Bilim tarihine ve özellikle tıbbi prosedürlerin tarihine baktığımızda, Bunu nasıl akıl etmişler? Nasıl bulmuşlar? demekten kendimizi alamıyoruz değil mi? Her yerde uygulanan kan alma uygulamasına bakalım. Antik Mısır çağından on dokuzuncu yüzyıla kadar, kan alma birçok durum için uygulanan standart bir tedavi yöntemiydi.
Felç mi geçirdin? Sülükleri çıkarın! Diyabet mi? Damarı açma zamanı! Sarılık, iskorbüt, epilepsi, veba, zatürree, gut, cüzzam, astım, ameliyat sonrası iltihaplanma… Kısacası sizi rahatsız eden her ne olursa olsun, ilk tedavi yöntemi mutlaka kan almaktı. Kötü bir sivilce vakası bile, sizi bayılıncaya kadar kanınızın alınacağı bir cerraha götürebilirdi.
Atalarımız kan kaybının hastayı şoka sokabileceğini bizim kadar iyi biliyorlardı. Neden isteyerek hasta insanları daha da güçsüzleştirecek bir uygulamaya maruz bırakıyorlardı? Çünkü atalarımız, yaygın ve takıntılı bir şekilde evrenin işleyişini; bir modelini oluşturan mantıklı, kendi içinde tutarlı bir insan sağlığı teorisi sistemini takip ediyordu.
Avrupa’da Rönesans’a kadar hüküm süren ve temel fikirleri sonraki yüzyıllar boyunca devam eden tutarlı, zarif ve çoğunlukla ters humoral teori; her şeyden çok, insanlığın sistematik düşünceye olan eğilimi hakkında uyarıcı bir hikayedir.
Komik bir şey yok
Atalarımız yaptıkları gözlemlerden, insan vücudunun aslında çeşitli sıvılarla dolu bir torba olduğunu biliyorlardı, ancak M.Ö. dördüncü yüzyılda Humorismin temellerini atan tıbbın babası olan Hipokrat idi. Belki de bir test tüpünün nasıl kendiliğinden dört katmana ayrılacağını gözlemleyerek, insan vücudunun oluştuğunu hayal ettiği dört temel maddeyi tanımladı: siyah safra, kan, sarı safra ve balgam.
Bu dört sıvı en iyi yarı imgesel olarak biliniyor. Vücutta üretilen gerçek maddelere karşılık gelirler, ancak eski doktorlar tarafından kendilerine atfedilen özellikler ve insan sağlığında gerçekleştirdikleri işlevler büyük ölçüde spekülatifti.
İki yüzyıl sonra, Romalı Doktor Galen, sağlığımızı korumamızın bu dört sıvının doğru orantılı bir şekilde dengede kalmasına bağlı olduğunu öne sürdü. Galen Humorism teorisinin denge oranını ise kan, balgam ile dörde bir oranda, bu da sarı safra ile dörde bir oranda ve siyah safra ile sarının dörtte biri oranda olması gerektiğini belirtti.
Karışımdaki oranlar bozulduğunda sağlığınız zarar görür. Örneğin aşırı sarı safra romatizmaya neden olurken; çok fazla siyah safra kansere neden olur. Galen önce her sıvıyı belirli bir organla tanımladı. Dalakla siyah safra, karaciğerle kan, safra kesesiyle sarı safra, akciğerlerde balgamı ilişkilendirdi.
Daha sonra toprak, hava, ateş ve suyun dört klasik unsurundan biriyle ve dolayısıyla maddenin dualistik nitelikleriyle tanımladı. Her element ve her sıvı, soğuk ya da sıcak, nemli ya da kuru olarak tanımlandı. Örneğin, kan havayla, siyah safra ise toprakla eşleşti.
Peki Humoral Teorisinin İnsan Psikolojine Etkisi Nedir?
İnsan psikolojisi bile, baskın olan sıvıyla ilişkili olarak dört temel kişilik tipiyle tanımlandı. Dilimizde bile hala bu kavramlar etkisini yansıtıyor. Kasvetli bir insana melankoli yani Latince kara safra diyoruz veya sabırlı bir kişiye balgamlı olduğunu söylüyoruz; bir korkak için zambak karaciğerlidir diyoruz, çünkü onu yürekli yapacak kandan yoksundur diyoruz. İngilizcedeki “bile” kelimesi ise hem öfke hem de safra anlamına gelmektedir.
Daha sonraki orta çağ düşünürlerinde, bu sistem tüm fiziksel dünyayı kapsayacak şekilde genişledi. Her sıvı mevsimlerden biri, günün belirli bir zamanı, pusula üzerindeki bir nokta ve bazı bitkiler, hayvanlar ve minerallerle özdeşleşti. Her gezegen, her takımyıldızı ve her astrolojik burca karşılık gelen bir sıvı vardı.
Kanayan Bir Rezalet
Teoride, uygun yiyecekleri yemek, belirli bir sıvının üretilmesini sağlar. Örneğin çiğ sebzeler balgamı güçlendirirken, ızgara etler sarı safra oluşturuyordu. Hem Hipokrat hem de Galen, beslenme yoluyla sağlığı yönetmek için Humoral teoriyi kullandı. İkisi de; sağlıklı sıvı oranını korumak için, uygun oranlarda farklı türde yiyeceklerden oluşan dengeli ve mevsimsel olarak uygun bir diyet önerdi.
Ancak bir bağlamda etkili olan yöntemler yanlış uygulandığında felaketler doğurur. Orta çağ doktorları, sağlığı korumak için tasarlanmış bir yaşam tarzı benimsediler. Ve ilerlemiş, şiddetli durumları tedavi etmek için Humoral teorisini bir müdahaleye dönüştürmeye çalıştılar. İşte o noktada Humorism raydan çıktı. Özel bir diyetle sıvıyı oransal olarak tamamlamaktansa, diğerlerinin fazlalıklarını alarak dengesizlikleri düzeltmeyi düşündüler.
Örneğin, karışımınızda yeterli kan yoksa,
- siyah safrayı çıkarmak için lavmanlar,
- ve sarı safrayı çıkarmak için ise kusma reçete edildi.
İrin toplayan kabarcıklar masaj ile damlatılarak balgamı boşaltıldı. Sırf oranınızı düzeltmek için genel kan hacminizi azaltsa bile her zaman kan alma tedavi olarak uygulandı.
Farklı bir gerçek
Sonuçlar doğruydu veya yanlış. Peki neden Humorism yüzlerce yıl devam etti? Çünkü dünyayı anlamak için mantıklı bir çerçeve sağlıyor. Humorism, filozofların her şeyin teorisi dediği şeydi; karmaşık ve kaotik bir evrene düzen veren ve insanlığı onun merkezine yerleştiren kapsamlı bir çerçeveleme. Bu, temel önerme yanlış olsa bile, Tanrı merkezli orta çağ zihnini çok rahatlattı.
Modern düşünce tarzımıza göre, ampirik gözlem ve bilimsel yöntem gerçeğe giden tek yol gibi görünür; ancak Orta çağ düşünürleri için, bir teorinin tutarlılığı ve titizliği, doğruluğunun tek gerekli kanıtıydı. Fizik bilimleri hala, gerçeğin kanıttan çok mantık meselesi olduğu felsefe kuralları altında işlemektedir. Doktorlar, sonuçlardan bağımsız olarak sisteme güveniyorlardı.
Zozan TATAR