Dirseğinde ve bileğinde şüpheli kıvrımlara sahip dinozor fosilleri, tüm modern kuş uçuşunun temelini oluşturan korunmamış bir tendonun varlığına işaret ediyor.
Eğer Tokyo Üniversitesi’ndeki araştırmacılar haklıysa, bu duruş Dünya’nın uçan omurgalılarının gökyüzüne çıkmak için izledikleri yol hakkında ipuçları verebilir. Bir omurgalıyı yerden kaldırabilecek kadar güçlü kanatların evrimi, paleontolojideki en büyük gizemlerden biridir.

Pterosaurlar (Teruzor), yaklaşık 200 milyon yıl önce gerçek havalanmayı başaran bilinen en eski omurgalılar olmalarıyla ünlüdür. (Teruzor veya pterozor, Pterosauria kladına veya takımına ait, soyu tükenmiş uçan sürüngenlerdir.) Yine de bu devasa antik sürüngenler dinozor değildi. Ama kuşların atalarının tüm uçuş işini kendi başlarına çözmelerini sağladı. Bu son derece farklı köken hikayelerine rağmen, kuşlar havada kalmak için pterosaurlara çarpıcı biçimde benzeyen bir yapı kullanırlar. Bu yapı, tüyler gibi, uçmadan çok önce evrimleşmiş gibi görünmektedir.
Propatagium adı verilen bu zar, günümüzde kuşlar ve yarasalar da dahil olmak üzere kanatlarını çırpan tüm canlı omurgalılarda bulunan bir zardır. Hatta bazı uçan memeliler, paraşüt benzeri üst uzuvlarında benzer bir yapıya sahiptir.
Bir propatagium’u hayal etmenin en iyi yolu, kolunuzu dirsek ve bilek kıvrık olarak yana doğru uzatmaktır. Şimdi omzunuzdan elinize doğru uzanan, bir köprü veya bir kanadın “ön kenarını” oluşturan bir tendon hayal edin. Bu ‘köprü’, uçan kuşların bir kanat çırpma hareketi sırasında bileklerini ve dirseklerini uyum içinde esnetmelerini ve uzatmalarını sağlar. Yapı esasen bir kuşun uçuşunu sağlıyor ve hayvanın aynı anda iki eklemi kontrol etmesine izin veriyor. Pterosaurlar için rolü daha az nettir, ancak propatagium, kanadın üst yüzeyi üzerindeki hava akışını değiştirerek uçuşun kalkış ve inişinin kontrolünü sağlıyor gibi görünmektedir.

Bazı bilim insanları, tendonlar olmadan kuşların, yarasaların ve dinozorların yerden asla havalanamayacaklarını düşünüyor.
Tokyo Üniversitesi’nden paleontolog Tatsuya Hirasawa, “Diğer omurgalılarda bulunmaz ve ayrıca uçamayan kuşlarda ortadan kaybolduğu veya işlevini yitirdiği bulundu, bu da uçmak için gerekli olduğunu bilmemizin nedenlerinden biri” diye açıklıyor.
“Öyleyse, kuşlarda uçuşun nasıl geliştiğini anlamak için, propatagium’un nasıl evrimleştiğini bilmeliyiz.”
Sorun şu ki, propatagium yumuşak bir doku, bu da fosil kayıtlarında nadiren korunduğu anlamına geliyor. Üstelik bu tendon çok ince olduğu için tutunduğu kemiklerde pek iz bırakmıyor.
Neyse ki Hirasawa ve meslektaşı Yurika Uno, artık orada olmadığında bile tendonu ‘görmenin’ bir yolunu buldu. Buradaki ipucu, üremenin bir hayvanın hareketlerini nasıl kısıtladığını bilmektir.
Örneğin modern bir kuş öldüğünde, bu zar doğal olarak hayvanın bilek ve dirseğini esnek tutar.
Kuş olmayan theropod fosillerinde dirseğin göze çarpan açısını kolların kıvrımıyla karşılaştıran araştırmacılar, propatagium benzeri bir yapının muhtemelen birkaç karasal dinozorun omuzu ve bilekleri boyunca uzandığına dair kanıtlar buldular.
Örneğin, birçok ‘Maniraptora’ın fosillerinde gözlemlenen açılar, modern kuşlarda görülenlerden biraz daha büyüktü. Ancak bunlar yine de erken dönem propatagium benzeri bir yapının varlığına işaret ediyordu.

Araştırmacılar, bu tahminleri desteklemek için, iki Maniraptora fosilinde erken bir propatagium olabilecek yumuşak doku kalıntılarını da belirlediler. Caudipteryx muhtemelen uçamıyordu ve mikroraptorun uçup uçamayacağı hâlâ tartışmalı. (Caudipteryx, erken Kretase’nin Barremian çağında yaşayan tavus kuşu büyüklüğündeki theropod dinozorlarının bir cinsidir.)
Yine de bu dinozorların her ikisi de daha sonralarda ,motor becerisi olan, uçuş için gerekli olacak yapılara açıkça sahipti.
Velociraptor’lar, muhtemelen uçamayan başka bir Maniraptora’dır. (Velociraptor, Dromaeosauridae familyasından, geç Kretase döneminde Asya’da yaşamış, kuş benzeri, tüylü teropod dinozor cinsi.)
Ancak fosillerinin uzun süredir kayıp olan bir propatagium’a ait ipuçlarını içerip içermediğini görmek için daha fazla araştırmaya ihtiyaç duyulacaktır.

Bununla birlikte, son sonuçlara dayanarak, Tokyo Üniversitesi’ndeki araştırmacılar, propatagium’un, kabaca 150 milyon yıl öncesine uzanan bir soy olan tüm Maniraptora’ların atası olabileceğini düşünüyorlar.
Bunun tek istisnası, dinozor ağacına yerleştirilmesi zor olan ama bir Maniraptora olarak kabul edilen veya edilmeyen tartışmalı Arkeopteriks’tir. (Arkeopteriks ya da Archaeopteryx, kuşumsu bir teropod dinozor, uçamayan tüylü dinozorlar ve çağdaş kuşlar arası geçişi simgeleyen en ünlü avialan cinsi.)
Ünlü tüylü dinozorun uçup uçamayacağı hararetle tartışılıyor, bazıları hayvanın uzuvlarını sadece süzülmek için kullandığını düşünüyor.

Fosillerdeki bilek ve dirsek açısı kesinlikle onun propatagium benzeri bir yapıya sahip olduğunu göstermez.
“Dolayısıyla,” diye yazıyor yeni araştırmanın yazarları, “Arkeopteriks muhtemelen modern kuş gücüyle çalışan uçuşun kinematiğini gerçekleştiremeyecek durumdaydı.”
Belki de Arkeopteriks’in bir propatagium’u olsaydı, ataları bugün hala uçuyor olurdu.
Çeviren: Can Dinlenç