Albert Einstein’ın gölgesinde kalan dahi: Mileva Einstein – Maric

Atlas Kardemir
Okuma süresi 9 Dakika
Albert Einstein ve karısı Mileva Maric Einstein

Mileva Maric, ya da Mileva Einstein – Maric 19 Aralık 1875 tarihinde, (o zamanlar Avusturya-Macaristan sınırları içinde olan) Sırbistan’ın Titel şehrinde dünyaya geldi. Albert Einstein ile tanıştığı Zürih Politeknik Okulu’na devam etti. Albert’ten hamile kaldı ve ikisi de Zürih Patent Bürosu’nda çalışırken evlendiler.

Einstein en ünlü eserini yazarken ona iki çocuk daha doğurdu. 1916’da boşandılar, 1948’de tek başına yaşadığı Zürih’te hayata gözlerini yumdu. Mileva Maric 1875’te Avusturya-Macaristan’ın Titel şehrinde doğdu (şimdi Sırbistan sınırlarındadır). Zengin ve saygın bir aileye mensup olan annesi Marija Ruzić ve babası Miloš Marić’in iki çocuğu vardı:

Mileva Einstein – Maric kızı ve oğlu

Zorka ve Miloš Jr Mileva. 1892’de babası, Eğitim Bakanı’ndan Mileva’nın, yalnızca erkeklerin devam edebildiği fizik derslerine katılabilmesi için izin aldı. Mileva lise eğitimini 1894’te İsviçre’nin Zürih şehrinde tamamladı ve ailesi daha sonra Novi Sad şehrine taşındı. Mileva’nın arkadaşları onu sessiz ve çalışkan biri olarak tarif etmekteydi.

Her zorluğa meydan okumayı seven, azimli ve kararlı bir kişiliğe sahipti. Maric, orta öğrenimini 1896 yılında bitirdikten sonra, Zürih Üniversitesi’ne kaydoldu. Kısa bir süre eğitim almasının ardından, Zürih Politeknik Okulu’na (daha sonra İsviçre Federal Enstitüsü adını almıştır) geçiş yaptı.

Üniversitedeki arkadaşları arasında Albert Einstein da vardı. Albert Einstein, 1879 yılında Almanya’nın Ulm kentinde dünyaya geldi ve kendisinden sonra doğan bir kız kardeşe (Maja Einstein) sahipti. Babası Hermann bir sanayiciydi. Annesi Pauline Koch ise zengin bir aileden geliyordu. Albert meraklı, bohem ve asi bir çocuktu.

Albert Einstein

Disiplinsiz olmakla birlikte, Alman okullarının sert karakterinden nefret ederdi; o da liseyi İsviçre’de bitirmişti ve ilerleyen yıllarda ailesi Milano’ya taşındı. Albert ve Mileva, 1896 yılında Zürih’teki Politeknik Enstitüsü’nün fizik-matematik bölümüne üç öğrenciyle birlikte kaydoldular: Marcel Grossmann, Louis Kollros ve Jakob Ehrat.

Albert ve Mileva sürekli biçimde birlikte çalışarak, ayrılmaz bir ikili haline geldiler. Albert, evde çalışmayı tercih ettiğinden, okulda yalnızca birkaç konferansa katıldı. Mileva ise metodik ve disiplinli bir öğrenciydi.

Mileva Maric Einstein İle İlişkisi

Mileva Maric ve Albert Einstein

Başlangıçta, Maric derslerinde oldukça başarılıydı. Almanya Heidelberg’de bir dönem okudu. Ondan uzaktayken Maric, Einstein ile mektuplaşmaya başladı. Ona “Dollie” lakabını takmıştı ve onu geri dönmeye ikna etmeye çalışıyordu. Geri dönüşünün ardından, dostlukları bir aşk ilişkisi haline geldi. Mileva’nın ailesi bu ilişkiyi onaylarken, Einstein’ın ailesi ilişkilerine karşı çıktı.

Maric’in ondan birkaç yaş büyük olması ve farklı bir dini ve kültürel geçmişe sahip olması gerekçelerini öne sürdüler. Einstein ile olan ilişkisi günden güne ilerlerken, Maric çalışmalarında bazı sorunlar yaşadı. 1900 yılında girdiği mezuniyet sınavlarında başarısız oldu. Einstein aynı yıl mezun oldu ve bir iş aramaya başladı. Zürih’te yaşadıkları yıllarda, Maric bir laboratuvarda iş buldu ve sınavlara tekrar hazırlandı.

Ancak çabaları yine başarısızlıkla sonuçlandı: Zira, Maric bu süre zarfında Einstein’ın çocuğuna hamile olduğunu fark etmişti. Ailesiyle birlikte yaşayan Maric, 1902 başlarında kızı Lieserl’ı doğurdu. Einstein ve Maric 1903’te hayatlarını birleştirmeye karar verdiler.

Belediye salonunda düzenlenen sade bir törenle, 6 Ocak günü İsviçre’nin Bern kentinde evlendiler. O zamanlar, Einstein Bern’deki bir patent ofisinde çalışıyordu. Ertesi yıl çift, ilk oğulları olan Hans Albert’in doğumuyla gerçek bir aile haline geldi.

Entellektüel İlişkileri

Maric ’in Einstein’ın çalışmalarında oynadığı rol çok net değildir. Einstein, patent ofisinde çalışırken, fizik ve teorik çalışmalar üzerine, gündelik işlerinden çok daha fazla zaman harcamıştı. 1905 yılında Einstein, en iyi eseri olarak bilinen bir dizi makale yayınladı. Bu sırada görelilik teorisini ve ünlü formülü “E=mc2”yi ortaya çıkardı.

Einstein, Mileva Maric ile evlendiğinde 26 yaşındaydı ve 1905’te yayınladığı çalışmalar fizik alanında görülmemiş biçimde, üç farklı fizik alanına üç temel katkı sağlamış odu. Einstein bu katkılar nedeniyle 1921 yılında Nobel Ödülü alacaktı. Mileva, bilimsel başarılarının önemli bir döneminde Einstein’ın hayatına girmişti ve kendi çabalarıyla ona yardım etti.

Einstein’ın Mileva ile olan evliliği entelektüel bir ortaklığı andırıyordu. Einstein, Mileva’nın sakin, bağımsız ve entelektüel tavrına hayran kalmıştı.

Einstein, Mileva’yı “eşit olduğum ve benim kadar güçlü ve bağımsız olan bir yaratık,” diye tarif ediyor ve bu sebeple kendisini şanslı saydığını söylüyordu. Birçok insan Einstein’ın görelilik teorisi gibi çalışmalarında Mileva’nın çok büyük katkılarda bulunduğunu ifade eder.

Elbette ikisi de Einstein’ın Mileva’nın bazı fikirler sunduğu eserleri üzerinde çalışmıştı. Öte yandan, Mileva’nın Einstein’ın teorilerinde daha büyük bir paya sahip olduğunu söylemek spekülatif bir yaklaşım olacaktır. Günümüzde Mileva’nın Einstein’ın teorilerine bilimsel katkılar sağladığını gösteren herhangi bir yazılı kayıt bulunmuyor.

Ancak, genç Einstein’la olan kişisel ve entelektüel ilişkisi nedeniyle, Albert’in kariyerinde kesinlikle önemli bir rol oynamıştır.

Çiftin ikinci oğlu Eduard 1910 yılında dünyaya geldi. Ertesi yıl, Einstein’ın ailesi, Albert’in bir Alman Üniversitesi’nde profesör olarak çalışmaya başladığı Prag’a taşındı. Kısa süre sonra Einstein, 1912’de Zürih’teki ETH’de (İsviçre Federal Enstitüsü) profesör olarak çalışmaya başladı.

Einstein bu zaman zarfında kuzeni Elsa Lowenthal ile yazışmaya ve bir gönül ilişkisine başladı. İkili, 1914’te Lowenthal’ın yaşadığı Berlin’de Einstein’ın alacağı görevlerden önce bir süre görüşmeye devam etti.

Mileva Maric ve Albert Einstein Boşanması

Albert Einstein’ın Berlin’de çalışmaya başlamasının ardından, Maric ve çocukları o yıl Einstein’la birlikte olmak için Berlin’e taşındı. Berlin’e hiç gitmek istemeyen Maric, şehirde giderek mutsuzlaştı. Einstein, Berlin’e yerleştikten kısa süre sonra onunla kalması için bazı koşullar öne sürdü.

1914 yazında Maric, çocukları Zürih’e geri götürdü ve orada kalıcı bir hayat kurdu. Einstein, 1916’da kendisinden boşanmak istedi. Kuzeni Elsa’yla olan ilişkisi nedeniyle Mileva ve çocuklarına ilgisini tamamen yitirmişti.

Einstein, bir avukat tarafından hazırlanan, maaşının yarısının altında, üç ayda bir 5600 Reichsmark yıllık nafaka ödemek için bir taahhütte bulundu. Birinci Dünya Savaşı’nın ardından boşanma davası sonuçlandı ve çift 14 Şubat 1919’da boşandı. Boşanma anlaşmalarının bir maddesi, Albert’in bir ödül kazanması durumunda Maric’in Nobel Ödülü’nün parasal kısmını almasını içeriyordu.

Einstein 1921 yılında Nobel Fizik Ödülü’ne layık görüldü ve para ödülünü Maric’e yolladı. Maric için Einstein’dan sonraki hayatı oldukça zor geçti. Bir süreliğine bir pansiyon işletti ve özel dersler verdi. 1930’da Maric, oğlu Eduard’ın yaşadığı zihinsel sorun sebebiyle yıkıcı bir darbe aldı.

Ödül parasıyla almış olduğu tüm gayrı menkulleri satarak oğlunun tedavisine yatırdı. Sonunda, oğluna şizofreni tanısı kondu ve hayatının geri kalanını sanatoryumlarda geçirdi. Diğer oğlu Hans Albert, 1938’de ailesiyle birlikte Birleşik Devletler’e taşındı. 1947 yılında Kaliforniya Üniversitesi’ne girdi.

Mileva Maric Ölümü 

Mileva Maric 1948 yılında, yetmiş iki yaşındayken Zürih’te tek başına hayata gözlerini yumdu. 19. yüz yılın sonlarında doğan bu parlak zekâlı kadının bir fizikçi olma isteği sürekli biçimde cinsiyet ayrımcılığı nedeniyle engellenmişti. Öte yandan, modern çağın en ünlü dâhisi Albert Einstein’a âşık olma talihsizliğini yaşamıştı. Başlangıçta, ortak çalışma, deney, fikir ve karşılıklı ilham alış-verişini barındıran bir ilişkileri vardı.

Fakat Albert, bilimsel alanda yükselirken, Mileva ev işlerine mahkûm oldu. Giderek yalnız ve izole hale geldi, zaman içerisinde öz güvenini yitirdi ve bu durum kendisini derin bir depresyona itti. Kendi başına bir deha olan ama aynı zamanda görelilik teorisine de katkıda bulunan bir kadın için trajik bir hayattı.

Bugün adı sadece Albert Einstein’la birlikte anılsa da Maric, bilimin erkek egemen labirentlerinde kaybedilmiş ve unutturulmuş kadınlar arasındaki yerini aldı. Bağımsız bir hayat sürdürseydi belki de fizik alanında birçok yeni kuramın oluşturulmasında büyük başarılar gösterebilirdi. Maalesef bunun gerçekleşme ihtimalini asla bilemeyeceğiz.

Bu makaleyi paylaş
Atlas Kardemir, moleküler biyoloji alanında uzmanlaşmış bir araştırmacıdır. Genetik yapılar ve biyomoleküler süreçler üzerine derinlemesine çalışmalar yaparak, biyolojik sistemlerin moleküler temellerini anlamaya katkı sağlamaktadır. Özellikle genetik mühendislik ve biyoteknoloji uygulamaları konusunda elde ettiği bilgilerle, bilim dünyasında önemli projelere imza atmaktadır.
Yorum Yap

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir