Jenny Kleeman’ın yeni kitabında yer alan nihai çalışma, okuyucuyu üremenin geleceğine götürüyor. Ve bebeklerin anne rahmi dışında gelişebilecekleri bir dünya ortaya koyuyor. İnanın ya da inanmayın; hem de kilitli torbalarda. Bu konudaki denemeler kuzularla yapıldı bile.
‘’Kuzu uyuyor. Kenarda uzanıyor, gözler kapalı, kulaklar geriye doğru katlanıyor ve seğiriyor. Yutkunuyor, uzun ve ince bacaklarını kımıldatıp ayaklarını oynatıyor. Küçük yarım gülümseyişi sanki çimenlik bir alanda oynayıp zıpladığı bir rüya görüyormuş izlenimi veriyor,’’ diye yazıyor yazar Daily Mail Online’daki giriş açıklamasında.
Eninde sonunda, bebekler anne rahminin dışında, kilitli torbalarda büyümeye başlayabilir. Kuzularla yapılan yeni bir deneyde sonuçlar pozitif oldu.
Torbadaki Kuzular
Kuzular genellikle anneden ayrı olarak gebelik sürecinde 1000 günden daha fazla bir süreye ihtiyaç duyarlar. Philadelphia’a da yapılan bir araştırma yeni bir rapor oluşturdu. Kuzu kilitli torbadaki sıvının içine yerleştiriliyor.
Peki ya göbek kordonu? Bu kordon kanla dolu tüplere bağlanıyor. Fetüs bu yapay rahimde büyüyor.
Ektogenez kavramı olarak bilinen bu üreme sürecinde fetüs torbaya yerleştiriliyor. Tam döneme doğru olan birkaç haftanın ardından torba açılıyor ve sağlık uzmanları bebeğinin burnunun torbanın kenarına doğru ne zaman baskı yapmaya başladığını söyleyebiliyor.
Yine de, Kleeman bunun tam bir hamileliğin yerine geçemeyeceğini açıkça belirtiyor. Deneydeki kuzu torbanın içinde döllenmedi, annesinin rahminden insanlarda yaklaşık 22-24 haftaya eşdeğer bir gebelik döneminde alındı ve ardından biyokütle denilen bir suyun içine yerleştirildi.
İnsanlarda Böyle Bir Şey Söz Konusu Olamaz
İnsanlar için de böyle bir şeyin söz konusu olup olamayacağı konusunda kafanız mı karıştı? Cevap şimdilik hayır.
Yine de araştırmacılar, etik açısından onayladığı zaman kilitli torbalarda insan yavruları için de deney yapacak kadar cesurlar.
Umuyoruz ki bu ektogenez kavramı sadece canlıların ve insanların vücutları dışında fetüs üretmek için yapılan bir şeydir ve altından farklı bir şey çıkmaz. 1923 yılında, İngiliz genetikçi J.B.S Haldene tarafından kavramsallaştırılmıştı.
İngiliz genetikçi, kadından yumurtalık alıp bu yumurtalığı 20 yıl boyunca bir sıvının içinde büyüterek her ay yeni yumurta üretebilecekleri bir gelecek hayal ediyordu. Bu yumurtalardan yaklaşık olarak yüzde doksanı, ‘’açık havaya çıkmadan’’ evvel tam dokuz ayda büyüyen emriyolarla döllenebilirler.
Bilim insanlarına göre bu ‘’azalan nüfüs’’ için bir çözüm yolu.
Fakat sonuçta, bu bebekler büyüdüğünde, özellikle de insanlar arasında, kilitli torbada yetişen kişi olarak tanımlandıklarında farklı şeyler ortaya çıkmaz mı?
Zeynep TEKGÖZ