Yüzyıl Önce Yaşanan Astronominin Büyük Tartışma’sı Günümüz Evren Görüşünün Şekillendiricisi Oldu. Harlow Shapley ile Heber Curtis arasındaki tartışma, nihayetinde Edwin Hubble tarafından açıklık kazandı. Var olan evrenleri saymak oldukça kolay. Saymaya başladığımızda, 1’de durabiliriz.
Asıl problem, tanımların değişiyor olması. Yüzyıl önce, “evren” Samanyolu gökadası olarak tanımlanıyordu.
Aynı fikirde olmayan insanlar ise uzun zaman boyunca alay konusu oldu – ta ki, bilim 100 yıl önce, 26 Nisan’da Büyük Tartışma olarak bilinen çekişmeyi ortaya koyana kadar. O tarihte, Amerikalı gökbilimci olan Harlow Shapley ve Heber Curtis evrenin kapsamı hakkında karşıt düşüncelerini dile getirdiler.

Gökbilimciler bugün Samanyolu’nun devasa bir gökada olduğu bildikleri kadar, evren kovasının içinde yalnızca bir damla olduğunu da biliyorlar. Tıpkı, Güneş’in Samanyolu’nun yörüngesinde dönen 100 milyar civarındaki yıldızdan sadece biri olması gibi, Samanyolu gökadası, muazzam derecede büyük, genişleyen uzay balonunun içinde yüz milyarlarca bulunan gökadalardan yalnızca biri!
Fakat 1920’de hakim olan geleneksel bilim Samanyolu gökadasının tek oluşunu dayatıyordu. Çoğu uzman, Samanyolu içerisinde bulutsular olarak bilinen bulanık ışık yamalarının varlığında ısrar ediyordu. Bazı gökbilimciler, bulutsuların sarmal yapılarıyla, yapım aşamasında olan güneş sistemleri olabileceklerini öne sürüyordu.
Diğerleri ise bu bulutsuların oldukça uzakta, Samanyolu gökadasının sınırlarının ötesinde bulunduğu konusunda ısrar ediyorlardı. Hatta, bu görüşteki insanlar, bulutsuların (en azından bir kısmının) gökadamızla kıyaslanacak miktarlarda yıldız içerdiği ve bunların “ada evrenler” olarak tanınmaya değer olduklarını savundular.
Ada evren fikri

Aslında ada evren fikri, 19. yüzyıl ortalarında bulutsular için uygun bir açıklama olmuştu. (Amerikalı gökbilimci Ormsby MacKnight Mitchel, 1840’larda Alman bir makaleden yaptığı çeviride bulutsuları temsilen “ada evrenler” sözünü türetmişti.) Fakat yüzyılın sonuna kadar, gökbilimsel bir uzlaşmayla Samanyolu’nun hakiki ve yegane evren olduğu tasdik edilmişti.
İrlandalı gökbilimci ve yazar Agnes Clerke 1890 yılında, “hiçbir yetkili düşünür”ün, bulutsuların Samanyolu’yla kıyaslabilecek gökadalar olabileceklerine inanamayacğını dile getirdi. Clerke, daha sonra ada evrenler kuramının”gözden çıkarılan ve unutulan spekülasyonlar” alemine geçiş yaptığıyla ilgili yazdı.
Fakat 20. yüzyılın ilk yirmi yılı boyunca yapılan yeni gökbilimsel gözlemler kuşkuları arttırdı. Bunlardan biri olarak, Curtis ada evrenler kuramına kanıt sağlayacak fikirler savundu. Ama Shapley, bulutsuların Samanyolu’ndan çok uzakta bulunamayacakları konusundaki görüşünde ısrarcıydı.
Shapley, bazı bulutsuların içinde bulunan sarmal kolların hareketlerinin ölçümlerinden alıntılar yaparak, bu ölçümlerinin yapılabilmesine imkan sağlayan bulutsuların öne sürüldüğü gibi uzak gökadalarda bulunamayacaklarını ileri sürdü.
1919’da, Ulusal Bilim Akademisi liderleri, gelecek Nisan’da akademide düzenlenecek olan bir toplantıda,bu konuda bir tartışma yürütme fikrinin eğlence olacağına karar verdiler..
Bilimsel açıdan, tartışmanın konusu “evrenin uzaklık ölçeği” olacaktı. Konuyla ilgili eski fikirleri savunan Curtis ile karşıt fikirleriyle Shapley karşı karşıyaydı. Curtis geleneksel bir bakış açısıyla, gözlemlenebilen Samanyolu gökadasının yalnızca 30.000 ışık yılı boyunca yayıldığını, hatta muhtemelen daha da küçük olduğunu savundu. Shapley ise Samanyolu’nun 300.000 ışık yılı çapında olduğu düşüncesindeydi (günümüzde yaklaşık 100.000 ışık yılı çapa sahip olduğu bilinen Samanyolu için oldukça büyük bir tahmin).
Shapley’in Samanyolu’nun büyüklüğü hakkında radikal bir görüşü olsa da, ada evrenler kuramına karşı olan fikri destekledi.
İşler Kızışıyor
Tarihçi Michael Hoskin, bu tartışmayı incelediği 1976 tarihli bir gazete yazısında şöyle söylemiştir:” Shapley’in savunduğu gibi eğer Samanyolu önceden düşünüldüğünden çok daha büyük olsaydı, Curtis’in sarmal bulutsular bağımsız ada evrenlerdir iddiasını sürdürmesi çok daha zor olurdu.”
Görüldüğü gibi, “tartışma” CNN’nin televizyonda yayımlayacağı bir şey değildi. Her gökbilimci yalnızca 40 dakikalık sunumlar yaptı. İlk konuşan Shapley, daktiloyla yazılmış yazısını okumakla yetinirken, iyi bir konuşmacı olan Curtis, hazırladığı slaytlarla güçlü bir savunma gerçekleştirdi.
Shapley, son gökbilimsel gözlemlerden oluşan derlemesini anlattığında ada evrenlere belli belirsiz değinirken; Curtis’in gözlemlere dayanan sunumunun “modern astrofizik temelleri”ni reddettirmeyi gerektiğini savundu. Fakat, eğer Samanyolu gerçekten kendi tahmininden küçükse, ada evrenler fikrinin doğru olabileceğini de kabul etti.
“Samanyolu benim savunduğum kadar büyükse, sarmal bulutsuların Samanyolu ile kıyaslanması oldukça zor olur.” diye açıklıyordu Shapley. “Büyüklüğünün onda biri kadar büyükse, Samanyolu’nun diğer sarmal bulutsularla kıyaslanabilecek bir büyüklükte sarmal bir bulutsu olduğu varsayımı için iyi bir fırsat olabilir ve her bir bulutsu yıldızların ‘ada’ evrenleri olacaktır.”

Curtis, Samanyolu’nun çapının 10.000 ile 30.000 ışık yılı arasında bulunduğunu öngören birçok görüşten alıntılar yaparak sunumuyla Samanyolu’nun daha küçük olduğunu savunan görüşünü desteklemişti.
Sarmal bulutsulardan gelen ışık analizinin yıldız kümeleri olduğunu gösterdiğini de ileri sürdü (Samanyolu’nun kendisinden gelen ışık spektrumuyla benzer özelliklerde). “Sarmal bulutsuların spektrumu, ada evren kuramının sarmallarıyla ilgili zorluk sunmuyor” diye belirrti Curtis. Sonradan gelen slaytlar, sarmalların ada evrenler olarak değerlendirilmesine destek sağladı.
Evrenin Ölçeği
Ertesi yıl gazetelerde Shapley ve Curtis’in daha detaylı tartışması (asıl sunumlardan oldukça farklılık göstererek) “Evrenin Ölçeği” başlığı altında birleştirilerek yayımlandı. Tartışmanın çözümlenmesi iki yıl sonra gerçekleşti: Gökbilimci Edwin Hubble Andromeda bulutsusunun – Shapley’in Samanyolu gökadası için öngördüğü muazzam büyüklükteki çevre ölçüsünden bile uzakta bulunan bir yıldız topluluğu – sahiden bir ada evren olduğunu ispat etti.
Yeni bulgularla yüzleşen Shapley, durumu kabullenmek zorunda kaldı. Hubble’den Andromeda bulgularını içeren mektup geldiğinde Shapley, “İşte benim evrenimi mahveden mektup.” demiştir.
Shapley, yanlışlığı kolayca ortaya çıkan van Maanen’in ölçümleriyle yanılmıştı. 1995’te tartışmanın irdelemesini yapan Virginia Trimble “Shapleydaha sonradan van Maanen’in arkadaşı olduğunu ve tabi ki ona inanacağını söylemiştir.” diyerek bu durumu açıkladı.
Fakat Shapley tamamen mağlup olmuş sayılmazdı. Diğer önemli bir konuda Curtis haksızken, o haklıydı. Curtis’in öngördüğü kendi küçük Samanyolu’nda, gökbilimsel uzlaşmanın gerektirdiği gibi Güneş merkeze oldukça yakındı.
Yüzyılın başlarında, eski gökbilimcilerin Dünya’nın evrenin merkezinde oturduğuna dair ortak bir inanışları olmasına rağmen, gökbilimci Simon Newcomb, bu inanışı sorguladı. Shapley, Newcomb’un bu şüpheci tutumunu destekledi.
1920 yılında tartışmada Shapley şöyle belirtti: “Bizler, Tanrı tarafından doğru olgu üzerinde vazifelendirildiğimizi düşünerek, Güneşin ikincil bir sistemin merkezinde bulununan tesadüfi konumu nedeniyle aldandık ve bunun sonucunda da, eskiden insanların dünyanın dönüşüyle yanılıp onun evrenin merkezinde olduğuna inanmaları gibi, biz de yanıldık.”
Günümüz gökbilimcileri Shapley’İn Güneş ile ilgili haklı olduğunu biliyorlar; Güneş büyük ölçüde Samanyolu’nun merkezinden yer değiştirmiştir. Aynı zamanda herkes Curtis’in de haklı olduğunu biliyor: Güneş’e, Dünya’ya ve insanlığa ev sahipliği yapan Samanyolu, kendi başına bir evren değil, artık değişen “evren” tanımıyla, ada evrenler yerine kullanılan sayısız miktardaki gökadalardan arasından yalnızca biri.
Zehra GÜNEŞ