor ve iki önemli görevi yerine getiriyor: RNA düzenlemesini hızla arttırıyor ve sonrasında Z-DNA’yı B-DNA’ya çeviriyor.
“Görünen o ki, hafızanız ne kadar fazla esnekse, DNA yapıları arasında da o kadar hızlı geçiş yapmaktasınız, ” diyor Dr. Marshall.
“DNA yapısının esnekliği, hafızanın esnekliğidir.”
Aynı zamanda ekliyor, “Bu, çevremize atik cevaplar vermemizi sağlıyor. Korku anıları, esnek olmak durumundalar. Hayatta kalmak için oldukça kullanışlı olsalar da, aynı zamanda normal işleyişin de arasına girebilirler. ”
Profesör Bredy, “Korku ve korkuyu yok etme arasındaki denge, bilişsel esneklik için çok önemli,” diyor. Dahası, korkuyu yok etme mekanizmasının bozulması, TSSB (Travma Sonrası Stres Bozukluğu) ve fobilerin oluşmasının önemli bir kilit noktası oluyor. Korkuyu yok etme mekanizmasının nasıl çalıştığını ne kadar iyi anlarsak, bu durumlar için daha iyi tedavi yöntemleri bulma şansımız da o kadar artar.
Zehra Güneş