Hamurdan bir yaratık hayal edin. Kafasının çekildikçe vücuduna oranla katbekat uzadığını. Eğer hayal gücümüzü zorlarsak, bu garip görünümlü yaratığı “Tanystropheus” adlı bir sürüngenle özdeşleştirebiliriz.
Bu ilginç fosiller, paleontologların neredeyse 170 yıldan beri kafasını karıştırmaktadır.
Araştırmacılar, sürüngen fosillerinin ezilmiş kafataslarına farklı bir boyuttan bakmak için bilgisayarlı tomografi (CT) taramalarını kullandılar ve bu garip hayvanlarla ilgili bazı havada kalmış sorunları çözdüler.
İlginizi çekebilir: Dinozorlar Hakkında Detaylı Bilgiler. Dinozorların Kısa Tarihi

Tanystropheus türleri 5 metreden uzun olabilir.
Kuyrukları yaklaşık olarak boyunun üçte biri kadardır. Geri kalanıysa tamamen boyundan oluşur.
Chicago Field Müzesi’nde paleontolog olan Olivier Rieppel, “Tanystropheus güdük vücutlu ve fazla uzun boyunlu bir timsaha benziyor,” diye konuştmaktadır.
Bu sürüngenin neden bu kadar garip boyutlarda evrimleştiğiyse tam bir muammadır. Suyun altında uzun süre kalarak mı evrimleşmiştir yoksa karada mı?
Boyun kemiklerinin şekli de büyük bir soru işaretidir zira bir yılanın ya da kertenkelenin kemik yapısından ziyade, zürafa boynu gibi evrimleşmiştir. Aslında kalıntıları ilk kez 1852’de ortaya çıktığında, kemiklerin uçan bir pterozorun uzun kanat kemikleri olduğu varsayılmıştır.
İlginizi çekebilir: Bilim İnsanları Uçabilen Bir Sürüngen Türü Keşfetti

Ayrıca ortaya çıkarılan fosillerin hepsinin timsah boyutunda olmadığı da fark edilmiştir. Bir kısım görece çok daha küçüktür. Bu da paleontologların kafasını karıştırmaktadır çünkü tamamen farklı bir türü mü temsil ettiklerini yoksa daha yetişkin boyuta ulaşmamış çocuklar mı olduğunu ayırt edememişlerdir.
Bu paleontoloji biliminde büyük bir zorluktur. Cüce bir türün iskeletiyle henüz olgunlaşmamış başka bir türün kemikleri tıpatıp aynı olabilir.
İlginizi çekebilir: Eski Timsahlar ‘Bir Dinozor Gibi’ Ayakları Üzerinde Yürümüş Olabilir
3D Modellemeleri Çıkarıldı
Neyse ki bunların arasındaki fark, iskeletin tamamen gelişip gelişmediği araştırılarak bulunabilmektedir. Bu tür ipuçları, tıpkı bir ağacın gövdesindeki halkalara bakılarak yaşının hesaplanması gibi; fosillerin en iç kısmından temin edilmektedir. Bunu bulabilmek için de Rieppel ve meslektaşları Tanystropheus iskeletlerine X-ray uygulayarak bilgisayarlı tomografi teknolojisi ile 3D modellemelerini çıkardılar.
Zürih Üniversitesi’nde sürüngen evrim uzmanı olan Stephan Spiekman, “Fosillerde normalde göremeyeceğimiz detayları, bilgisayarlı tomografi ile gayet net seçebiliyoruz,” diye konuştu. Sonuçlara göre küçülen Tanystropheus fosilleri de aslında yetişkin bir varlığa aitti;
Bu da ellerinde iki farklı tür olduğunu göstermekteydi. İki türü ayırmak için, büyük olana T. Hydroides adını verdiler (Yunan mitolojisinde Hidra canavarı). Küçük kuzeninin ismini ise değiştirmediler ve T. Longobardicus olarak kaldı.

Taramaları dijital modellere dönüştürmek kemikleri yeniden düzenlemelerine yardımcı oldu, bu da sürüngenin tüm anatomisine daha iyi bir şekilde bakmalarını sağladı.
“Ezilmiş bir kafatasını, önemli morfolojik detayları baz alarak 3D modelleme ile düzenleme imkânımız oldu.” Dedi Spiekman.
Tüm kemik parçaları yerine oturtulduğunda, Tanystropheus ’un başından beri evinin su altı olduğu belirlendi. Sürüngenin burun delikleri, tıpkı bir timsahın burnu gibi tepede, kafatasında yer almaktadır. Ciğerinde hava depolamasını sağlayan bir özelliktir. O keskin karmaşık diş yapısının avı kapmak için oldukça etkili bir tuzak oluşturduğu da görülebilmektedir.
Spiekman, “Küçük türler, büyük türlerin yediği gibi balık ve türevleriyle değil aksine karides gibi kabuklu hayvanlarla beslenirler. Bu kayda değerdir çünkü Tanystropheus ‘un uzun boynunun bir zürafa boynu gibi tek göreve odaklı olduğunu düşünmekteydik. Fakat aslında, farklı yaşam şekillerine de uyumlu olabildiğini gözlemledik. Bu olay, bu hayvana bakış açımızı tamamen değiştirmiş oldu,” diye konuştu.

İki çok benzer türün, gereğinden fazla uzun ve orantısız vücutlarını birbirinden tamamen farklı şekillerde kullanmaları, aralarındaki rekabeti de kaldıracağı için aynı habitatta bulunabilmelerine olanak sağlamaktadır.
Artık, 242 milyon yıl önce yaşamış olan bu hayvanın bodur vücudu sığ bir kıyı şeridinde boyluca uzanırken, uzun boynunu yukarı kaldırıp havayı burun deliklerinden doldurduğunu hayal edebiliyoruz.
Sahne ne kadar gerçekçi görünse de Tanystropheus hala tuhaf bir yaratıktır.
Bu araştırma Current Biology’de yayınlanmıştır.
Cemre Zeynep GÜLTEKİN